“HAYIR ” DEDİK EZBERLERİ BOZDUK!
Parlamentonun, anayasanın fiilen fesh edildiği Saray rejimi altında sürdürülen savaş, mücadelenin de salt parlamenter düzlemdeki değişimlere odaklanarak sürdürülemeyeceğini gösteriyor. Halk muhalefetinin etkin bir biçimde ülke siyasetine müdahale edemediği noktada, kimi küçük değişimler olsa da durum değişmeyecektir.
7 Haziran seçiminden 79 gün sonra RTE erken seçim kararı aldı. 10.muhtarlar buluşmasında seçim startını verip, 1 Kasım ‘istikrar mı istikrarsızlık mı tercihini ortaya-koyacak’-dedi.
Erdoğan, daha önce, rejim fiilen değişti, demişti. Tekrar seçimin nedeni de bu açıklıkla söyleyip, en azından tek başına iktidar olamazsak başınıza her şey gelebilir, minvalindeki sözlerle 7 Haziran’dan bugüne yaşananları özetledi.
Madem 7 Haziran’dan 1 Kasım’a doğru gidiliyor, aradaki sürece kısaca bir bakmakta fayda var. Neler oldu, yaşandı ve şimdi nereye gidiyoruz?
7 Haziran Genel Seçimleri bir partinin tek başına iktidara gelmesini sağlamamıştır. Dolayısıyla bir koalisyon gerekliliği ortaya çıkmıştır. Başka bütün demokratik ülkelerde ayakta alkışlanacak, saygıyla karşılanacak bir tutumla MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli koalisyonu; ülkenin problemlerine yakın çözümler sunan AKP, CHP ve HDP arasında kurulması gerektiğini kendilerinin bir nev'i iktidar ortağı olabilme hakkından feragat ettiğini ve ana muhalefet görevini aritmetik olarak üstlendiklerini açıklamıştır.
İşte kızılca kıyamet bu andan itibaren kopmuştur. MHP ile yolları asla kesişmeyen/kesişmeyecek siyasiler, köşe yazarları MHP'nin iktidar ortağı olması yönünde fikir beyan etmede adeta yarıştılar. Hâlbuki gerek "Çözüm Süreci" dedikleri ihanet projesinde gerekse birçok ekonomik ve kültürel konularda neredeyse tıpatıp aynı düşünen partiler kendi aralarında koalisyon kurmaya çekingen davranmışlardır.
Şimdilerde tekrar başlatılan "Bahçeli her şeye hayır dedi" algısı ve kara propagandası yayanlara cevabımız; Bahçeli, Milli haysiyete, Anayasanın ilk dört maddesine evet demiştir!
Hakikat ortadadır; MHP koalisyon kapılarını kapamamış ve art niyet taşımayan ve kendinden şüphesi olmayan bir siyasi partinin kabul edebileceği koalisyon ön şartlarını açıklamıştır. Nedir bu şartlar görelim:
1. Başarısızlığa uğrayan çözüm sürecinden vazgeçilecek.
2. 17-25 Aralık soruşturmalarının önü açılarak adalet karşısında aydınlığa kavuşturulması.
3. Cumhurbaşkanın anayasal sınırlar içine çekilmesi.
4. Anayasa'nın ilk dört maddesi değiştirilemez.
AKP'nin/Davutoğlu’nun, MHP'nin öne sürdüğü bu dört şartın hiçbirini kabul etmediğini görüyoruz. Zira içlerinden birini veya birkaçını kabul etseler dahi üzerlerine yamanacak bu suçu önlemek için açıklamalarında en azından "bu konuda MHP ile aynı görüşleri taşıyoruz ama şu maddelere de katılmıyoruz" diyebilirdi.
Oysaki koalisyon görüşmelerinden ziyade azınlık hükümeti ve erken seçim hükümeti konusunda MHP/Devlet Bahçeli’den onay istemişlerdir.
