‘’Türk Dünyası’na Vurulmak İstenen Neşter’’

‘’Karabağ Sorunu ve Zengezur Koridoru Üzerinden Türk Dünyası’na Vurulmak İstenen Neşter’’

 

zengezur-koridoru-001.png

Türklük adına can veren tüm şehitlerimize ithafen.

15 Mart 2016 saat 12.32'de Sosyal medya hesabım olan https://www.facebook.com/profile.php?id=100001562176936 dan, ''Azerbaycan devlet başkanı İlham Aliyev'in Türkiye ziyaretini, Rusya (Putin) dikkate alacaktır zira, TANAP Projesine eklenmesi beklenen Türkmen Gazı'nın da Türkiye üzerinden geçmesi anlaşması Ermenistan'ı dolayısı ile Rusya'yı rahatsız edecektir. Bu projenin gerçekleşmesi mümkün olmayacaktır diye bir takım görüşler hakim olsa da, önümüzdeki süreçte bu konu netlik kazanacaktır. Ayrıca şu da unutulmamalıdır ki ilk kez İran, Türkmen gazı'nın İran üzerinden geçmesine yönelik resmi bir açıklama da bulunmuştu. Bakalım önümüzdeki günlerde bölgede ne gibi hareketlilikler zuhur edecek?'' diye kısa bir analiz de bulunmuştum.

Bu görüşmenin ardından neredeyse 25 gün geçmemişti ki, yıllardır Azerbaycan-Ermenistan arasında devam ede gelen ve türlü önerilere rağmen bir türlü çözüm üretielemeyen Karabağ sorunu ile ilgili çatışmalar yeniden alevlenmiş ve Azerbaycan ordusu, Ermenistan-Azerbaycan cephe hattında  bazı stratejik tepeler ve yerleşim birimlerini geri aldı, çatışmalarda 12  Azerbaycan askeri şehit oldu. Azerbaycan Savunma Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, dün gece ve  bugün Ermeni güçleri Azerbaycan mevzilerini aralıksız ateşe tuttu. Ateş sırasında  siviller arasında can kayıpları ve yaralanmalar yaşandı. Bunun üzerine sivillerin can güvenliğinin temin edilmesi için  Azerbaycan ordusu Ağdere, Terter, Ağdam, Hocavend ve Fuzuli bölgelerinde  operasyonlara başladı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise Ermenistan ve Azerbaycan’a itidal çağrısında bulunup, her iki taraftan da ‘bir an önce’ ateşkese gitmelerini istedi. Putin’in mesajını ileten Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Rus liderin şiddet olaylarının yenilenmesi nedeniyle ‘derin bir kaygı’ duyduğunu da aktardı.

Karabağ, Ermenistan ve Azerbaycan arasında on yıllardır tartışma konusu. Karabağ'ın 1991'de bağımsızlığını ilan etmesinin ardından bölgede üç yıllık bir savaş yaşanmıştı. Rusya'nın arabuluculuğunda Ermenistan ve Azerbaycan arasında 1994'te ateşkes anlaşmasına varıldı ancak bölgede gerilim dönem dönem yeniden tırmanıyordu. Bu arada Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mariya Zaharova, Interfax'a yaptığı açıklamada, Karabağ'daki gerilimi ‘yakından' izlediklerini söyledi.

Gelişmelerle ilgili açıklama yapan Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev, Bakü'nün savaştan değil, barıştan yana olduğunu söyledi. Sputnik Türkiye'nin haberine göre, Azerbaycan Güvenlik Konseyi toplantısında konuşan Aliyev, "Cephe hattında yürüttüğümüz operasyonda büyük bir zafer elde ettik. Dün yeniden başlayan çatışmalarda 100'den fazla Ermeni askeri öldü, 100'den fazla asker ise yaralandı" dedi. Ermenistan'ın barış istemediğini sözlerine ekleyen Aliyev, 20 yılı aşkın süredir devam eden sorunda, Erivan'ın çözüme yaklaşıldığı dönemlerde her zaman provokasyona başvurduğunu söyledi.

