KIZIL ELMAYA HEY, KIZIL ELMAYA...
Rahmetli Cengiz Aytmatov ve degerli dostu Türk Dünyasının yaşayan aksakalı Muhtar Şahanov, o donem Elazığ Hazar Şiir akşamları proğramında, Türk Dünyasının çeşitle noktalarından bir çok sesi, nefesi bir araya getirmişti.
Gecenin ilerleyen saatlerinde sayın rahmetli Aytmotov'a sordum; sizin için Kızıl elma nedir diye; cevap verdi "Bu gün dünya yarın evren"
Bu sözlerden sonra Ömer Seyfettin geldi aklıma. Onun “Kızıl Elma Neresi?” adlı öyküsü geldi aklıma!..
Öykü şöyledir: Osmanlı padişahı Kanunî Sultan Süleyman sefere çıkar. Akşam olup; ordu konaklayınca, günün yorgunluğunu atmak isteyen Padişah, otağına çekilir. Gecenin karanlığında, bir ara “Kızıl Elma’ya!, Kızıl Elma’ya!” gibi haykırışlar duyar. Gerçi sefere çıktığından bu yana da duymaktadır bu naraları. Vezirleri, kazaskerleri, bölükbaşıları filan çağırıp, sorar: “Nedir bu Kızıl Elma?” Ne bilsin yeniçeri ocağından yetişme gariban devşirmeler?.. Hepsi boynunu büker. Bir diğeri, bir diğeri… Sonunda “Kızıl Elma’ya” diye haykıran Anadolu sipahilerinden (Türkmen askerler) üçü tutulup, getirtilir huzura. Padişah sorar: Nedür bu Kızıl Elma meselesü? İmdü, anlatın hele!..” Gariban Anadolu çocukları, Türkmen kültürünün de verdiği terbiye ile sol eli göbeğinde, sağ eli onun üzerinde; başları hafif eğik “Padişahımız bilir!” derler. Başka da tek söz etmezler. Sorunun yanıtını, Kanunî anca o zaman anlar. Kızıl Elma, -Allah’ın izniyle- Türk’ün ulaşmak istediği hedeftir.
Kızıl Elma, Türk Milletinin insani değerlerinin hakim olduğu, zamanla ve mekanla alaksı olmayan yaşancak bir dünya hedefidir. İnsanlığın maddi ve manevi her derdine, deva, dünyanın yürek yangısıdır!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.