MHP/Devlet Bahçeli ise ne azınlık hükümetine ne de erken seçim hükümetine yeşil ışık yakmamış olası erken seçim hükümetinde de yer almayacağını HAYIR ile beyan etmiştir. Ne yani ‘’Çözüm süreci’’ni MHP ile mi başlattılar da MHP evet diyecek ? Ne yani Terörist ile masaya MHP/Devlet Bahçeli mi oturdu da Evet diyecekti ? Dolmabahçe mutabakatını kamuoyuna deklare edilirken masanın etrafında MHP/Devlet Bahçeli mi vardı da MHP EVET diyecekti ? Anayasa ile devletin kuvvetler ayrılığı ilkeleri delik deşik edilirken MHP/Devlet Bahçeli mi vardı da bunlara evet diyecekti ? Dış politikadaki yanlışlara MHP/Devlet Bahçeli mi sürüklemişti de ülkeyi bunlara Evet diyecekti Allah aşkına iyi düşünün ! Bırakın bunlara evet demeyi, gerçek bir devlet adamlığı kişiliği ile, erken seçim kararı alındıktan sonra gittiği; 2 Haziran 2015 Elazığ Mitinginde Erdoğan’a sorduğu sorular hala hafızalarda yer tutmaktadır ve halen yanıtları alınamamıştır.
İşte Liderimiz Bahçeli'nin “Elazığ’dan Erdoğan’a bazı sorularım olacaktır." diyerek art arda sıraladığı ve Ankara'yı karıştıran cevabı verilemeyen o sorular.
1-İmralı canisiyle mektuplaştın mı? Öcalan canisinin İmralı adasından günübirlik giriş-çıkışlarına onay verdin mi?
2-Kandil’deki PKK’lılara dinlenmesin diyerek kriptolu telefon gönderdin mi?
3-Arınç’a yönelik düzmece suikast iddiasından sonra, girilen kozmik odalardan gasp edilen devlet sırları, en mahrem bilgiler kimlerin eline geçti?
4-KCK’nın kuruluşunda katkın ve dahlin var mı?
5- PKK ve HDP’ye başkanlık karşılığında federasyon ümidi verdin mi?”
Esasen bu soruların yanıtlarını zaman zaman Efkan Ala, Beşir Atalay, Bülent Arınç ve Davutoğlu kendi ağızlarından istemeseler de sehven yanıtlamışlardır. AKP iktidar alanını boşaltmamak için açık alan da gördüğümüz-şahit olduğumuz günlük gelişmeler ve hamlelerin dışında kapalı kapıların ardında kim bilir hangi kurguyu yapmıştır ? Siz düşünebiliyor musunuz ? Bir siyasi partinin genel başkanının ki bu MHP lideri Devlet Bahçeli ise sorduğu soruların muhakkak yanıtını biliyordur ki istihbaratını almıştır ve kesindir ki bu sorular sorulmuştur. Ancak bu sorulara yanıt verecek ne kalibre, ne yüz, ne vicdan ne de onur vardır…
Vatan işgal altındadır...
Görünen ve görünmeyen güçler Misak-ı Milli sınırlarını değiştirmek için, Türk milletinin milli benliğine saldırmaktadır.
TBMM adeta HDP/PKK ve onların işbirlikçileri tarafından kuşatılmıştır.
Türk ordusu üzerinde yapılan operasyonlarla, ulus devletten ve Türk milletinden intikam alınmakta, İmralı'daki bölücü başı, uygulanan senaryo gereği "BAŞ AKTÖR" yapılmıştır.
