Şükrü ALNIAÇIK

Şükrü ALNIAÇIK

"Konstantiniyye" IŞİD Propagandasıdır!

Son günlerde bir "Konstantiniyye" muhabbeti aldı gidiyor.

İstanbul'un bu eski ismine, içindeki "Konstantin"i görünce kendi kültürel genetiğinden dolayı meyleden entelektüel sanat erbabını öteden beri tanıyoruz.

Bunlar yukarıdan aşağıya doğru, Aya Sophia'nın, madam Pera'nın, Sümbül sokağın çocukları…

"Yeni Türkiye"cilerdeki "Norşin, Amed, Potamya…" potansiyelinin de farkındayız.

Bunlar da mister FETÖ'nün hane halkı…

Ancak şimdi konu biraz farklı…

Bu sefer hamakat âleminde iki tane "alnı secdeli Konstantinci" var.

Bunlardan biri nispeten masum…

"Konstantiniyye elbet fetholunacaktır" Hadisinde geçiyor diye, kelimenin sünnete bir Cumhuriyet dönemi tercihi olan "İstanbul"dan daha yakın olduğuna inanıyorlar.

"İstanbul"u, bir inkılap materyali olarak sorguluyorlar.

Geçen gün sosyal medyada biri bize: "Konstantiniyye hadiste geçiyor. İstanbul 1930'larda kullanılmaya başladı akıllım!.." gibi bir şeyler söylüyordu…

Demek ki aralarında bunları konuşuyorlar… Veya bir yerlerden okuyup inanıyorlar.

Belki de "Konstantiniyye" konulu sohbet dinliyorlar.

Ama asıl "Konstantiniyye" muhabbetini bugünlerde IŞİD yapıyor. Dergisinin adını bile "Konstantiniyye" koyuyor.

Özetle: "siz hadisteki Konstantiniyye'yi adam gibi fethedemediniz; müjdeli komutan bizim Ebu Bekir El Bağdadi olacak" demeye getiriyor.

Son yıllarda, inkılabın getirdiği milli namus ve haysiyete bile düşman olan cahiller de bu propagandaya alet oluyor.

Ben İstanbul'un "sultani" olarak fethedildiğinden be Hazreti Fatih'in elinden geleni yaptığından eminim.

Sonraki Osmanlı sultanları da şehri tamamen "İslam'a açmak" için ellerinden geleni yapmışlardır.

Ancak işin bir de Osmanlı "istimâlet" yani "hoşgörü ve tolerans" siyaseti vardır.

Tanzimat'ta babası cepheden dönmemiş Müslümanı kapısında çırak yapan, 1913'te muhaciri sokaklarda yatıran, 1919 itibariyle de İngiliz gâvuruyla iş tutup, dükkânına Yunan bayrağı asan Gayrimüslimler vardır…

Osmanlı padişahları, bunlara karşı Gazi Mustafa Kemal'den daha toleranslıdır.

Yani "Konstantiniyye elbette fetholunmuştur" ancak işlemin tamamlanması, ikmal edilmesi, Cumhuriyet dönemine, Milliyetçilere kalmıştır.

Nüfusunun sadece Yüzde 45'i Müslüman olan ve toplam ticaret hacminin Yüzde 90'ı gayrimüslimlerin elinde olan "Kapitülasyonlu" bir beldenin fetih sağlığı tartışmaya acıktır.

Osmanlı Devleti, fetihten sonra sosyal ve siyasi popülaritesinin daima yüksek kalacağını düşünerek; şehrin Bizantinist dokusuna dokunmamıştır.

Oysa 250 yıl sonra 1699'dan itibaren coğrafi olarak da gerileme başlamış ve düşman sonunda 13 Kasım 1918'de sarayın kapısına dayanmıştır.

Yani "müjdelenmiş komutan"a ve hadisteki Konstantiniyye'ye eyvallah; ama hanedanın devleti, devletin muştusu filan kalmamıştır.

İstanbul, 1923'te kapitülasyondan ve Düyun-u Umumiyye idaresinden kurtulmuş; ticaret ve maliyedeki gayrimüslim tasallutu, Cumhuriyet döneminde aşılmıştır.

Müslüman nüfus oranı, inkılap sayesinde Yüzde 45'ten, 99'a çıkmıştır.

Bu yüzden IŞİD'in gölgesinde yapılan "Konstantiniyye" muhabbeti, maceradır aptallıktır.

İstanbul'a sonradan gelen Anadolu köylülerinin yaşadığı bir "Sülün Osman" vakasıdır!

Fatih dümenine yatıp; fetih satmak, müjde kaptırmaktır!

Osmanlı Devleti, II. Mahmut'tan itibaren Türkleri, onlar "daha Türk kimliği kazanmadan" tanzim etmeye girişerek özellikle kentlerdeki Türkleri sakin ve kanunlara saygılı bir "teba" haline getirmiştir.

1856'daki adı sonradan "Islahat Fermanı" olarak değiştirilen "II. Tanzimat Fermanı" Müslüman çoğunluğun tarihsel haklarına karşı açıktan bir tahkir açılımıdır.

Bu yüzden, II.'deki tuzaklar fark edildikten sonra birinci fermana "Tanzimat-ı Hayriye" denilmiştir.

İngiltere'nin zoruyla gayrimüslimlerin kayırıldığı bir İstanbul'un "fethin ve Fatih'in İstanbul'u" olduğunu söylememiz mümkün değildir.

Islahat Fermanı, Müslümanların İslam şeriatının kendilerine bahşettiği ayrıcalıkların ortadan kaldırılmasıdır.

Yani bu müjdeli kentin düşüşü, Cumhuriyetin değil, bir halifeye imzalatılan fermanların eserdir.

Dolayısıyla, İstanbul'u daha İslami kılmak için ona Osmanlı işi "Konstantiniyye" demek marifet değildir.

Türk İnkılabı, 1856'da İngiliz ıslahatıyla elden giden şeri üstünlüğün, milli hâkimiyetin, "millet-i hâkime" kimliğinin geri getirilmesidir.

Şeriat devleti tarafından yüzyıllarca ihmal edilmekten dolayı küffar karşısında ezik fakir ve bitap düşmüş milletin İstanbul sokaklarında başı dik yürümesidir.

Sefer yorgunu millet, fetihten yeterince yararlanamadıysa bunun sorumlusu Cumhuriyet değildir.

"Konstantiniyye" IŞİD adlı bir terör örgütünün dergisi ve tek kelimelik bir propaganda aracıdır.

İstanbul, 6 Ekim 1923'te nihai olarak fethedilmiştir ve hiçbir kesekağıdı kafalı, onu yeniden Roma İmparatoru Konstantin'in adıyla anmaya muvaffak olamayacaktır!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şükrü ALNIAÇIK Arşivi
SON YAZILAR