Ali Fethi, 1894’te Manastır Askeri Lisesine başladı
ATATÜRK’ÜN BAŞBAKANLARINDAN ALİ FETHİ OKYAR’IN ASKERİ ÖĞRENCİLİK DÖNEMİ VE ASKERLİK HAYATI-3
Diğer öğrencilerden başarı sıralamasında ilk üçte bire girenlerden isteyenler, topçu ve istihkâm olabiliyorlardı. Eğer yeteri kadar istekli öğrenci çıkmazsa, yine bu üçte birlik gruptan kura ile eksiklikler tamamlanıyordu.
İdadilerin 1892 yılından sonra uygulanan üç yıllık ders programlarında, eski programa göre bazı değişiklikler vardır. Bunlarla birlikte, idadiler fen ve yabancı dil ağırlıklı eğitim yapan okullar olma özelliklerini korumuşlardır. Sadece 1900 yılında programda olmayan “Akaid-i Diniyye” dersi, her üç sınıfın programına da konulmuştur. Buna karşılık “Tarih-i Umumi” dersleri 1901 yılından itibaren programdan çıkarılmıştır. Tarih derslerinin kaldırılıp yerine din derslerin konulması asker sivil ayrımı yapılmadan uygulanmıştır. Bu uygulamada Padişah II. Abdülhamit’in “İslamcılık” politikasının ve tarih eğitiminin “istibdadını” sarsacağı endişesinin payı olduğu düşünülebilir. Bu değişikliklerin dışında idadi programları istikrarlı ve sağlam bir program olarak yürütülmüştür.
“Sınıf-ı Mahsus” öğrencilerine uygulanan programlar ise, daha çok rüştiye programlarının ağırlıklı olduğu, idadi derslerinin hafifletilmiş olarak yer aldığı bir programdı. Doğrudan doğruya Harbiye’ye bağlı olarak eğitim yapan “Zadegân Sınıfı”, “Sınıf-ı Mahsus” sayılmakla birlikte; normal idadi programı uygulamaktaydılar.
Manastır Askeri Rüştiyesi’ni başarıyla bitiren Ali Fethi 1894’te Manastır Askeri Lisesine girmiş ve burada eğitimine başlamıştır.
Yunan Harbi (1897) nedeniyle okulda sıkı bir askeri eğitim görürken, bir taraftan harbin dedikoduları, diğer taraftan da gizli gizli okumaya başladığı Namık Kemal’in eserleri, onun zihninde memleket meselelerine bir ilgi uyandırmaya başlamıştır. Bu durum aynı zamanda genç Ali Fethi’nin kafasında henüz çözemeyeceği bir takım düğümler de oluşturmuştur.
Manastır Askeri İdadisinde özellikle tarih öğretmenleri Mehmet Tevfik Bilge’nin Ali Fethi ve arkadaşları üzerinde derin etkiler bıraktığını biliyoruz. M. T. Bilge, Fransız İhtilali ve onun yaydığı hürriyetçi fikirleri öğrencilerine anlatan, onları bilinçlendiren bir öğretmendi.
HARP OKULU
1897 yılının sonunda Manastır İdadisini başarı ile bitiren Ali Fethi, 1898 yılının başında (13 Mart) İstanbul’a gelerek Harp Okulu eğitimine başlamıştır. Manastır gibi küçük bir şehirden gelen Ali Fethi, İstanbul gibi büyük bir şehrin etkisinde kalmış ve çok heyecanlanmıştır. Kendisi bu duygularını şöyle ifade etmiştir: “… Çok heyecanlı idim ve hiç şüphesiz hayatımın en büyük saadetini hissediyordum. O his ve heyecanla kitaplarıma sarıldım. Manastır’da çalıştığım gibi aynı heyecanla Harbiye’de çalışmaya başladım… İstanbul’a Harbiye’de okumak için vatanın her tarafından öğrenciler geliyordu. Burada değişik simalar birbirleriyle ya aynı sınıfta ya da aynı okulda okumanın sağladığı ortamda arkadaşlıklar kurmuş ve bu arkadaşlıkları bir ömür boyu devam edenler de olmuştur.
Ali Fethi ve Mustafa Kemal’in Harbiye’de öğretime başladığı sırada, okul komutanı 24 yıl (1884-1908) bu kutsal yuvaya komutanlık yapmış olan Mustafa Zeki Paşa; öğretim başkanı, o zamanki ismi ile “ders nazırı”, daha sonra Çanakkale’de kolordu komutanlığı yapacak olan Esat Paşa’dır.
Mustafa Kemal’in birinci, Ali Fethi’nin ikinci sınıfta bulunduğu 1899-1900 eğitim- öğretim yılında Harbiye’de okutulan dersler şunlardı: “Akaid-i Diniye, Topografya, Hendese-i Resmiye, Hikmet-i Tabiye, Askerî Kimya, Askerî Kitâbet, Talim Nazariyatı, Terbiye- yi Askerî, Lisan (Fransızca, Almanca, Rusça), Harita Tersimi (Çizimi), Talim Ameliyatı (Uygulaması), Topografya Ameliyatı” Mehmet Esat’ın “Mirat-ı Mekteb-i Harbiye”- sinde 1900 ve 1901 yılları için verdiği okutulan dersler listesine göre de birinci sınıfta; “Akaid-i Diniyye, Topoğrafya Nazariyatı, Hendese-i Resmiye, Hikmet-i Tabiye, Kimya, Talim Nazariyatı, Malumat ve Terbiye-yi Askeriye, Harita Tersimi, Hendese-yi Resmiye Eşkâli, Topoğrafya Ameliyatı, Talim Ameliyatı, Alman veya Rus Lisanı, Kitabet” dersleri okutulmaktaydı.