Gelelim 1 Kasım seçimlerine…
Eylül ayının ortalarından bu yana tırmandırılan terör olayları ve halen devam etmekte olan Doğu/Güneydoğu illerindeki toplam 20 ilde PKK’nın kurtarılmış il ilan etmeye çalıştığı şehirlerdeki terör olayları devam ederken, Ankara’nın göbeğinde bombalar patlatılırken, seçim güvenliğinden bahsetmek ne derece doğrudur, ne derece seçim güvenli geçecektir bilinmez ancak; 3 saatte Şam’a gidip Emevi Camiinde Cuma namazı kılacak olanlar, Ankara’nın göbeğinde yüzlerce kilometreden gelip canlı bombaların patlatılmasına ve 97 vatandaşın katledilmesine, yüzlerce kişinin yaralanmasına kayıtsız kalmışlardır. Çözüm sürecinde görmezden geldikleri teröristlerin mayın döşemelerine, şehirlerdeki yapılanmalarına ve silah depolamalarına, canlı bombaların fiiliyata geçmelerindeki gelişmelere de kayıtsız kalan bir AKP hükümetleri ve PKK terör örgütünden duygusal bağını bir türlü koparamamış olan etnik klan fetişisti nekrofil zombiler çetesi HDP’yi sürekli büyüsün diye sulayan Kemal Kılıçdaroğlu ile TR 705 ve diğerlerinin yoğunlaştığı bir CHP ile karşı karşıyadır ülke.
1 Kasım 2015 seçim sonuçlarında Türkiye Büyük Millet meclisini çok farklı bir yapı bekliyor olabilir. Zira AKPKK’nın ve bahçıvanlığını yapan CHP’nin konumu ve anlaştıkları konular gün gibi güneş gibi aşikardır. Dolayısı ile bu birliktelikten ve ülkenin içinde bulunduğu ortamdan sorumlu tutulan siyasi partiler ve politikacılar bellidir. Bunun yanı sıra bu kirlilikten memnun olmayan, vicdanen ve aklen bu kokuşmuşluğa daha fazla kayıtsız kalamayacak olan siyasiler vardır ve seçim sonuçları ile gün yüzüne çıkacaklardır. 7 Haziran’dan bu yana çok şey değişmesine karşın 1 Kasım seçim sonuçlarını kestirmek elbette zordur takdir yüce Türk milletinin sandığa yansıttığı olacaktır. Ancak, genel kabul gören 7 haziran 2015 gece saat 01.30’ dan itibaren Türk siyasetinde kilit konuma gelmiş, doğruları söylemekten yorulmasına karşın asla taviz vermeyecek olan MHP’yi , yüce Türk milleti büyük bir teveccühle bu ülkenin yönetilmesi noktasında görev verecektir.
AKPKK birlikteliği ve bu birlikteliğe; ‘’Kürt sorunu/çözüm süreci’’ üzerinden büyük destek veren CHP/Kemal Kılıçdaroğlu ne anlatırlarsa anlatsınlar, Türk seçmenine ne vaat ederlerse etsinler, Türk milletinin bütününe değil ama belli bir kesiminden oy kapmak için hangi yarışa giderlerse gitsinler asla ve asla MHP/Devlet Bahçeli ve Türk Milliyetçilerinin taşıdığı kesin ve kararlı tavır içerisinde olamayacaklardır. Zira sahibi olduğumuz kesin karar ve tavır ruhumuzda büyüttüğümüz Vatan sevgisinden, yüce Türk Milletini ve Türk Devletini tüm çıkarların üzerinde gördüğümüzdendir.
Her türlü algı ve yanılgı politikasına karşın MHP ve Lideri Devlet Bahçeli ile etrafından birleşen vatan sevdalıları bilmektedir ki; ‘’Türk Vatanı, Türk Milleti ve Türk Bayrağı’’ , şahsi heves ve çıkarlarını her şeyden üstün tutan bir kırığa bırakılmayacak kadar kutsaldır. Türk seçmeni bu duygu ve düşüncelerimizi dikkate alır da anlatmaya çalıştıklarımız etrafından birleştiğinde demokratik yollardan sandıkta yanıtını verecektir diye umut ediyorum.
Millet MHP’yi ve Lideri Devlet Bahçeli’yi seçmeli ki 13 yıldan bu yana yaşadığımız bu karabasan son bulsun… Türk seçmenini bilemem ancak Türk Milliyetçilerinin ayranını kabartmaya kimse çalışmasın…
Saygılarımla
Handan ÖMER
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.