BAZEN “KELLE”, BAZEN”ŞEHİT”, BAZEN ÇANAKKALE!
77 milyonluk gariban “cumhur”un katrilyonluk sarayda oturan cumhurbaşkanı, yine devlet bütçesinden, yine seçime beş kala, yine Çanakkale Şehitliği’nde aktörlüğe soyunmuş...
Tam da AKP ve “Başkanlık” düşüşe geçmişken...
Tam da 23 Nisan’a, “millî egemenlik”in ilanına bir kala...
“Yüzyıllık destan”ı yandaşı, yalakası bütün kanallarda dönüyor da dönüyor!
Her şey mübah ya...
Türk milliyetçiliğinin bayrağı rahmetli Arif Nihat’ın kemiklerini sızlatıyorlar...
“Sen hiç şühedanın sesini duydun mu?” diye soruyorlar...
Sonundaki duası şu:
“Vatansız bırakma Allah’ım!”
Âmin!
Âmin de, “Çanakkale Şehitleri üzerinden siyasî prim yapmak” ayıp değil mi?
Sıkışınca “çözüm süreci”yle milleti çözeceksin, Güneydoğu’da taşları bağlayıp itleri salıvereceksin...
Bağıra bağıra “Biz BOP eşbaşkanıyız” diyeceksin...
Sıkışınca “Kürt meselesi de neymiş, neyiniz eksik?” diyeceksin...
Sıkışınca idamlık Ülkücü mektubunu timsah gözyaşıyla okuyacaksın...
Sonra “Türk milliyetçiliği ırkçılıktır” diyeceksin...
Yetmeyecek, milliyetçiliği ayaklarının altına alacaksın...
Yetmeyecek, MHP’yi şehitler üzerinden siyaset yapmakla suçlayacaksın...
Sıkışınca Çanakkale Şehitliğinde duaya duracak, şiir okuyacaksın...
Mehmetçiklere “Emret komutanım!” tekmili verdirip sonunda kalpaklı Atatürk resmiyle “fors”unu kullanacaksın...
“Sivas’tan öteye geçemezler” diyeceksin ama ilk mitingini Hakkâri yerine Erzurum’a taşıyacaksın...
Oğullar askerlikten muafken önce “kelle” dediğin Mehmetçiğe “Askerlik yan gelip yatma yeri değil” diye ahkâm keseceksin...
Vatan toprağı Süleymanşah’tan şehit kemiklerini toplayıp kaçacaksın, Musul’da konsolosluğunu terk edecek, personelini rehin bırakacaksın...
Kışladaki gönderden hainlere Türk bayrağını indirteceksin...
Millet kesesinden bir bayrak, bir ezan, bir dua ve bir mezarla vatansever kesileceksin...
Türklük yok... Türk milleti yok...
Yine sıkışınca ezanla, mezarla, namazla din simsarlığına soyunacaksın...
Sonra millet kesesinden film çekip Ülkücü Arif Nihat Asya’nın şiiriyle duaya duracaksın...
Ben size soruyorum: Daha dün, Güneydoğu’da PKK’nin kalleşliğine, gurbet ellerde ASALA’nın kahpeliğine şehit düşmüş “şüheda”nın seslerini duydunuz mu?
Çanakkale Zaferi’nin 100. Yıldönümü anısına millet kesesinden çekilen bu filmde göğsü madalyalı gencecik bir Mehmetçik oynasaydı...
Tam da seçim arafesi...
Tam da PKK’yle müzakere edilirken...
Tam da AKP düşüşe geçmiş, millet de “başkanlık istemeyiz” derken...
Tam da vatanın bağrında eli silahlı eşkıya asker, polis kurşunlarken...
Tam da “milletin egemenliği” aldığı 23 Nisan’a bir kala, lider ülke pozlarında iken ağırladıkları Papa “soykırım” demişken...
Bazen “kelle”, bazen “şehit”, bazen “Çanakkale” ha?
Sonra...
“Bizi vatansız bırakma Allah’ım!”
Bakın, vatan söz konusu olunca gerisi teferruattır diyen Ülkücüler için duasını okuduğunuz Arif Nihat ne diyordu:
“Siz büyük Türkiye’yi gerçekleştirecek olan Ülkücüler!
Siz Oğuzların, Kür Şadların, Alparslanların, Fatihlerin, Yavuzların, Abdülhamitlerin, Yunus Emrelerin, Mevlanaların, Hacı Bektaşların, Sütçü İmamların, Dilşad Sultanların, Nene Hatunların, Gevher Nesibelerin, Malhun Hatunların torunları olan Ülkücüler;
........
Öldün mü ey gençlik?
Eğer öldünse haber ver: “Onlara hicviye yazan kalemim sana da mersiye yazsın. Yahut ölmediğini ispat et ki, sana olan büyük imanım sarsılmasın ve sana olan destanım boşa gitmesin!”
Mustafa ÖNDER
[email protected]
facebook.com/mustafaonder15
twitter.com/mustafaonder07
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.