Analizim:

Konuya üç ana başlıkta baktığımı belirtmek isterim. Birincisi: Rusya'nın Suriye'de elde etmiş olduğu askeri üsler ve nüfuzuna bağlı olarak gelişen durumda bölgede de askeri üs kurma girişimi ve nüfuzunu daha da etkinleştirme çabası ile Ermenistan'ın cesaretlenmiş olması. İkincisi: Ermenistan'ın, Azerbaycan toprakları olan ‘Dağlık Karabağ’ olarak adlandırılan Karabağ'ı işgali.Üçüncüsü ise: TANAP projesi ile ilgili Rusya'nın endişeleri.

Birincisi: (Dağlık Karabağ'daki işgal, Zengezur koridorunun sağlamlaştırılmasına hizmet etmektedir.)
"Zengezur koridoru, 1828 Türkmençay Antlaşması'nın ardından, Türk Dünyası üzerine vurulmuş bir neşterdir. Türk nüfusun yaşadığı coğrafya, 100 yıl içerisinde Ermenilerin yaşadığı bir coğrafyaya dönüşmüş ardından da Ermenistan sınırlarına dahil edilmiştir. Türkmençay Antlaşması, Türk Dünyası'nı siyasi bakımdan bölerken; Zengezur koridoru bu siyasi bölünmeyi kültürel ve demografik sahada da gerçekleştiren bir etken olmuştur. Bölgedeki Türk ahalinin yerini Ermeni ahalinin alması ve Zengezur koridorunun fiili bir hal alan bu durumunun resmiyet ile perçinlenmesi çok kolay olmuştur. Böylelikle Anadolu ve Azerbaycan arasında, kültürel ve demografik yapının coğrafyaya yayılmış olan fiziki köprüsü ortadan kalkmıştır.
Bahsi geçen olgu, Rus devlet politikasının 100 yıllık çalışmasının neticesinde yüz yüze kaldığımız bir kaybımızdır. 'Koridor' kelimesinin sık duyulduğu bugünlerde hatırlanmasında yarar vardır. İnsanın şahsi tecrübeleriyle algılayamayacağı kadar geniş zaman dilimlerine yayılmış hasım politikalarını, kitlesel idrak eşiğimizin altında bırakırsak; doğuda ve güneyde yeni Zengezur koridorlarıyla karşılaştığımızda şaşırmamalıyız."
Not: Konuyla ilgili Ömür Kızıl'ın çalışması olan "Zengezur Koridorundan Azez'e Türk Dünyası'nda Yapay Set Krizi" başlıklı çalışması 2023 dergisinin Nisan sayısında daha geniş ayrıntılı bir makalede yayımlanacaktır.


İkincisi: 1991 yılında Güney Kafkasya cumhuriyetlerinin bağımsızlığını ilan etmesiyle birlikte bölgede kanlı bir savaş başlamıştır. Savaş, Dağlık Karabağ bölgesi dâhil olmak üzere Azerbaycan’ın 7 ilçesini kapsayan ülke topraklarının % 20’sine tekabül eden önemli bir bölgenin Ermenistan işgali altına girmesiyle sonuçlanmıştır. Bu savaşı tetikleyen hadiseler savaştan 3 yıl önce 20 Şubat 1988 yılında Azerbaycan hâkimiyeti altında bulunan Dağlık Karabağ’ın yerel konseyindeki üyelerin 110 oyuyla bölgenin Ermenistan’a bağlanması kararıyla başlamıştır. Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanma kararını müteakip Ermenistan’daki Azeriler ve Azerbaycan’ın Sumgayıt bölgesindeki Ermeniler ikamet ettikleri yerlerden kovulmuş ve gerilim tırmanmıştır. Karabağ sorununu tarihsel olarak 4 kategoride değerlendirmek mümkündür.

•  Dinsel-kavimsel çatışma açısından Azerbaycanlılar ve Ermeniler,
•  Bölgesel çatışma açısından Azerbaycan, Karabağ, Ermenistan,
•  Tarihsel olarak Sovyetler Birliği, Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti,
•  Uluslararası boyutu açısından Azerbaycan, Ermenistan ve diğer önemli aktörler, yani Rusya, Amerika Birleşik Devletleri, AB ülkeleri, Türkiye ve İran.

