1-KADINDAN PEYGAMBER, AİLE REİSİ, İMAM-EMİR/ HALİFE/DEVLET BAŞKANI OLUR MU?
Not: Bu yazı siyasi bir yazı değil dini bir yazıdır.
Sevgili Peygamberimiz, "İşlerini bir kadına bırakan topluluk asla felah bulamaz." Buyuruyor. (Buhârî, Meğâzî, 82, Fiten, 18; Tirmizî, Fiten, 75; Nesaî, Kudât, 8; Ahmed b. Hanbel, V/43, 51, 38, 47). Aynı hadis bazı rivâyetlerde; "Kendilerine bir kadını devlet başkanı (melike) yapan bir topluluk asla felah bulmaz." şeklindedir.
Yüce Kitabımız Kur’an-ı kerim’de Nisa suresi 34. Ayette de belirtildiği gibi “Ailenin reisi erkektir ve erkekler kadınlar üzerine hâkimdir”
Ayeti kerimeye göre; "Allah'ın, bir kısmını diğerlerine üstün kılması ve kendi mallarından harcamaları sebebiyle erkekler, kadınlar üzerinde hâkim ve kollayıcıdırlar." (Nisâ Sûresi: 34)
Âİle reisliğini bile kadına vermeyen bir dinin mü’minlerin emirliğini, yani halifelik ve devlet başkanlığı gibi görevleri kadınlara vermesini düşünmek bile abesle iştigal etmek olur..
Kadını aile reisliği, imamlık, emirlik/halifelik/devlet başkanlığı gibi görevlere uygun görmeyen dinimizin kadını ikinci sınıf bir insan olarak görmesi mümkün değildir. İnsâni değerler açısından erkekle kadın eşit olup hatta bazı durumlarda kadınlar erkeklerden hak bakımından daha avantajlıdır. Söz gelimi İslam, çalışmayı, evin geçimini erkeğe yüklemiş, çalışma konusunda kadını kadına uygun işlerde çalışmak şartıyla serbest bırakmış, kazancında istediği gibi tasarruf etme hakkını vermiştir.
Hanefilere göre, kadının mâlî konularda hâkimlik yapması caizdir. Çünkü günlük muamelelerde onun şahitliği geçerlidir. Ancak had ve kısas cezasını gerektiren davalarda kadın hâkim görev yapamaz.
Çoğunluk fakihlere göre ise, hâkimlikte ve devlet başkanlığı görevinde erkek olmak şarttır. Kadın kazâ ve devlet başkanlığı görevini üstlenemez; delil yukarıda verilen hadistir. Yukarıda geçen hadisi şerif bazı rivâyetlerde;
"Kendilerine bir kadını devlet başkanı (melike) yapan bir topluluk asla felah bulmaz."
şeklindedir. Devlet başkanlığı kazâ görevini de kapsadığı için buradaki rivâyet farklılığı, sonucu etkilemez. Klâsik fıkıh kaynaklarında kadının kazâ görevi dışında tutulmasının gerekçesi şöyle açıklanır:
“Kazâ görevi tam görüş sahibi olmayı, uyanık bulunmayı, bir de hayat olayları karşısında tecrübe kazanmış olmayı gerektirir. Kadının ise tecrübesinin azlığı ve hayat olaylarının içinde bulunmayışı çok önemlidir. Diğer yandan hâkimin, fakihler, şahitler ve hasımlardan bir takım erkeklerle oturum yapması gerekir. Kadına, fitne korkusu yüzünden erkeklerle oturum yapması ise yasaklanmıştır”.
Rasûlullah (s.a.v.) ne dört halife ve ne de ondan sonra gelenler, herhangi bir kadına kadılık/hâkimlik veya vâlilik vazifesi vermemişlerdir. [Bkz. İbn Rüşd, 2, 449; eş-Şirbînî, 4, 375; İbn Kudâme, 9, 39]
Kuveyt menşeli "el-Mevsûatu'l-Fıkhıyye"de şöyle gelmiştir:
"Fakihler, en büyük imâmetin (devlet başkanlığının) şartlarından birisinin, erkeklerle bir araya gelip onlarla iç içe olması ve devlet işlerine kendisini adayabilmesi için devlet başkanının erkek olması gerektiği konusunda ittifak etmişlerdir. Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in şu sözü gereği kadının velâyeti geçerli olmaz:
"İşlerini (idarelerini) yürütmek için bir kadını başlarına geçiren bir topluluk asla felah bulmaz."
