Prof.Dr. Celalettin YAVUZ

Prof.Dr. Celalettin YAVUZ

Dost Amerika Bu İse Düşmanı Nasıl Olur?

Terörle mücadele, bölgesel gelişmeler, enerji politikası, savunma sanayi ve silahlanma gibi pek çok konuda yerli ve yabancı ajanslara mülakat verdiğimde en çok sorulan sorulardan biri; “Peki bu gelişmeye ABD’nin tutumu nasıl olur?” veya benzeri şekildedir. Aslında önyargılı olmamaya özen gösteren, diplomasinin karşılıklı çıkar ilişkilerine (ekonomik, güvenlik vb) dayandığını bilen ve komplo teorilerine rağbet etmeyen biri olmama rağmen cevabım nettir: Acaba dost ve müttefik olduğunu söyleyen ABD, bir de düşman olsa daha ne yapabilirdi!”

Aslında ABD, Türkiye’ye karşı “anlaşılmaz” veya “oldukça bilinçli” tutumunun Türkiye’de bıraktığı rahatsızlığı da çok iyi bilmektedir. Nitekim 2 Ağustos tarihli basın toplantısında ABD Dışişleri Bakanı Tillerson bunu “Dünyanın bu bölgesinden (Ortadoğu) bahsederken Türkiye’deki Büyükelçimiz John Bass’in çabalarını teslim etmek isterim. Tüm bu süreçte Türkiye’nin oynayacağı büyük bir rol var. Biliyorsunuz Türkiye ile ilişkilerimiz biraz gergin. Bu çerçevede John Bass’in Ankara’daki süreçleri yönetimi takdire şayan ve çabalarımıza çok yardımcı oldu…” şeklinde bir kez daha belirtti.

Ancak Tillerson’un belirtmediği, Türkiye’nin “dost ve müttefik” ABD’den neden bu kadar çok rahatsız olduğudur. Bu rahatsızlık o derece büyüdü ki, ABD de rahatsızlığı giderici çabayı göstermeyince Türkiye’de bazı “analistler”, ABD2yi alenen “Türkiye düşmanı” ilan etmeye kalktılar. Hatta bunlardan komplo teorilerini aratmayan bir ifade şöyledir:

“Suriye’de Akdeniz’e uzanan terör koridoru için akla gelmedik adımlar atan ABD’nin kirli planını güvenlik kaynakları deşifre etti. Bölgede örtülü bir savaş var.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı iktidardan devirmek üzere Batılı güçlerin içerideki hainleri kullanarak planlanmış olduğu 15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden bir yıl geçti. On binlerce hain darbeci ve iş birlikçiyi hapse yollayan temizlik operasyonları sürüyor.”

Bu ifade abartılı bulunabilir. Ama NATO müttefiki ABD’nin Türkiye’ye alenen zarar veren hareketlerine bakılırsa, hak verenlerin de az olmayacağı görülebilir. ABD’nin Türkiye’yi rahatsız eden gelişmeler şöyle özetlenebilir:

- PKK terör örgütünün Suriye uzantısı PYD-YPG militanlarını sözde IŞİD’le mücadele adı altında “Özel Kuvvetler” personeli gibi eğitti, donattı, silahlandırdı ve bir terör örgütüne karşı bu terör örgütüyle “Türkiye’ye rağmen” ittifak yaptı. Hala da silahlandırmayı sürdürüyor. Daha bu haftanın başında 100 Tır dolusu silah ve mühimmat daha Rakka kuzeyindeki YPG’ye gönderildi.

Sadece Haziran 2017 başından beri terör örgütüne ABD askeri yardımı 900 TIR’ı aştı. Silahlar arasında 12 bin kalaşnikoftüfek, 9.500 makineli ve ağır makineli tüfek, 3 bin RPG-7, 1000 AT-4 veya Rus SPG-9 tanksavar, 235 havan, 100 keskin nişancı tüfeği, 450 görüş dürbünü ve 150 kızılötesi lazer aydınlatıcı dürbün bulunuyor. Ve IŞİD temizlenince bu silahlar kime dönecek? Zaten şu anda bile terörle mücadele bölgelerinde bunlara rastlanıyor…

- 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminin elebaşısı Gülen’i yıllardır koruyup kollamayı, bu hareketten sonra da sürdürdü. Hatta FETÖ darbe girişimine CIA vasıtasıyla alenen “akıl hocalığı” yaptığı da iddialar arsındadır.

- Irak kuzeyinde TSK’ya karşı Irak merkezi hükümetinin itirazlarının arkasında da ABD olduğu anlaşılmaktadır. ABD, Suriye’de olduğu gibi, Irak’ta da Türkiye’nin etkisini kırma amacındadır.

- Benzer bir çaba da Katar merkezli Basra Körfezi’nde yaşanmaktadır. Katar krizinin çıkışında ABD’nin etkisi önemli olup, sonuçta Türkiye’ye zarar vermiştir.

- İsrail-HAMAS çatışmasında taraflar çatışan politikalara sahiptir. Aynı çatışan politikalar Mısır’da da mevcuttur.

Son Söz: Savunma sanayii, silahlanma, İran politikası, Karadeniz, Kıbrıs, Ege gibi sorunlarda da çatışan politikaya sahip “dost” ABD, maazallah bir de dost olmasa ne olurdu acaba?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof.Dr. Celalettin YAVUZ Arşivi
SON YAZILAR