Dağlık Karabağ meselesi ortaya çıktığı günden beri daha karmaşık bir hale dönüşerek varlığını sürdürmektedir. Bu sorundan kaynaklanan başka problemler ana sorun kadar bölgeyi etkilemektedir. Bunlardan en önemlisi, Ermenistan işgaliyle birlikte bu bölgelerde yaşayan yüz binlerce Azeri vatandaşının mülteci durumuna düşmeleri ve halen Azerbaycan’ın başkenti Bakü ve diğer büyük kentlerin banliyölerinde ilkel şartlarda yaşamlarını sürdürmeleridir. Sorunun diplomatik yollardan çözümlenmemesi her iki ülkede aşırı radikal grupların güçlenmesine neden olmaktadır. Üstelik çatışmalar, istikrarsızlık ve göçmenlerin sorunlarından kaynaklanan problemler ülke ekonomilerini olumsuz yönde etkilemektedir.

Kuşkusuz 20 yılı bulan fiili işgal durumu gün geçtikçe problemi daha da girift ve içinden çıkılmaz hale getirmiştir. Diğer devletlerin konuya dâhil olması ise sorunun çözümüne katkıdan ziyade, çıkar çatışmalarına yol açarak sorunu daha da karmaşıklaştırmaktadır. Hâlihazırda, ülkelerinin bir bölümünün işgal altında bulunması Azerbaycan devletinin ve her Azerbaycan vatandaşının en önemli problemidir. Zengin yer altı kaynakları (petrol ve doğalgaz kaynakları) bu açıdan akılcı bir şekilde kullanılmalıdır. Bu kaynaklardan elde edilen gelirler, ülkenin savunmasını gerçekleştirebilecek ve işgalci unsurları ülke topraklarından çıkarabilecek güçte modern bir ordunun tesisinde harcanmalıdır. Azerbaycan, güçlü bir orduya sahip olduğu nispette Ermenistan, işgalci konumunu sorgulamaya mahkumdur.

Azerbaycan, yabancı işgaline karşı güveneceği en büyük kaynağın halkının mukavemeti ve fedakârlığıdır. Bakü, Anadolu’nun müdafaasında Türk halkının tecrübesinden hareketle bu sermayeyi değerlendirmeye çaba sarf etmelidir. Batılı ülkelerin bölge siyasetine Ermenistan’ın menfaatleri istikametinde müdahalesi Dağlık Karabağ meselesinin çözümüne katkı sağlamamaktadır. Azerbaycan’ın İsrail’e yakınlaşması da uzun vadede bölgeye istikrarsızlıktan başka bir şey getirmeyecektir. Güney Kafkasya bölgesini bölgedeki diğer aktörlere karşı kullanmaya gayret eden İsrail, Azerbaycan’ı kendi bölgesinde farklı problemlerle karşı karşıya bırakabilecek girişimlerde bulunmaktadır. Nitekim Türkiye-İsrail ilişkilerinin bozulduğu bir dönemde Tel-Aviv’in gerek Balkanlarda gerekse Güney Kafkasya’da ikili ilişkilerini güçlendirmeye çabalaması, bu ülkelerde askeri üsler elde etmeye girişmesi tesadüf olmasa gerek ?

Üçüncüsü:  Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı yani TANAP Projesi, Türkiye ve Azerbaycan’ın bugüne kadar başarı ile yürüttükleri projelerin enerji alanındaki en önemli temsilcilerinden biridir.

Tarihten gelen kardeşlik bağlarını bugünün koşullarında “Bir Millet İki Devlet” misyonuyla perçinleyerek sürdüren iki ülke için de büyük öneme sahip TANAP Projesi, dünya enerji piyasalarında da ses getirecek dev bir projedir.

Avrupa’nın ve Türkiye’nin doğalgaz ihtiyacını karşılamayı bunun yanı sıra bölgede gaz çeşitliliğinin sağlanmasını hedefleyen proje imzalanmadan önce iki kardeş ülke, enerji alanında Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı ve Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı Projelerine imza atmış ve  stratejik iş birlikleri, 2008 yılında PETKİM’in SOCAR tarafından satın alınmasıyla daha da kapsamlı hâle gelmiştir.