Harp Okulu’ndaki öğretmenleri arasında, onların kişiliğini etkileyen ve onları hayata hazırlayan çok değerli öğretmenleri olduğunu görüyoruz. Bunlar arasında; sonradan İstanbul Üniversitesi’nde Profesör olan, Türk Tarih Kurumu kurucu üyesi ve Milletvekili olan Fransızca öğretmeni Necip Asım (Yazıksız) Bey (1861-1935), Talim Öğretmeni Rahmi Paşa ve onun maiyetindeki Binbaşı Fazıl Bey, sonra Korgeneral ve milletvekili olan Yüzbaşı Naci (İldeniz) Bey ve Teğmen Osman Efendi bulunuyordu.
Ali Fuat Cebesoy öğretmenleri hakkında şunları anlatmıştır: “Hocalarımızdan memnunduk. Talim öğretmenlerimizin başında öğrenimini Almanya’da yapmış olan Rahmi Paşa bulunuyordu. Maiyetinde Birinci Dünya Savaşı’nda ölen, Hünkâr yaverlerinden Binbaşı Fazil Bey, Yüzbaşı Naci (Rahmetli Korgeneral ve Milletvekili Naci Eldeniz) ve Teğmen Erzurumlu Osman Efendi vardı. Osman Efendi talim yaptırırken; “Birinci mangadan sağdan itibaren beş kişi kop da gel!” Diye bizleri çağırırdı. Bundan dolayı kendisine Kopdagel adını vermiştik. Daha sonra bu lakabı kendisi de beğenmiş olacak ki, soyadı olarak almıştır.
Mustafa Kemal en ziyade Yüzbaşı Naci Bey’i sayar ve severdi. Hatırımda yanlış kalmadıysa, Manastır’dan tanışıyorlardı. Bu saygı ölünceye kadar devam etti. Çok yıllar önce Naci Paşa Kolordu Kumandanıyken bir münasebetle Atatürk’ü ziyaret etmişti. Ben de oradaydım. Kendisine çok itibar etti. “Buyurunuz hocam” diye yer gösterdi ve sonra bana döndü: “Naci Paşa Hazretleri’nin” dedi, “ikimizin üzerinde de emeği vardır.” Ben, okula geldikten on beş gün kadar sonra Ders Nazırlığı’na Yanyalı Esat Paşa atandı. O zaman rütbesi albaydı. Taşkentli Mehmet Kaçın’ın sülalesinden olan Esat Paşa vatanperver ve bilgili bir askerdi. Harp Okulu’nda ve Harp Akademisi’nde birçok ıslahat yapmıştır. Bu kişi Balkan Savaşı’nda Yanya Savunması’nda benim kumandanımdı. Onun kolordusunun Kurmay Başkanlığı’nı yaptım, yine onun emri altında 23. Tümen Kumandan Vekili olarak Pasita ve Pizani mevkilerini müdafaa ettim. Yaralandığım zaman çok üzülmüştü.
Esat Paşa, Çanakkale Savaşları’nda Atatürk’e de kumandanlık etmiştir. Atatürk’ün meşhur 19. Tümeni Esat Paşa’nın kumandasındaki 3. Kolordu’nun kuruluşu içindeydi.”
Bütün bu anlatılanlardan anlaşılmaktadır ki, Harp Okulu eğitimi ve öğrenimi dönemi, Mustafa Kemal’in olduğu gibi Ali Fethi’nin de hem “vatan, millet, Türklük” fikirlerinin olgunlaşmasında, hem de Batıya dönük “çağdaşlaşma” düşüncelerinin gelişmesinde önemli bir dönem olmuştur.
HARP AKADEMİSİ
1848 yılında Harp Okulu içinde “Erkan-ı Harbiye Sınıfları” adı ile kurulan Harp Akademisi, Esat Paşanın Harp Okulu Öğretim Başkanlığı’na atanması (1899)ndan sonra, yani Mustafa Kemal’in Harp Okulunda öğrenime başladığı sırada yeni bazı düzenlemeler yapılmıştır. O zamana kadar Harp Okulu’ndan “erkân-ı harp sınıfları”na geçen öğrencilere “erkân-ı harp” (kurmay) deniliyordu. Esat Paşa, bunu değiştirmiş, “erkân-ı harp namzedi” (kurmay adayı) şekline çevirmiştir. Bundan sonra Harp Akademisi öğrencileri kısaca “namzet” (aday) olarak anılmaya başlanmıştır. O zamana kadar Harp Akademisi’nin 15 kişiyi geçmeyen öğrenci sayısı, yine Esat Paşanın çabalarıyla kırka kadar yükseltilmiştir. Fakat bu öğrencilerden ordunun ihtiyaç fazlası kısmına kurmaylık hakkı verilmemiş, bunlar “mümtaz” adı altında ve yüzbaşı rütbesiyle kıtalara çıkarılmışlardır.
Bu nizamname esaslarına göre mezuniyetin 1902 yılından itibaren başladığı görülmektedir. Bu yıldan itibaren Erkan-ı Harbiye Sınıfları’ndan “Çok İyi” derecede başarı sağlayanlara “Kurmay”, ve “İyi” derecede bitirenlere “Mümtaz” unvanı verilmeye başlanmıştır. Bu usul, 1909 yılına kadar devam etmiştir. Mümtazlar arasında “kurmay” ihtiyacını karşılamak üzere sonradan “kurmaylıkları” onananlar da çoktur. Bu dönemde, Erkan-ı Harp Sınıfı öğrencileri, “Kurmay Yüzbaşı” olarak mezun olmuşlar ve iki yıl sonra da “Kıdemli Yüzbaşılığa” yükselmişlerdir.
YARIN: 10 ÖĞRENCI ARASINDA 1. OLDU
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.