Çünkü bu makama (hilâfet makamına), erkeğin tabiatına uygun olan tehlikeli ve zor işler, pek zor sorumluluklar emânet edilir." (el-Mevsûatu'l-Fıkhıyye, c: 21, s: 270)
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.), ezvâc-ı tahirattan Hafsa validemize (r.anha), ismini zikrettiğiniz hanım sahabe Şifa Hatun'dan (r.anha) yazı yazmasını öğrenmesini söylemiş ve bunu temin etmiştir. [Hâfız İbn Hacer el-Askalanî, el-İsâbe fi Temyîzi's-Sahâbe, 4, 333] Yani bu hanım sahâbî muallimelik (öğretmenlik) yapmıştır.
Keza aynı hanım sahâbîyi (Şifa binti Abdullah)Hz. Ömer (r.a.), Medine pazarını teftişle vazifeli olarak tayin etmiştir.
Demek ki hanımlar, vâlilik-hâkimlik gibi mesleklerin dışındaki -ev harici- bazı alanlarda da vazifelendirilmişlerdir.
Bir hadis-i şerifte de şöyle buyrulmuştur: “Her biriniz idarecidir ve her biriniz idare ettiklerinden mes’ûldür. Adam, ev halkının idarecisidir ve idare ettiği aileden sorumludur. Kadın, kocasının evinde idarecidir ve idare ettiklerinden sorumludur. Hizmetçi, efendisinin malı üzerinde yöneticidir ve yönettiklerinden sorumludur. (Velhâsıl) her biriniz birer idareci ve idare ettiklerinden sorumludur”. [Buhari, Sahih, Ahkâm, I; Müslim, Sahih, İmâre, 20]
Böylece Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.), bir nevi kimin hangi alanda idari sorumluluk alabileceğini de açıklamışlardır.
Aşağıdaki açıklamalarımızda geleceği üzere, sorunuzda zikri geçen hadis-i şerife istinaden kadınların vâlilik-hâkimlik gibi vazifelerde bulunmaları, ekseri âlimlerce caiz görülmemiş, bu makamlarda bulunacak kişilerin erkek olması şarttır, denilmiştir.
2 BU HUSUSTA ELMALILI HAMDİ YAZIR DA ŞÖYLE DEMEKTEDİR:
Erkeklerin de kadınların da yaratıcısı, sahibi, maliki olan Allah, Kur’an-ı Kerîm'inde şöyle buyuruyor:
“Erkekler kadınlar üzerine hâkimdir (idarecidir). Çünkü Allah Teâlâ onların bazısını bazısı üzerine tafdil buyurmuştur (üstün yaratmıştır). Ve (erkekler) mallarından infak etmektedirler (kadınlara harcamaktadırlar). Saliha kadınlar itaatlidirler. Allah Teâlâ’nın hıfzı sayesinde gaybı (kocalarının gıyabında, ırz ve mallarını) muhafaza ederler.” (Nisa, 4/34)
Bu âyet-i kerime hakkında Elmalılı Hamdi Yazır’ın yaptığı özlü bir tefsir şöyledir:
“Erkekler kadınlar üzerine hâkimdir. Aile içerisinde hâkimiyet, yâni aile fertlerini koruyup gözetme vazifesi, erkeğe verilmiştir. Âyetten, erkeğin bu vazifeyi yapmak üzere kadından daha üstün kılındığı anlaşılmakla beraber, açıkça ‘Erkekleri kadınlardan üstün kılmıştır.’ yerine ‘Bazısını bazısından üstün kılmıştır.’ buyurulmasının da, daha başka mânâları vardır. Şöyle ki, bu tarz ifadeden anlaşıldığına göre, gerek kadının gerek erkeğin birbirinden üstün tarafları vardır. Aile çatısı altında, her iki tarafın üstün meziyetleri birleştirilir ve ailenin ihtiyaçları yanında, saadeti de temin edilmiş olur.”
Yine bu tarz ifadeden şu mânâ anlaşılmaktadır: "Her erkek her kadından üstündür.", diye bir hüküm vermek doğru olmaz. Bazı kadınların müstesna bir yaratılışa sahip oldukları, yine bazı erkeklerin de erkeğe ait hususiyetleri taşımada, bazı kadınlardan daha yetersiz oldukları ayrı bir gerçektir.
Bununla beraber, aile en küçük bir cemaat olması itibariyle, onun her halükârda bir hâkimi olacaktır. Bu hâkim, her zaman ve her şart altında, yine erkektir. Bunu da âyetin devamından anlıyoruz.
