TAKİPSİZLİK KARARI, “ADALET’İN FOSFORLU CEVRİYE VESİKASI”DIR!
Size hep diyorduk, “adalet sokak yosması oldu” diye... 17 Aralık soruşturmasında savcının verdiği karar da onun “vesikası”! Hani çöküş ve İstanbul’un işgal yıllarında patlayan fuhuş ve “Fosforlu Cevriye” denen, sonra denetimli genelevlerde çalışan ve hayat kadınlarına devletin verdiği “vesika”! Duvarında “Adalet mülkün temelidir” yazan AKP’nin milyarlık adalet sarayları, milletin vicdanında namusunu, itibarını kaybetti, güveni yerle bir oldu! AKP’nin başına kaya gibi düşen 17-25 Aralık operasyonu ile rüşvet, yolsuzluk, kara para aklama, altın kaçakçılığı ortalığa saçılıvermişti. Acem oğlu işadamı Sarraf, Türk vatandaşı yapılmıştı. Altın dolu uçağı havalimanında alıkonulsa da gideceği yere uçup gitti. Bakanlara hediyeler veriyordu. Ekonomi Bakanı Çağlayan’ın koluna milyarlık saat bile takmış, AB Bakanı Bağış’a çikolata kutularında paralar göndermişti. Acem oğlu bir ara polisleri şikâyet ettiği İçişleri Bakanı Güler bile “Ben senin önüne yatarım” güvencesi vermişti. 17 Aralık’ta evleri, ofisleri bastı polis. Yatak odalarında kocaman para kasaları, milyonlarca lira çıktı. Bir banka genel müdürünün evindeki ayakkabı kutularında milyonlarca dolar ele geçirildi, birileri “İmam-Hatip bağış parası” dedi. Dört bakan ve oğulları, bürokrat ve işadamı(!) Acem oğlu gözaltına alındı. Türkiye Cumhuriyeti mahkemesi ve savcısı, 24 sanığı tutukladı. Acem oğlu Sarraf’ın birçok bakanla dirsek teması MİT raporuna bile yansımıştı. Onlarca video, ses bandı, fotoğraflar yayınlandı. Korktular, alelacele bir şeyler “sıfırlandı”; “montaj-dublaj” yalanları ile tasmalı medyada ateşe başladılar. Sonradan hepsinin gerçek olduğu ortaya çıktı, montajların(!) aklanması için TÜBİTAK’a hayvanat bahçesi müdürü bile atadılar. 4 Bakan istifa etti. Çevre Bakanı Bayraktar, istifa ederken, “Ne yaptımsa Başbakan’ın talimatıyla yaptım, o da istifa etsin” deyivermişti. 7 milletvekili AKP’den istifa etti. “Cemaat, dershanelerin kapatılmasının hıncını alıyor” dediler. Yandaş tasmalı medya hâlâ o polislere, “hain, casus” demekle meşgul! Cemaat, “paralel, virüs, haşhaşi, darbeci, casus” ilan edildi, operasyona katılan polisler dağıtıldı, hâkim ve savcıların görevleri değiştirildi, TİB, TRT ve BDDK’deki personel görevden alındı, HSYK’yi değiştirme girişimi AYM’den döndü, özel yetkili mahkeme, sulh ceza mahkemesine dönüştürüldü, Tayyip “cadı avı”na girişti. Sonra tutuklu Sarraf ve oğullar tahliye edilince biri, “Adalet yerini buldu” demişti. Hırslarını alamadılar, illerde valiler değişti, emniyet müdürleri, amir, komiser ve memurlar görevden alındı, birçok polise operasyon yapıldı, ihdas ettikleri sulh ceza mahkemesi kararları ile defalarca tutuklanıp üst mahkemede bırakıldı. 4 Bakanın fezlekesi TBMM’de görüşülemedi, oyalıyorlar... Kargaşa arası “hain, darbe, virüs” yaygarasında Tayyip Cumhurbaşkanı, “stratejik derinlikçi” Başbakan oldu. Herşeye rağmen Yargıtay, Danıştay ve HSYK’de üstünlük sağlanamayınca, tüm güçleri ile HSYK seçimlerinde taraf olup ele geçirdiler. CHP’li bir vekil, yeni soruşturma savcısı ile ilgili bir soru önergesi veriyor. Önergede “17 Aralık sonrası atanan Cumhuriyet Başsavcılığınca iddianameyi mahkemeye sunmak üzere olan iki savcının görevden alınıp yerine tek başına getirilen savcı Aydıner hakkında HSYK’de soruşturma olduğu ve savcının menfaat temini, meslek onur ve şerefine aykırı davranışlardan kınama cezası ve Başsavcı vekilliğinden tenzili rütbe ile savcı olarak atandığı iddiasının olduğu, soruşturmayı yürütecek olan savcı Aydıner’in HSYK'nin bu kararı yeniden incelemesi kaydıyla dosyaya bakmayı kabul ettiği iddialar”ı dile getiriliyor... Derken, daha dün bir, bugün iki... Görevlendirdikleri bu savcı, soruşturmada şaşırtıcı bir takipsizlik kararı veriyor! Evlere şenlik! Bu işin sonunda sanıklara “tazminat ödemek” de var! Yani “adalet” kızımız, bu kararla “vesikalı Fosforlu Cevriye” oldu! Çok ilginç uygulamalarla karşı karşıya Türkiye... Aynı kanun, aynı ülkenin değişen mahkemesinin ve değişen savcı ve hâkimi gözaltı kararı veriyor, tutukluyor, tahliye ediyor, takipsizlik kararı veriyor. 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını kapatan savcı, takipsizlik kararında “rüşvet değil, usulsüz hediye” tanımı yapıyor. Sarraf ile bakanlar ve oğulları arasında “menfaat sağlama konusunda bir anlaşma delili elde edilemediğini” belirtiyor. İlginç ifadesinde Savcı, Acem oğlu Sarraf’ı “şirketleri Türkiye’nin ihracat rakamlarını ciddi olarak etkileyecek boyutta ihracat yapan biri” olarak tanımlıyor! “Firmanın en üst düzey yöneticisi Sarraf’ın, Türkiye’nin ihracatını artırmaya yönelik politikaları belirleyip uygulamaktan sorumlu olan bakan Çağlayan’la telefon görüşmesi de son derece doğal ve medenice”ymiş! Adalet diye kişiye özel torba kanunlarla hukukun kanına girdiler, maalesef “adalet kötü yola düşen vesikalı Fosforlu Cevriye” artık! Güç ve paranın kölesi oldu! Varsa bir avuç dürüst, vicdanlı ve namuslu yargıç dışında sadece milletin vicdanı kaldı sığınacak! Bir de Tanrı’nın ilahî adaleti! Mustafa ÖNDER [email protected]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.