Türkiye'yi bekleyen büyük tehlikeler!
Türkiye'yi bekleyen büyük tehlikeler!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve büyük Türk milleti son 13 yıldır gerilemekte, milli değerlerimiz ve maneviyatımız giderek tahrip edilmektedir. İslam dini inancımız ve Türk milli şuurumuz tahribe uğratılmakta, basite indirgenerek sıradanlaştırılmak istenmektedir.
Küresel güçlerin Türklüğü ve Türkleri kara ve hava muharebeleri ile yıkmayı başaramadıkları için eğitim, sosyal, kültürel, ekonomik, basın ve medya yoluyla başarmak niyetindeler. Sinema ve dizi filmleri, yazılı ve görsel organları ile de bu hain emellerini başarmayı hedeflemekteler. Bu sebeple gündelik yaşantımıza yön vererek etki eden siyasete el atan küresel güçler, projeleri olan AKP'yi kurmuşlardır.
AKP bir senelik parti olmasına rağmen iktidarlık yolunda her türlü desteği sağlayan küresel güç ABD, kurucu Başkanlığına Erdoğan getirilmiştir. Erdoğan, AKP kurulmadan ve Başbakan olmadan önce ABD'ye 5 kez gitmesi bunun açık delilidir. Bu sebeple proje partisi olan AKP, bir senelik bir parti olmasına rağmen basın ve medya yoluyla, teşkilatlanma şekli ve parti tüzügü ile maddi açıdan AKP'ye ve Erdoğan'a en büyük desteği küresel güç ABD tarafından sağlanmış, iktidar olmalarındaki en büyük pay sahibi olmuşlardır.
Küresel güç ABD patentli Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) eşbaşkanlığına getirilen Erdoğan, kendi ifadeleri ile bunu tescilliyor. 4 Mart 2006 tarihinde Erdoğan aynen şöyle diyordu, ''Türkiye'nin Ortadoğu'da bir görevi var. Biz (AKP) BOP'un eşbaşkanlarından biriyiz. Bu görevi yapıyoruz.''
Yalan yok çünkü, 8 Haziran 2005 tarihinde ''Geniş Büyük Ortadoğu Projesi'nde demokratik ortak olarak bir görev üstlendik. Şu anda Ortadoğu üzerindeki ülkelere yapmış olduğumuz ziyaretler de, bunun açık örnekleridir.'' diyen dönemin Başbakanı, tek tek ziyaret ettiği ülkeler karışmış, iç savaşlar yaşamış ve bölünmeleri hızlanmıştır!
Nitekim C. RİSE (ABD Eski Dışişleri Bakanı) Washington Post Gazetesinde ki röportajında, "Başta Türkiye olmak üzere Fas'tan Basra Körfezine kadar Ortadoğu'da bulunan 22 Ülkenin sınırlarının değişmesi gerekli." demiştir.
ABD Ortadoğu'da bulunan 22 devletin yönetimleri ve sınırları değiştirilmesi, gaz ve petrol gibi yer altı kaynaklarına sahip olma amacı taşımaktadır. Bu kapsamda yeni bir dünya düzeni hazırlanmış ve bu yeni dünya düzeninde büyük ulus devletlerini özellikle yer altı zenginliğine sahip Ortadoğu'yu daha kolay yönetmek istenilmektedir.
Ortadoğu'da ülkeler tek tek karışmış, bazılarında ise yönetimler değiştirilmiştir. Irak, Suriye, Libya ve diğer devletlerin mevcut durumu, yaşananlar hepimizin mağlumudur. Ancak endişe edilmesi gereken başka bir husus var ki, o da bu durumun Türkiye'ye de sıçraması ve Güneydoğu'da iç çatışmanın had safhaya çıkmasıdır.
Büyük Ortadoğu Projesin'in eşbaşkanlığını yürüten AKP'li Erdoğan Başbakan iken 16 Şubat 2004 tarihinde ne demişti hatırlayalım; "Büyük Ortadoğu Projesi var ya, bu proje içerisinde Diyarbakır bir merkez, bir yıldız olabilir.''
Erdoğan'nın eşbaşkanlığını yaptığı Büyük Ortadoğu Projesi nedir ve hangi amacı taşımaktadır? Özetler halinde kısa kısa bu konuya değinelim...
"Büyük Ortadoğu Projesi", dünyaya duyurulan ve kamuoyuna açıklanan hali ise, Ortadoğu ve yakın çevresinde yer alan ülkelerde batılıların ifadesi ile sözde terörizmin ortadan kaldırılması, demokrasinin oluşturulması, ekonomik ilişkileri artırarak ve işbirliğinin sağlanarak bölgenin istikrara ve refaha kavuşturulmasıdır. Ayrıca 1920'de İngiltere tarafından çizilen sınırların tekrar gözden geçirilmesi ve düzeltilmesidir.
