Ayşenaz ÇİMEN

Ayşenaz ÇİMEN

LAÇİN VE UNUTULAN KARABAĞ

Sol yanım…

Ah…

Öyle derin bir sızısı var ki, derinliğinde kayboldu Ah’larım.

Milletimin unutulan acılarını sol yanımda saklarım, bu yüzden sızım sızım sızlarım…

Hangi birini anlatayım?

Karabağ, Musul, Kerkük, Laçin…

Her birinde boynu bükük analar, balalar, sevdalılar.

Milletimin unutulan acıları boğazımda bir yumru, bu yüzden suskunluğumun zincirlerini kırarım…

Kırılan zincirlerimin ilk halkası olan Laçin’i ve unutulan Dağlık Karabağ’ı anlatacağım.

*

Dağlık Karabağ, hukuken Azerbaycan sınırları içinde olmasına rağmen 28 yıldır Ermenistan işgali altında. Ermenistan’ın; Diaspora Bakanlığı vasıtasıyla işgal ettiği Azerbaycan topraklarına hiç kimse sahip çıkmıyor, herkes üç maymunu oynuyor.

Sovyet dönemi öncesinde Ermeniler Dağlık Karabağ’da azınlık halindeyken 1988’de göç politikalarıyla nüfusun %75’ine sahip oldu. Burada yaşayan Azerbaycanlılar ya acımasızca öldürüldü ya da göçe zorlandı bu insanlık dışı işgali alenen bilmelerine rağmen BM’sinden tutun da WHO’suna dek herkes sustu.

BM’de küresel düzenin sözde çevreci sabileri duyar kasarken Dağlık Karabağ bölgesinde çocukların yaşadıkları acıları kimse dile getirmiyor, Dağlık Karabağ’da binlerce insan mülteci hayatı yaşıyorken hiçbirinin bir Suriyeli kadar önemi yok.

*

Dağlık Karabağ’da, 8 Mayıs 1992’de Ermeniler tarafından 20.000 Azerbaycan vatandaşı öldürüldü, Dağlık Karabağ ile Ermenistan’ı ayıran Laçin bölgesi işgal edildi, bu saldırılar 1993 senesinde de devam etti. Kelbajar, Agdam, Fuzuli, Jabrayil, Gubatlı ve Zangelan gibi Dağlık Karabağ’ın etrafını çevreleyen bölgeler de Ermenilerin eline geçti.

Nedense Suriye’de, Irak’ta her halta atlayan NATO, BM vb. türevler Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki bu gerginliğe gelince “DEVLETLER ARASI İÇ MÜCADELE” deyip geri çekildi, hoş zaten müdahale etmemeleri daha kafi fakat ikiyüzlülüklerine dikkat çekmek istiyorum.

*

Peki savaştan sonraki süreçte Dağlık Karabağ’da değişen bir şey oldu mu? Müzakereler, görüşmeler nasıl geçti?

Koca bir hiç…

Tıpkı Kerkük’te oynanan referandum oyunlarının aynısı Dağlık Karabağ’da da oynanmak isteniyor. Bağımsızlık referandumu yapılmadan Dağlık Karabağ huzura kavuşmazmış, Laçin ve Kelbecer koridorlarına özel düzenleme getirmeden bu sorun çözülemezmiş, Dağlık Karabağ’a geçici uluslararası statü verilecekmiş…

Her zamanki gibi mişler mışlar işte.

Geçtiğimiz günlerde BM Genel Kurulu kapsamında düzenlenen toplantılara katılan Pakistan ve Azerbaycan Dağlık Karabağ sorununun çözülmesi için yeniden çağrıda bulundu.

Sizce bu çağrı uluslararası düzeyde herhangi bir karşılık buldu mu? Tabii ki HAYIR.

Aksine Ermeni Diasporası’nı bir virüs gibi dünyaya yaymaya devam ettiler.

*

Peki Türk Avrasya’sı Dağlık Karabağ sorununda birlik ve beraberliği sağlayabildi mi? HAYIR. Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Türkiye ve diğer ülkelerde yaşayan Türkler bir olup bu işgale dur diyebildi mi? Diyemedi…

İki devlet tek millet diyoruz ama Ebulfez Elçibey dönemindeki kirli siluetler halen bu dostluğun temelini baltalayarak Türkiye Azerbaycan ilişkisinin gelişmesini engelliyorlar.

Dağlık Karabağ ve Laçin Koridoru sorunu çözülmediği sürece Türkiye, Kafkasya politikalarında her zaman temkinli davranacaktır. Temennimiz bu yönde, bir zamanlar Davutoğlu dış işleri bakanı iken Ermeni Sorunu’nu Ermenistan’ın lehine çözmek üzereydi ki Allah bu devleti korudu…

Unutmayın, Ermenistan sınır kapılarının açılması demek Dağlık Karabağ politikalarının sarpa sarması demektir. Bu yüzden Ermenistan ile herhangi bir diplomatik ilişkiye girilecekse Laçin Koridoru ve Dağlık Karabağ vazgeçilmezimiz olmalıdır.

Azerbaycan’da Laçin bölgesi için yakılan türküden dizelerle yazıma son vereceğim:

“Araz ahhar lil ile,
Deste deste gül ile,
Men yarımı sevirem,
Şirin şirin dil ile.

Ay laçın, can Laçın.
Men sene kurban Laçın.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayşenaz ÇİMEN Arşivi
SON YAZILAR