Prof.Dr. Celalettin YAVUZ

Prof.Dr. Celalettin YAVUZ

Suriye’nin Geleceğinde Astana mı, Cenevre mi?

Aralık 2016’nın sonlarına doğru Rusya ve Türkiye’nin girişimleriyle Suriye’nin geleceği ve istikrarı için Astana Süreci başlatıldı. Aslında Suriye’de barışın tesisi ve istikrarın tekrar yerleştirilebilmesi maksadıyla yıllardır sürdürülen Cenevre Süreci vardı. BM’nin evsahipliğinde ve muhaliflerin çoğunun da katıldığı Cenevre Süreci Körfez Ülkeleri, AB ve ABD’nin de katıldığı bir organizasyondur. Cenevre’ye Türkiye, Rusya, İran ve Esad rejimi de katılmaktadır. Birçok kez gerçekleşen Cenevre toplantıları sonuca ulaşamamıştır. 23-24 Ocak’ta yaşanan Astana Süreci’yle ümitler yeşerir mi diye düşündük. Cenevre’ye neredeyse herkes (IŞİD ve el-Nusra ile diğer radikal silahlı muhalifler hariç) katılırken, Astana’da Rusya, İran ve Türkiye vardı. Acaba bu haliyle Astana Süreci, Cenevre Süreci’nin yerini alabilir mi?

Almayacağı belli ki 8 Şubat’ta Cenevre’de yeni bir toplantı var. Astana Süreci Rusya’nın patronluğunda ve “hakemliği”nde, bir tarafta Esad rejimi ve taraflarını temsil eden İran, diğer tarafta silahlı muhalifleri (IŞİD, el-Nusra ve PYD-YPG hariç) temsil eden Türkiye vardı. Bu arada Almanya dâhil, bazı ülkeler de “Temsilci”likle Astana’da yer aldılar.

Astana Süreci’nde yer alan muhaliflerin neredeyse tamamı radikal sayılabilecek derecede “İslamcı” kökenlidir. Bu sebeple sonuç bildirisinde “laiklik” konusuna vurgu yapılmamış, 20 Aralık 2016 tarihli Moskova açıklamasında da yer alan “Çok etnikli, çok dinli, mezhepsel olmayan, demokratik bir devlet!” tanımı şeklindeki Suriye’nin geleceği tanımlanmıştır.

Açıklamada PYD/YPG’den bahsedilmedi. Bunun anlamı şu an için ABD’yi ve Türkiye’yi rahatsız edecek bir izlenim bırakmamak. Zaman içerisinde Trump yönetiminin tavrı da netleştikten sonra bir çıkış yolu bulunabilmesi maksadıyla kesin bir dil kullanılmamış.

Astana Süreci’yle birlikte Suriye’de istikrar için dizginleri ele alan Rusya, Suriye için yeni bir anayasa taslağı da hazırlamış. Hatta bu taslak, istemeyerek de olsa muhalifler tarafından da alınmış. Taslak incelendikten sonra Cenevre’ye gidilecek. Muhtemeldir ki, Cenevre öncesi Rusya şemsiyesi altında bir toplantı daha yapılabilir. Telaffuz edilen yer de Moskova!

Astana Süreci de açıkça gösterdi ki İran, Suriye’de çok önemli bir aktördür. Lübnan’ın Hizbullah’ı, Irak’tan ve Afganistan’dan bölgeye gelen Şiiler ve tabii ki İran Devrim Muhafızları üzerinde İran’ın otoritesi tartışılmazdır. Kaldı ki, oldukça destek verip asla yalnız bırakmadığı Esad üzerinde de önemli etkisi var.

İran’ın bu etkisine karşılık, radikal Sünni silahlı muhalifler “Genellikle İran’ın desteklediği gruplar ateşkesi bozuyor!” diyerek, İran’ın bu rolünü kabullenmekte zorlandılar. Burada da Türkiye’nin devreye girdiği anlaşılmaktadır. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu bizzat İran’ın bölgedeki etkin rolünü açıklamasından bunu anlıyoruz.

Suriye’nin geleceğinin inşasında Astana Süreci’nin katkısı çok önemlidir ama asla Cenevre Süreci’nin yerini tutamaz. Zaten katılımcılar da “bağlayıcı olmasın!” diye sonuç açıklamasının altına imza koymadılar.

“O halde Cenevre Süreci’nin önemi nedir?” diye bir soru akla gelebilir.

Her şeyden önce Suriye’de barış tesis edildikten sonra, ülkenin yeniden inşası maksadıyla ellerini cebine atacak ülkeler Cenevre Sürecine katılanlardır. Yani Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri. AB ve ABD dâhil bu soruna baştan beri girmiş olan ülkeler.

Bu ülkeler sadece maddi yardım için değil, aynı zamanda şu anda Suriye’de fiilen IŞİD’le mücadele ettikleri için de Cenevre Süreci’ndeler.

Bir de Suriyeli sığınmacılar sebebiyle sıkıntı çeken ülkeler var. Tabii ki ortak noktanın da ortasında küresel terör örgütü IŞİD’le mücadele de var. Bu konuda tüm ülkeler ve Cenevre’ye katılanların hepsi ortak kaygıyı paylaşıyorlar.

Son Söz: Suriye’de savaşın sona ermesi ve istikrarın yeniden tesisinin Türkiye’nin güvenliği için ne kadar önemli olduğu 5.5 yıl sonra da olsa nihayet anlaşılabildi. Şimdi top Trump’ta. Şayet Trump yönetimi Cenevre’ye sıkı sarılır, Astana’yı ciddiye alırsa, istikrar yakınlaşır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof.Dr. Celalettin YAVUZ Arşivi
SON YAZILAR