Çığlıkları Sessizlikte Yankılanan Halk: Uygur Türklerinin Feryadı
Onlar bin yıllık tarihleri, kadim kültürleri ve dimdik duran kimlikleriyle yeryüzünde var olmuş bir halk. Ve bugün, bir çığlık olup yükseliyorlar. Ancak bu çığlık, dünyayı sağır eden sessizlik duvarlarına çarpıp geri dönüyor. Sincan’ın derinlerinden gelen bu sessiz feryat, insanlık vicdanının en karanlık köşelerine dokunuyor; bir yanda gözyaşı, diğer yanda utanç bırakarak…
Uygur Türkleri, kendi vatanlarında "yok sayılmanın" tarifsiz acısını yaşıyor. Ana dilin susturulduğu sınıflar, kültürün silindiği sokaklar, inancın zincirlendiği mabetler… Tarih, onların gözlerinden çekilen ışığa, yüreklerinden alınan umuda tanıklık ediyor. Anneler, bir daha kokusunu içine çekemeyecekleri çocuklarına ağıtlar yakıyor; babalar, ailesine dahi siper olamamanın ezikliğiyle susuyor.
Çin’in "yeniden eğitim kampları" dedikleri o soğuk duvarların ardında, insanlık onuru lime lime ediliyor. Uygur gençleri, hayallerini pamuk tarlalarına gömerken; kadınlar, kimliklerinden koparılıp meçhul bir kimliksizlikle baş başa bırakılıyor. Camiler bir bir yıkılırken, Uygur elleri duaya değil, umutsuz bir kurtuluşa uzanıyor.
Peki ya biz? O feryatları duymazdan gelen dünya, gözlerini kaçıran bizler? Sustukça suç ortağı olmuyor muyuz? Vicdanlarımızı o soğuk beton duvarların ardında bırakmadık mı? "Benim değil" diyerek yüz çevirdiğimiz her gün, insanlık daha ne kadar kaybedecek?
Bu sessiz çığlığa ses olmak gerek. Uygur Türkleri için ne yapmalı, nasıl yapmalı?
1. Diplomasiyle Başlayan Adalet:
Bir milletin kaderi, diplomasi masalarında satılık bir meta olmamalıdır. Türkiye, tarihine ve vicdanına uygun olarak, Uygur Türkleri için uluslararası platformlarda daha güçlü bir ses yükseltmeli. Diplomasi, insan haklarının pazarlık masasında değil, evrensel değerler üzerinde yükseldiğini hatırlatmalıdır.
2. Kültürel Mirası Diriltmek:
Yıkılan camiler, yasaklanan diller, asimile edilen bir halk… Bu kaybolan mirası yaşatmak, yalnızca Uygurların değil, Türk dünyasının ortak görevi olmalıdır. Uygur kültürü, sanatla, edebiyatla, sinemayla dünyaya taşınmalı, unutturulmak istenen tarih yeniden yazılmalıdır.
3. Ekonomik ve Politik Baskılar:
Dünya, ticaretin insanlık değerlerinden üstün olmadığını hatırlamalıdır. Çin'in uygulamalarına karşı ambargo ve ekonomik yaptırımlar, etkili bir tepki olabilir. Bu baskılar, yalnızca hükümetlerin değil, bireylerin de sorumluluğudur.
4. Vicdan Hareketi Başlatmak:
Uygur Türkleri için dünya çapında bir vicdan hareketi başlatılmalıdır. Sosyal medyada sessiz feryatlar dile gelmeli, toplumun her kesimi bu zulme karşı ortak bir ses olmalıdır. Bu bir dayanışma meselesidir; insanlığın sınavıdır.
Bu satırlar, bir milletin onur mücadelesine küçük bir katkı niyetidir. Her satırında bir annenin gözyaşı, bir çocuğun hayali, bir babanın sessiz çığlığı var. Uygur Türkleri, yalnızca bir halk değil; insanlık vicdanının turnusol kâğıdıdır.
Sessizlik, suç ortaklığıdır. Ve artık sessizlik, vicdanlarda yankılanan bir çığlığa dönüşmelidir. Aksi halde tarih, Uygur Türklerini yok sayan bir dünyayı asla affetmeyecektir.
Gürkan KARAÇAM
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.