OKUDUĞUNU ANLAMAK
Bu seçim döneminde, öncesi, sonrası olarak birşeyi daha, net olarak gördüm ki, toplum olarak “ okumak ve okuduğunu anlamak” anlamında köreltilmiş ve sınıfta bırakılmışız.
Diyeceksiniz ki, bunun seçimle ne ilgisi var. Evet, belki haklısınız ama yazılan, emek verilen onca yazının okunmadığını, okunanlarında yazılan anlamında değilde, herkesin kendi penceresinden anlamlar çıkardığını gördüm. Üstelik bilgi, belge ve kayıtlara dayandırılan yazılar olmasına rağmen. Bu tesbitimin, bencillik yapıp kendi yazılarım için olmadığını da belirtmeliyim.
“ Olgun bir okuyucu, çoğu kez başkasının yazdıklarında yazarın düşünmediği güzellikler bulur, okuduklarına daha zengin anlamlar ve renkler kazandırır.” Diyen Mark Twain'e gel de hak verme.
Yine, Ernest Renan, “ Basit insanlar, genellikle kendilerinin anlama yetenekleri üstüne çıkan herşeyi kınarlar.” demiştir.
Sanal alem denilen ve tüm dünyada da kabul gören, face, tweteer v.b. gibi olan paylaşım siteleri TOPLUMDAKİ İNSANLARI; yerinde ve insanları bilgilendirme amacıyla kullanılmadığı, sadece okuyan kesime “algı oluşturmak” için kullanılması, toplumları gerçeklerden uzaklaştırmıstır. Ezberci, gördüğüne inanan (sahte hesaplarla, montaj kaset ve videolar gibi)
insanlar haline getirmiştir. Bu da toplumu kitap, gazete, dergi gibi yayın organlarından uzaklaştırmıştır.
Okuyucu kitlesi, şu anda yazdığım, takip edilme sayısı oldukça yüksek “ÜLKÜCÜ MEDYA” gibi yararlı sayfalardan da uzaklaşıp, daha çok “laylaylom” sayfalarına yöneltilmektedir.
Tüm dünyada ve maalesef ülkemizde de; bir toplumu bozmak, yok etmek istiyorsan o toplumun dili, dini, önem verdiği maneviyatlarını tahribata uğratacaksınki o toplumu ele geçirebilesin, zihniyeti hakim.
Türk toplumunun geneline yakını, Allah'ın birliği, peygamberimizin hak olduğu, kitabımızın da kur'an olduğuna inananlardan meydana geldiğini düşünürsek, Kutsal Kitabımızın ilk ayetinin el-Alâk-1-2-3-4-5 OKU ! olduğunu biliriz diye düşünüyorum.
OKU ! yaradan Rabbin adıyla OKU ! O, insanı bir Alâk'tan yarattı. OKU! Rabbin sonsuz kerem sahibidir. O Rab ki kalemle yazmayı öğretti. İnsana bilmediği şeyleri öğretti.
ATATÜRK; “Okul sayesinde, okulun vereceği ilim ve fen sayesindedir ki, Türk Milleti, Türk Sanatı, Türk İktisadiyatı, Türk Şiir ve Edebiyatı bütün güzellikleriyle gelişir.” derken, içinde tüm güzellikleri barındıran şeylerin OKUMAK ve ANLAMAKTAN geçtiğini ifade ettiğini düşünüyorum.
Dünyada en zor şeylerden biri insanların birbirini anlayabilmesi, empati kurabilmesidir. Bu da anlamamayı doğurur. Aslında karşımızdaki insanın halet-i ruhiyesini iyi değerlendirdiğimizde o kadar kolaydır ki, anlamak. Ama ısrarla karşıdaki insanı anlamamak gibi bir mücadele içinde oluruz. ÇÜNKÜ EĞER ANLARSAK O İNSANA HAK VERME GİBİ BİR DURUM ORTAYA ÇIKACAKTIR. İşte bu da karşıdaki insanı anlamamak için bir sebep doğuracaktır.
Mevlana; “ Dünyayı temelinden değiştirmek isteyen her kişi, önce onu yanlışsız olarak anlayabilmelidir.” derken, sizce de OKUMAYI, OKUDUĞUNU ANLAMAYI ve ONA GÖRE HAREKET ETMEYİ, kasdetmek istememişmidir?
ATATÜRK; “ Cumhurbaşkanı olmasaydım, Milli Eğitim Bakanı olmak isterdim” derken OKULLARIN ÖNEMİNİ,
“ Birtakım kuşbeyinli kimselere, kendinizi beğendirmek hevesine düşmeyiniz; bunun hiç bir önemi ve kıymeti yoktur.” derken de OKUDUĞUNU ANLAMAYANLARI mı kasdetmiştir, diye düşünüyor ve ben o şekilde yorumluyorum.
Netice olarak yazımı Nasır-ı Hüsrev'in şu güzel sözüyle tamamlamak istiyorum. Herkes kendi hissesine düşeni alsın diyorum.
“ Cahilin yüz faydası, bir zararını karşılayamaz.”
Bu ders dolu sözden sonra;
OKU ! ANLAYARAK OKU !
OKU ! ANLAYARAK OKU !
OKU ! ANLAYARAK OKU ! diyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.