TANAP ayırca kardeş ülkemiz  Azerbaycan doğalgazının Rusya’dan bağımsız Avrupa pazarına ulaşması açısından fevkalade önem taşımaktadır. Azerbaycan sahip olduğu doğal kaynakların güvenilir yollarla Batı’ya ulaştırma arzusunu defalarca gündeme getirmiş ve  TANAP`ın doğmasını sağlamıştır. TANAP’nin bir başka önemli özelliği de Türkiye ve Azerbaycan’ın ortak iradesini temsil etmesidir.

Yani söz konusu projenin sadece Türkiye ve Azerbaycan sermayesinden ibaret olduğunu düşünürsek, TANAP’ı iki ülke ilişkilerinin gelmiş olduğu noktanın bir sembolü olarak tanımlamak fevkalade mümkündür. Ayrıca TANAP, Avrasya jeopolitiğinde enerji ve siyasi hadiselere nüfuz etmek için anahtar rolünü oynamaktadır.

Sonuç olarak: Kafkas coğrafyasında, Ermeni sorununun aktif politika ve kararlar ile uygulamaya sokulması. İki de bir temcit pilavı gibi önümüze sürülen şantaj içerikli sözde soykırıma destek veren ülkeler ile olan ilişkilerin askıya alınması.

İsrail’in her şart altında desteklenmesinden vazgeçilmesi, zira Amerika’nın kuracağı Kafkas hattı İsrail’den başlayıp Gürcistan’a uzadığından ve Türkiye’yi de tehdit ettiğinden ötürü ABD’nin, özellikle Kafkas planlarına karşı tavır takınmalı ve Rusya- Gürcistan- İran ve Ermenistan ile ikili ilişkilerin derinleştirilmesi.

 

Türkiye’nin çevresindeki ve büyük coğrafyadaki bu kuşatmayı tehdit olarak algılamasının önündeki en büyük engel hiç şüphesiz ABD ile‘’Stratejik müttefiklik ve İşbirliği’’ ve dolayısı ile NATO çerçevesinde geliştirdiği güvenlik konseptleri yatmaktadır.

Azerbaycan, yabancı işgaline karşı güveneceği en büyük kaynağın halkının mukavemeti ve fedakârlığıdır. Bakü, Anadolu’nun müdafaasında Türk halkının tecrübesinden hareketle bu sermayeyi değerlendirmeye çaba sarf etmelidir. Batılı ülkelerin bölge siyasetine Ermenistan’ın menfaatleri istikametinde müdahalesi Dağlık Karabağ meselesinin çözümüne katkı sağlamamaktadır. Azerbaycan’ın İsrail’e yakınlaşması da uzun vadede bölgeye istikrarsızlıktan başka bir şey getirmeyecektir.

Bu makaleyi kaleme aldığım bu vakitlerde son bir gelişme var mı diye yeniden baktığımda, Azerbaycan ve Ermenistan'ın ateşkes konusunda anlaştığı söyleniyor. Karabağ'daki işgâl yönetimi, böyle bir açıklama yapmış. Rusya Dış işleri Bakanı Lavrov'un Bakü'ye gitmesi ve İlham Aliyev’in barışçı açıklamaları?, bu söylentinin gerçek olduğunu düşünebiliriz. Bundan sonraki süreçte umarımAzerbaycan Silahlı Kuvvetlerinin ve İlham Aliyev yönetiminin, tarihsel anlamda Ermenistan’ın, Karabağ işgaline son verebilmek adına sergiledikleri bu asil duruşa devam edilmesinin gerekliliği, aksi takdirde İlham Aliyev’in ve Azerbaycan Silahlı kuvvetlerinin ,geri çekilmesinin bir büyük hata olacağıdır. Zîra eski hatlara geri çekilmek demek, Karabağ'ın kaybı anlamına da gelmektedir.


 

Ömer Kalaycı

05 Nisan 2016

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ömer KALAYCI Arşivi
SON YAZILAR