Büyük Ortadoğu Projesi'nin ilk ortaya çıkışı ise 1957 tarihinde ABD kongresinin kabul ettiği "Ortadoğu'da Barış ve İstikrarı Koruma" başlığındaki Eisenhower Doktrini'ne dayanmaktadır. Eisenhower Doktrini, bugün ki Büyük Ortadoğu Projesinden farklı olmadığı gibi tüm dünya kabul etmiş ve BOP'un babası olarak görülmüştür.
Büyük Ortadoğu Projesi, 1997 yılında ABD'nin Donald Rumsfeld, Dick Cheney, Paul Wolfowitz, Richard Perle ve William Kristol öncülüğünde oluşturduğu "Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi (PNAC)" bir alt unsuru olarak değiştirilmiş ve geliştirilmiş "Yeni Dünya Düzeni" projesidir.
Ortadoğu ve cazip gelen yeraltı kaynakları!
Dünya'da ki Doğalgaz rezervlerinin %34'ü Ortadoğu'dadır. Petrol tüketimi 2003 yılında günde 66 milyon varil iken, 2020'de 119 varil olacaktır. En kaliteli ve maliyet düşük petrol Ortadoğu'dadır. Dünya petrol rezervlerinin %66'sı Ortadoğu'dadır. Konu olan rezerv 1.047 milyar varildir ve Mısır, Tunus, Libya ve Cezayir rezervlerininde eklendiği takdirde dünyada %70'e ulaşmaktadır. Ortadoğu'daki potansiyel rezerv oranı ise 252.5 milyar varildir. Ortadoğu'yu bu kadar cazip kılan petrol rezervleri çünkü, gelecekte küresel petrol ihtiyacını karşılamak ve bu maksat ile üretimi artırabilecek bölge Ortadoğu'dur. Kuzey Amerika'nın 2025'e kadar Ortadoğu'dan alacağı petrol oranı %85 artacak ve bunun büyük bir bölümü ABD'de tüketilecektir. Ortadoğu'dan 2025 yılına kadar petrol alımı Avrupa'nın %57, Japonya'nın %50, Pasifik ülkelerinin %100 ve Çin ise %500 artacaktır. Rakamları dikkate aldığımızda ABD gelecekteki gücünü korumak istiyor ise BOP'u gerçekleştirmek mecburiyetinde.
Mayıs 1997 yılında Bill Clinton ''Yeni bir Yüzyıl için Ulusal Güvenlik Stratejisi'' adında ki belgeyi imzalamıştır. ''ABD çıkarlarına dayanan ekonomik milliyetçilik'' özünü taşıyan belge, gerektiğinde silah gücü ile dünyaya hakim olunması üzerine bina edilmiştir.
Belgede ayrıca 200 milyon varillik petrol rezerviyle Hazar Denizi bölgesi (Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, Kafkasya, İran, Kuzey Irak, Türkiye'mizin Doğu ve Güneydoğu Anadolu'su) dünyada artan enerji talebini karşılamada önemli rol oynamak istendiği yer almaktadır. ABD'nin yaşamsal çıkarları için Ortadoğu'daki petrol kayanklarına ulaşmak istemektedir çünkü, yakın gelecekte kendi petrol kaynaklarının tükeneceğini çok iyi bilmektedir.
Ayrıca ABD'ye rakip olabilecek muhtemel ülkelere engel olmak, petrol, doğalgaz, bor ve toryum kaynakları üzerinde denetimi sağlamak, AB, Çin, Japonya ve Rusya'yı kayanklardan uzak tutarak İsrail emniyete alınmak istenmektedir.
ABD'nin BOP kapsamındaki başka bir hedefi ise yüce dinimiz İslamiyeti terör ile ilişkilendirerek sözde terörü bitirme niyeti ile Ortadoğu topraklarından yok etmek istenmesidir.
ABD eli ile BOP ilk defa fiilen Afganistan'a karşı yapılan işgal ile başlatılmıştır!
GEORGE W. BUSHBBC'de Yayınlanan Belgeselinde ABD Başkanı olarak Filistin Lideri Mahmut ABBAS ile görüşmesinde şu sözleri söylemiştir; "Tanrı'dan görev aldım. Afganistan ve Irak'ı da onun için işgal ettim. Biz Siz Müslümanlar için 9. Haçlı seferini başlattık."
11 Eylül 2001 tarihindeki terör saldırısını bahane ederek sözde barış ve demokrasi adına terörizmi bitirmek için ABD ordusu Afganistan'ı işgal ederek Büyük Ortadoğu Projesi'ni fiilen ilk adımını atmıştır. ABD ordusunun Afganistan işgalinde Afgan mafyalarını çökertmiş, uyuşturucu trafiğini kontrol altına alarak 300 Milyar Dolarlık sermayeye el koymuştur.
Ardından Irak'ı işgal eden ABD ordusu Sunni - Şii çatışması çıkararak Irak'ın ikiye bölünmesini sağlamış, bu sayede ABD yıllık 5 trilyon dolar değerindeki petrol piyasasını ele geçirerek kontrolü Barzani güdümündeki Peşmerge'ye vermiştir.
