Referandum Bitti Diye Sevinirken…
Anayasa Değişikliği Referandumu sürecinde “Şu referandum bir bitse de Türkiye, enerjisini kalkınmasına harcasa!” diye yakındığımı bu sütunun okuyucuları bilirler. Referandum bitti ama hala “Aynı hamam, aynı tas!” Şimdi de 2019’da kimin “Başkan” olacağı konusunda bir tartışma başladı. Allah aşkına bu güzel ülkenin seçimden başka meselesi yok mu?
Referandum sürecinde tüm Tv kanalları referandum odaklıydı. Referandum sona erdi, bu kez de değişik kafalardan değerlendirmeler duyuldu. Değerlendirmelerde “Evet” oyu %51.4’te kalınca, hemen MHP’ye saldırıldı. Sanki MHP Genel Başkanı Sayın Dr. Bahçeli’nin çaba ve çağrılarına rağmen MHP “beklenen” oyu vermemiş gibi…
Kimileri MHP’nin oylarının %5-6’larda olduğu zırvalığına sığınıyor. Bu kerameti kendinden meçhul siyaset bilimi uzmanları, yapılanın bir Anayasa Değişikliği Referandumu olduğunu unutmuş gibiler. Ya da bilse bile genel seçimlerle referandumun farkına varamamışlar. Yapılan Anayasa Değişikliği konusundaki “tercih”tir. Kesinlikle bir genel seçim değildir.
MHP seçmeninin önemli bir kesiminin tercihinin de “Hayır” olduğu açık seçik ortadadır. Ama bunun anlamı bir genel seçim olsa MHP tabanının gene standart oran olan %13’ün üzerinde çıkacağı görülecektir.
Bu arada AKP’li yöneticiler bile kendi seçmenlerinden “Hayır” diyenlerin bulunduğunu bilmektedirler. Çünkü her ne kadar AKP’nin büyük bir çoğunluğu tarafından sevilse de, Başkan Erdoğan için AKP’liler arasında “Yeter artık daha ne istiyorsun. Bu noktaya kadar kazandıkların yetmiyor mu?” diyerek isyanları oynayanlar da vardı.
Bu yazıyı yazdığım şu gece saatlerinde, birçok Tv kanalının tartışma programlarında 2019 yılında kimin başkan olması gerektiği üzerine yoğunlaşıyor. Bilhassa da CHP çıkışlı söylemler üzerine bu konu Türkiye’nin gündemine bomba gibi düştü. Sanki daha 15-20 gün önce bir seçim süreci yaşamamışız gibi, şimdi de yeni bir seçim sürecinin fitili ateşlendi.
Düşünüyorum da, acaba bu siyaset uzmanları, milletimizin tek kaygısının veya en büyük zevk aldığı konunun seçimler olduğunu mu zannediyor? Hele de medya! Gerçekten kamuoyu görevi mi yapıyor? Milletin ve devletin çözüm bekleyen yığınla sorunu varken, neden ille de milletin enerjisini yeni ve pek de yararı olmayan bir sahaya çekiyor?
Millete seçim heyecanını tekrar tekrar yaşatmaya çalışan bu kesimler acaba Türkiye’nin ekonomisinden haberdarlar mı? Acaba daha bir yıl önce 2.75’ler civarında seyreden Dolar’ın 4..0 TL’ye kadar çıkışını neden araştırmazlar?
Fert başına yıllık gelirimiz 9 yıl önce bir gecede 3 kat arttıktan sonra, yerinde sayarken, hatta 10.500 dolardan 9.000 dolarlara gerilerken, bu konuları tartışacak uzmanları neden bulmazlar?
Enflasyon gene yüksek. Rusya’nın satın almadığı domatesin bile kilosu üretilen yerde 5, büyük metropollerde 10 TL’den satılıyor. Patates kıymete bindi. Nohut ve kuru fasulyenin ithalatı için düğmeye basıldı. Meyveler ise ateş pahası. Acaba nen? Nedenleri biliniyorsa fiyatları düşürmenin çaresi nedir? Acaba neden dünyada eti en pahalı yiyen milletiz? Almanya’dan gelenler eskiden çikolata vs getirirken neden şimdi et ve türevlerini getiriyor?
Türkiye’de eğitim de komada. Orta dereceli okullarda okuyan çocuklarımız matematik, fen ve ana dilde bile OECD ülkeleri içerisinde listenin sonlarına demir attı. 2002 sonundan beri iktidarda tek başına AKP var. Eğitimde “Tohumu ek, 12-13 yıl bekle, ondan sonra ürünü alırsın!” derler. Bu hesapça en azından 2 yıl önce AKP’nin ektiği eğitim tohumunun ürünlerini almamız gerekirdi. Peki bu ürün var mı? Varsa nasıl? Bunları tartışacak ve çözüm yolu gösterecek uzman veya araştırıcı bulamıyor muyuz?
Öğünerek ve şişinerek konuştuğumuz bir diğer konu ise enerji sektörü. Ama gelin görün ki hemen hemen her ilde, onarım ve bakım yapılmadığı halde bile farklı sürelerle elektrik kesintisi yaşanıyor. Ama bu konuları konuşup vatandaşın elektrik kesintisine karşı hakkını savunan yok!
Son söz: Artık akıntıya karşı kürek çekmeyip, seçimi değil, geçimi ve kalkınmayı düşünelim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.