BİR ‘BİLAL’ UĞRUNA GÜNEŞLER BATIRILIYOR
12 Eylül’den beri ilk kez bir gazete ve televizyon basılıyor... Ne kin ve intikammış kardeşim, bitip tükenmedi “paralel”... Bir şeyleri kapattıklarını sanıyorlar ama iplerini çekiyorlar. Bindikleri dalı kesiyor, debelendikçe batıyorlar. 14 Aralık’a kadar belki cemaatin gerçekten darbeci olduğuna halkı inandırmak üzereydiler... MHP, 17-25 Aralık haftasını “yolsuzluk haftası” ilan edince, elleri ayaklarına dolaştı. Çözüm’de “hakikat” su yüzüne çıkmaya başlayınca telaşa kapıldılar. Bu suçluluk paranoyasıdır, suçüstü yakalanmanın akıl tutulmasını yaşıyorlar. Gazeteyi, televizyonu bastılar. Talimatla! Bir savcının ve polisin bilmesi gereken operasyonu padişah günler önceden ilan etti! “Güç bende!” tiradındaydı! Aslında “Bir ‘Bilal’ uğruna ne güneşleri batırdıkları”nın farkında değiller! Halkın gözü önünde, canlı yayında uyguladıkları faşizmle milleti, medyayı, bir türlü sindiremedikleri muhalifleri kenetlediler! Allah’ın hikmeti... Bir gün önce, Padişahın şereflendirdiği, 235 liralık biletle girilen İstanbul’daki çakma Şeb-i Arus töreninde, dalkavuk Bingöl’e kendi ağzından Padişahın yüzüne karşı “Hırsızlık etme” şiirini okutmuşlardı! Tam coşmuşken ve o dalkavuk sahnedeyken tribündeki birkaç kişi slogan atıp Berkin Elvan pankartı açıverdi! “Korku” yenilmişti... Başka bir dalkavuk da Padişahı alkışlattı Şeb-i Arus’ta! Padişah iyice gaza gelip konuştu sema festivalinde: “Biz aşk ümmetiyiz. Mevlevi dervişleri gibi biz de bu dünyanın peşinde değiliz, ukbanın (ahiret) derdindeyiz. Dünya fani diye kimse kendini mükellefiyetinden beri tutamaz. Bizlerin muhabbetten, aşktan, kardeşlikten, bizi bir yapan değerlerden başka bir yolumuz yok.” Akşama kadar sıfırlanamayan paralar, yatak odasındaki kasalar, çikolata kutusunda rüşvetler, ayakkabı kutusunda imam-hatip yapılacak paralar... “Biz bu dünyanın peşinde değiliz, ukbanın derdindeyiz!” 1 katrilyonluk saraya, hacet gidermek için 10 milyarlık klozet, “ruhban sınıfı lideri” gibi sırmalı cüppeli başkana 1 milyonluk makam aracı... O dalkavuk, adamın yüzüne Mevlana’nın “Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun etme" mısralarını okuyor... Sadrazam da Nevşehir’de kongrede... Salona Arap harfleriyle bir pankart asılmış: “Seni seviyoruz güzel insan Ahmet Davutoğlu”... “Yeni Türkiye”, 2071’in bedevi medeniyetinin mezar taşı yazısı! Sözde bilim ve teknolojiden sorumlu vezirden itiraf: “Varsa ufak tefek hırsızlıklar falan filan onu da büyütüp şey yapmaya çalışıyorlar.” “Ufak tefek hırsızlık”! Dine ve hukuka yeni haram-helal kriterleri! Mevlana ve Şeb-i Arus’u ticaret metaı yapan zihniyet, festival yapar gibi Konya dışında çakma Şeb-i Arus’la Padişah ve dalkavukları gösteri yapıyor. Ne Papa’yı kaç-ak sarayda ağırlayıp kutsatsalar faydası var, ne de her ildeki yatırlarda mum yaksalar... 17-25 Aralık soygununu asla unutturamazlar... “Cadı avı” da başlatsalar bunca yolsuzluk, hırsızlık ve talanın üstü kapatılamaz! Ne savcı olsalar, ne HSYK’yi, Yargıtay’ı, Danıştay’ı ele geçirseler faydası var... Ettiği yemini unutup parti genel başkanı gibi paralel avına çıkmış bir padişah ve adaletine itimat bitti! Padişah, adalet vezirliğine, savcılığa, polisliğe soyunmuş, son derece gizli operasyonları, kin ve intikamla yönettiğini ifşa ediyor: “Gezi Parkı olayları ve 17 Aralık operasyonunun darbe girişimidir. İnlerine girdik ve giriyoruz. Eğitimden hizmetten himmetten bahseden yapının bir takım kirli faili meçhul cinayetlere dahi bulaştığını görüyoruz. Daha şaşırtıcı şeyler de görecek duyacaksınız” Allah Allah! Yargı bağımsızsa nerden biliyorsun olacakları, kâhin misin, falcı mı? Tam bir senedir, 17-25 Aralık’ın intikamını alamadı, önünde kim engelse darbeci, virüs, hain, casus, paralel! Gözlerinin içine baka baka TOBB’ta iş adamlarını, sanayicileri tehdit etti: “İş ve medya dünyasından, siyasetten bu yapıya destek verenler oldu. Kim ne yaparsa biz bunların inlerine girdik, daha da gireceğiz. Bunların meselesi şahsımla değil Türkiye'nin bağımsızlığıyla.” Bu dikta düzeninde, devletin TRT’si, Zaman’ın genel yayın yönetmeni Dumanlı gazetede çatır çatır açıklama yaparken, “Emniyete getirildi” diye yalan haber verecek kadar sapıtmış! “Korku” aslında onların damarlarında dolaşıyor. Samanyolu’ndaki dizilerden nem kapıyorlar, yapımcı ve senaristlerini gözaltına aldırıyorlar. Eski polis müdürlerini yaka paça toplatıyorlar. Sürekli kanun, yönetmelik değiştirseler de yargıdan dönüyor. 17 Aralık’tan 4 gün sonra yürürlüğe konulan Adli Kolluk Yönetmeliği Danıştay’dan dönüyor. O ünlü hâkimin kararı ile yapılan gazete ve televizyon baskınının sebebi Anadolu Ajansı’na göre 'Tahşiyeciler Operasyonu'. FuatAvni ise, “Tahşiyeciler’den ele geçirilen bombaları polislerin yerleştirdiği algısı oluşturulacak" iddiasında... “Makul şüphe” faşizmi ilk meyvesini verdi... Ama... “Bir ‘Bilal’ uğruna batırdıkları güneşlerin” farkında değiller! 14 Aralık, her şeyin tersine döndüğü tarihtir, yazın bir yere! Mustafa ÖNDER [email protected]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.