Erkekler için "...ve mallarından infak etmektedirler." yâni çoluk çocuğun ve hanımın nafakalarını temin etmektedirler, buyruluyor ve âyet-i kerime: "Onun için, iyi kadınlar itaatkârdırlar." diye son buluyor.
Demek ki, aile içerisinde, hâkimiyet hakkı erkeğe verilmiş; kadının da, ancak, kocasına itaat etmekle “iyi kadın” olabileceği ifade buyurulmuş...
Bu hâkimiyet meselesiyle ilgili olarak, peygamberlik, imamet gibi birçok vazifelerin de erkeklere verilmiş olduğuna ayrıca dikkat çekmek isteriz.
Bazı âlimler "Yönetimlerini kadına teslim eden bir toplum iflah olmaz." anlamındaki hadisi genel olarak bütün milletleri ve kadınları değil, bu sözün söylenme sebebi olan özel bir devlete yorumlamışlardır. Onlara göre Hz. Peygamber (asm) bu sözüyle, başkanı bir kadın olan Sâsânî Devletinin kısa süre sonra yıkılacağını haber vermektedir. Nitekim bu devlet, kısa bir süre sonra yıkılmıştır. Yoksa bütün zamanları ve idarecileri kadın olan bütün devletleri kastetmemiştir, diyerek yorumlamışlardır.
Diğer âlimler ise bu hadisin bütün zamanları ve milletleri için aldığını söyleyerek kadınların hakim, vali ve devlet başkanı olamayacakları şeklinde yorumlamışlardır ki doğru olan görüşte bu görüştür. Çünkü ayet ve hadisler esneklik ve genellik özellikleri açısından bütün zamanlar ve mekânlar için geçerlidir. Eğer ayet ve hadislerin hükmünü indiği ve söylendiği zamanla sınırlandırırsak, günümüzde Kur’an ve sünnetin hiçbir hükmü kalmadığı gibi ortada din diye bir şey de kalmaz.
Türk ve İslam tarihinde de kadından, asker, komutan, danışman vb. her şey olmuş, kadınlar hakanların yanında oturmuş, yaşı küçük olan padişahlara akıl hocalığı yapmış, emirnamelere "hakan ve hatunun emri ile" ibareleri yazılmış ama hakan, halife, emiril mü'minin olmamışlardır.
Ulu Allah erkeği kadına hâkim kılmışken ve hâkim olacak fıtratta-özellikte yaratmışken kendini karısının boyunduruğuna teslim eden erkek, yaradılış hikmetini tersine çevirmiş, ilahi hükmü ters yüz etmiş olur.
Nisa suresi ayet 118 ve 119. ayetlerde şeytanın “ insanlardan yaratılış hikmetini değiştirenleri-ters yüz edenleri aldatacağı “ ifade edilmektedir. İnsanın yaratılış hikmetinde erkeklerin kadınlara hâkim olmak yani aile reisi olmak vardır. İnsan bu şekilde yaratılmıştır. Dolayısıyla yularını kadınlara kaptıran erkekler yaratılış fıtratına ters hareket etmiş ve şeytanın emellerine alet olmuş olurlar.
Fakat bu eşlerinizle istişare etmeyiniz, onları ciddiye almayınız demek değildir. Aile bir ortaklık olduğuna göre; elbette bir işi yaparken eşlerimize de danışacağız, istişare hem sünnet hem de farzdır. Eşlerimizin görüşü doğruysa uyacağız, fakat sırf onları hoş tutmak uğruna aklımızın yatmadığı ve yapılması uygun olmayan bir işi yapmayacağız. Yani ailenin reisi olduğumuzu ne unutacağız ne de unutturacağız. Kadın da her zaman yuvanın reisinin erkek olduğunu bilecek ve ona göre davranacak. Velhâsılı Müslüman kadın erkek ilişkilerinde de aşırılıktan uzak “Denge İnsanı” olacaktır.
Netice olarak erkeğe ve kadına ayrı ayrı özellikler vererek yaratan Yüce Yaradan, başta aile reisliği olmak üzere, peygamberlik, imamlık, emirilmü’mininlik/Halifelik/Devlet başkanlığı gibi görevleri erkeklere vermiştir.
Ayet ve hadisler yanlış ve zorlama yorumlarla, kadından emir/halife ve devlet başkanı olur diye fetvalar vermek dini sulandırmak, ılımlılaştırmak ve dinde reform yapmak olur ki biz başta dinde reform ve ılımlı İslam olmak üzere bu tür anlayışlara şiddetle karşıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.