Hatırlayalım; 57. Koalisyon Hükumeti (DSP-MHP-ANAP) döneminde ABD'nin Irak tezkeresini TBMM kabul etmemişti. Sonuç? Dış güçler tarafından karanlık ve şer oyunlar ile sanal krizler çıkarıldı. Ardından bir senelik parti olmasına rağmen Erdoğan başkanlığındaki AKP iktidara getirildi. Hani Başbakan olmadan önce bir kaç kez ABD'ye giden Erdoğan.
31 Mart 2003 tarihinde "Wall Street Journal"da yayımlana makalesinde Erdoğan aynen şöyle diyordu; "Kahraman genç kadın ve erkek Amerikan askerlerinin, olabilecek en az kayıpla evlerine dönmeleri için dua ediyorum."
Tarih, 4 Temmuz 2003. Erdoğan'ın en az kayıpla evlerine dönmesi için dua ettiği ABD askerleri tarafından Kuzey Irak'ın Süleymaniye kentinde bulunan 11 Türk askerimizin başına çuval geçirildi. Peki bu olay olurken ABD askerlerine kim yardım etti dersiniz. Tabiki Erdoğan'ın kardeşi çapulcu Barzani günümdeki Peşmerge!
ABD patentli BOP Türkiye için büyük tehlike arz etmektedir!
Ortadoğu'da bulunan 22 ülkeyi bölüp parçalayarak 220 eyalet haline getirerek eyalet sistemini inşa etme niyetinde olan ABD, bu sayede petrol kaynaklarınıdakontrol altında tutmak istemektedir. Nitekim 2013 yılında siyasi iktidar AKP tarafından çıkarılan ve oylama sonucu kabul edilen yeni belediyeler kanunu bu eyalet sisteminin altyapısı oluşturmaktadır. Bu konuda TBMM'de en ciddi direnci MHP göstermiştir. Nitekim bunun bir diğer ayağıda yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ki, bu konu TBMM'de bulunan siyasi partilerden MHP hariç AKP, CHP ve HDP desteklemektedir. Konumuza dönmek gerekirse, petrolün 2030 yılında bitme noktasına gelmesi beklenirken, yerini alacak olan hidrojen yakıtıdır. Hidrojen yakıtının ucuz yolla üretilebildiği tek maden ise BOR'dur ve BOR rezervlerinin %76'sı ülkemiz Türkiye'de bulunmaktadır. Bu sebeple Türkiye BOP için hem coğrafi bakımından, hemde yeraltı kaynakları bakımından ABD'nin hedefindedir.
Türkiye'mizin Günedoğu'sunda iç çatışmalar had safhaya ulaşmasının nedeni Kürdistan'a giden adımları hızlandırmaktır. Zira sınır ötesinde yani Kuzey Irak'ta federal Kürdistan bölgesi oluşturulmuş, sıra Suriye'nin Kuzeyine gelmiştir. Nitekim PYD ile Suriye'nin Kuzeyinde de istenilen hedefe varılırsa bu sefer Türkiye'yi çok ciddi tehdit edecek unsurlar çoğalacaktır. Türkiye'mizin Günedoğu'sundan koparılmak istenen topraklarımız yeraltı kaynaklarına sahip olmaktır ki, ABD BOP için Ortadoğu'ya harcadığı para yaklaşık 1 trilyon dolar civarındadır ve bu ABD ekonomisinin 10'da 1'i demektir.
Türkiye'de olduğu gibi dünyada ki diğer strateji kuruluşlarını incelediğinizde ve demin belirttiğim önemli hususları dikkate aldığınızda müttefiğimiz gibi görünen ABD çok yakında Irak ve Suriye'yi işgal ettiği gibi Türkiye'yi ve İran'ı da işgal edecekir. Bu demektir ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve büyük Türk milleti çok yakında yeniden bir kurtuluş savaşı verebilir ki, mevcut sancılı süreç bunun işaretidir. Nitekim bu konuda yazımın başında da belirttiğim hususları dikkate alınmasında fayda görüyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurum ve kuruluşları AKP eli ile itibarsızlaştırılıp yıpratılırsa, büyük Türk milleti ayrıştırılıp kutuplaştırılırsa, TSK ve emniyet güçlerinin eli kolu bağlanırsa, eğitim ve ekonomi çökerse olası yeni bir kurtuluş mücadelesini nasıl vereceğiz? Yoksa yapılmak istenende bu mu?
Peki BOP'un eşbaşkanlığını yapan Erdoğan ne diyordu?
Tarih, 4 Mart 2006. ''Türkiye'nin Ortadoğu'da bir görevi var. Biz BOP'un eşbaşkanlarından biriyiz. Bu görevi yapıyoruz.''
Erdoğan sanki görevini hatırlatır gibi 9 ay sonra yani 13 Ocak 2007 tarihinde bu sefer aynen şöyle diyordu; ''Büyük Ortadoğu Projesi'nin amacı bellidir. Burada Türkiye'ye de bir görev verildi ve biz bu görevi üstlendik.''
Herşey yeteri kadar açık ve net değil mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.