Güvenli bölge, boynumuzun borcu
ABD ile varılan anlaşmada beklentilerimiz karşılanırsa mesele yok. Bu aynı zamanda ABD ile yeni bir dönem için başlangıç da oluşturur. Aksi halde, her ne olursa olsun, Suriye sınırımızı tamamen terör unsurlarından temizlemek, boynumuzun borcudur. Çok zaman kaybettik, çok ağır bedeller ödedik. Bu sürdürülemez duruma daha fazla izin veremeyiz.
Kurban Bayramı'nın siyasi gündemini Fırat’ın doğusundaki Suriye sınırımızda oluşturulacak güvenli bölgenin akıbeti oluşturdu. ABD ile varılan anlaşma gereği kurulacak olan Ortak Harekat Merkezi’nin, biraz da Türkiye’nin baskısı ve zorlaması ile kısa zamanda hayata geçirileceği anlaşılıyor. Ancak, bu merkezin kurulması, her şeyin yoluna girdiği ve Türkiye’nin istek ve beklentilerinin karşılandığı anlamına gelmiyor. Asıl iş, bu merkezin oluşturulmasından sonra başlayacak. Bizim için elzem olan, sınırımızın Suriye tarafında 35-40 kilometre derinlikte bir alanın PKK-YPG unsurlarından tamamen temizlenmesi ve tamamen kontrolümüzde kalacak güvenli bölgenin kurulmasıdır. Türkiye’nin huzur ve güvenliği için bu şarttır ve yeteri kadar zaman kaybedilmiştir.
TÜNEL VE HENDEK KAZIYORLAR
Karşımızda açık ve aleni bir terör örgütü var. Niyetlerinin ne olduğunu biz zaten biliyoruz, ama güvenli bölge talebimizin hayata geçireceğinin anlaşılması ile birlikte bütün dünya da bir defa daha görmüş ve anlamıştır. Bu kanlı teröristler, Türkiye’nin varlığına kastetmektedirler ve bu kahpeliklerini sürdürebilmek için kendilerince tedbir almaktadırlar. Güvenli bölgenin kapsadığı alanda tüneller kazıldığı, mevzi ve hendekler açıldığı, tankların ve ağır silahların hareketini zorlaştıracak birtakım tahkimatlar yapıldığı haberleri geliyor. Türk Silahlı Kuvvetleri bu teröristlerin ne yaptıklarını, dakika dakika izleme, tespit etme imkân ve kudretine sahip. Bütün bu hazırlıklar Türk askerine karşı direnebilmek için yapılıyor. Benzer durumu biz Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı Operasyonları sırasında da görmüştük. Mühendislik isteyen, yapımı ağır makineler gerektiren tüneller ortaya çıkmıştı. Sonra bunların Hollanda’dan, Avusturya’dan, hatta Almanya’dan getirilen iş makineleri ile yapıldığı tespit edilmişti. Anlaşıldığı kadarı ile şimdi de aynı şeyler oluyor. Daha da önemlisi, ABD bizzat işin içindedir ve teröristlere silah, mühimmat, hatta eğitim vermiştir.
TAVŞANA KAÇ, TAZIYA TUT
Bu şartlarda ABD’ye ne kadar güvenebiliriz, ne kadar yola alabiliriz? Dükkanı hırsıza teslim ettiğimizin farkında mıyız? Bu ABD’nin önceki sicili de çok kabarıktır. Tampon bölge, uçuşa yasak bölge tiyatrolarının sonunun nasıl geldiğini ve bize maliyetini ne unuttuk, ne de unutabiliriz. Bizimle birlikte güvenli bölge kurulacağını ilan ediyorlar, ama diğer tarafta verdikleri silahlar teröristlerin ellerinde duruyor. Aynı teröristler güvenli bölge oluşturulamasın diye tahkimat yapıyor, tünel ve hendek kazıyor. ABD’de zerre kadar samimiyet olsa, bu kahpeler bunu yapabilirler mi? Korkarım ki, yine tavşana kaç, tazıya tut denilmektedir.
KARARLILIĞIMIZIN İFADESİ
Bu tespitleri, nasıl bir çetrefil durumla karşı karşıya kaldığımızı anlatabilmek için yapıyorum. Sayın Devlet Bahçeli de benzer uyarılarda bulunmuş, çuval geçirme kalleşliğini hatırlatmıştır. ABD’nin bizim beklentilerimizi karşılayacak şekilde ikna edilmesi şarttır. Artık tecrübeliyiz ve yeni oyun oynanmasına, arkadan dolanılarak zaman kazınılmasına ve içi boş, göstermelik tedbirlerle altımızın boşaltılmasına müsaade edemeyiz. Sayın Cumhurbaşkanı, Milli Savunma Bakanı ve Dışişleri Bakanı'mız çok önemli ve yerinde açıklamalar yapıyorlar. ABD ile varılan anlaşmanın kötüye kullanıldığının anlaşılması, oyalama veya samimiyetsizlik görülmesi durumunda Türkiye’nin kendi başının çaresine bakacağını ve bunun için hazırlıkların yapıldığını söylüyorlar. Bu çok önemli ve çok yerinde bir değerlendirmedir. Kararlılığımızın kesin bir dille ifade edilmesidir.
BEKLENTİMİZ KARŞILANIRSA MESELE YOK
Bir defa daha ve altını çizerek belirtelim: Fırat’ın doğusuna yapılacak müdahale, Türkiye için bir hayat-memat meselesi haline gelmiştir. ABD ile varılan anlaşmada beklentilerimiz karşılanırsa mesele yok. Bu aynı zamanda ABD ile yeni bir dönem için başlangıç da oluşturur. Aksi halde, her ne olursa olsun, Suriye sınırımızı tamamen terör unsurlarından temizlemek boynumuzun borcudur. Çok zaman kaybettik, çok ağır bedeller ödedik. Bu sürdürülemez duruma daha fazla izin veremeyiz. Türkiye’nin bekası her şeyin önünde ve üzerindedir. Kangrene dönüşmüş bu ihaneti kesip atmak, devlet olarak, millet olarak hakkımızdır. İçerideki hainleri büyük ölçüde temizledik. Eğer dışarıdaki uzantıları ve destekleri olmasaydı, PKK terör örgütü diye bir şey kalmazdı. Bu durumda dışarıyı da içerisi gibi temizlemek, huzurumuz, varlığımız ve geleceğimiz için kaçınılmaz bir görev halini almıştır.
CHP, BEKA SORUNU
Türkiye’nin bu kararlılığını ve terörü temizleme gayret ve çabasını, bir iç siyaset atağı, gündem değiştirme çabası olarak değerlendirmek, hafifletmeye çalışmak, moral bozmaya uğraşmak, kelimenin tam anlamıyla FETÖ ve PKK’ya hizmet etmektir. CHP ve yancılarından bu tür değerlendirmeler gelmektedir. Bu, ayıbın da ötesinde bir ihanettir. Birlik ve beraberlik göstermek yerine, terör örgütlerine moral ve destek olacak beyanlarda bulunmak, CHP’nin nereden gelip nereye gittiğinin başka bir göstergesidir. Bu durum aynı zamanda, CHP’nin milli güvenlik sorunu olmayı da aşarak, beka sorunu haline geldiği yönündeki tespitimizi doğrulamakta ve onaylamaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.