Ebedî Ömrümüzün Rengi O Gün Belli Olacak
Zaman hızla akıyor, ömür sermayesi tükeniyor. Günleri “dün” eyledikçe, sayılı günlerimiz azalıyor. Yılları eskittikçe, hesap gününe biraz daha yaklaşıyoruz. Yeni bir yıla giriyoruz. Biten eski takvimlerin yerine duvarlarımıza yeni takvimler asacağız. Tıpkı önceki senelerde olduğu gibi. Nasıl da göz açıp kapamak kadar çabucak tükendi yüzlerce gün ve binlerce saat.
Şair ne güzel ifade ediyor bu hakikati.
Geldi geçti ömrüm benim, şol yel esip geçmiş gibi,
Hele bana şöyle geldi, bir göz yumup açmış gibi.
Yeni günler, yeni bir yıl bekliyor bizi. Ömrümüz olursa, onların da tükendiğini göreceğiz. Bir gün biz de bir takvim yaprağından önce düşeceğiz dünyadan. Bizden önce başkaları için hep böyle oldu, bizim için de böyle olacak. Başkaları için sıradan olan bir gün, bizim için en büyük göç başlayacak. Ömür defterimiz kapanacak. Ebedî ömrümüzün rengi o gün belli olacak. Dünya imtihanımız sonlanacak, elimiz kolumuz bağlanacak. O günden itibaren, ebedî hayatı kazanmak için bir şey yapamaz hâle geleceğiz. Geçirdiğimiz yılların hesabı sorulacak.
Zamanın mutlak sahibi belli. Onun için yeni olarak adlandırdığımız zaman adından ziyade o anın nasıl geçirildiğidir. Çünkü tükettiğimiz anımızdan hesaba çekileceğiz. Önemli olan, yeni bir yılın başlamasından ziyade o zamana yüklediğimiz olacaktır.
Gecen zamanı tekrar getirmek elimizde olmadığı için gelin bizler tükettiğimiz günlerimizden rabbimize sığınalım ve bizleri affetmesi için yalvaralım. Yeni başlangıcımızı hatalarımızı gözden geçirip yeni kararlar almak için bir fırsat bilelim. Hayatımızda yeni beyaz sayfalar açmak için bu fırsatı değerlendirelim. Yeni başlangıcımıza mutlak itaat ile başlayıp geçireceğimiz zamanı ilmik ilmik işleyerek kurtuluş sebebine çevirip cenneti kazanma adına zamana değer katalım. Geçireceğimiz her anımızı kendimize halis bir amel için şahit yaparak ahretimize götürelim.
Her anın başlangıcı aslında bizlere bahsettiğim mesajları veriyor. Ancak üzülerek ifade etmeliyim ki, İslam Coğrafyası maalesef başka kültürlere, başka dünyalara, başka dinlere ait yılbaşı eğlenceleri ile bütünleşerek bir tüketim kültürüne dönüşmüştür. Daha acı ve endişe verici olanı ise geleceğimizin teminatı olan çocuklar üzerinden bir kimlik ve kültür erozyonu gerçekleştirilmesidir.
Ömrümüzden telafisi olmayan, hesaba çekileceğimiz bir sene gittiği halde sanki bir sene kazanmış gibi gecen bu zamandan intikam alırcasına, kendini ve değerlerini unutarak, günah, küfür ve gayri ahlaki bir şekilde sabahlara kadar eğlenmek ne kadar hazindir. Rızkını haramdan tatmak için onlara umut bağlamak ne kadar üzüntü verici ve düşündürücüdür.
Gecen zaman içinde İslam Coğrafyasında kan, zulüm ve gözyaşı eksik olmadı. Bir insanlık trajedisi yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyor. Müslümanlar savaşın acımasız şartları içerisinde her gün ölümle yüzleşmektedirler. Açlıktan ilaçsızlığa, barınmadan ısınmaya çok zor şartlarla karşı karşıyalar. iki ateş arasında kalmış çocuklara, kadınlara, yaşlılara, ilaçsız ve dermansız insanlara duyarsız kalmamalıyız. Gün, insanlığımızın ve Müslümanlığımızın imtihan edildiği gündür. Gün, Allah rızası için insanlık namına İslam Coğrafyasında ki kardeşlerimize yardım elini uzatma günüdür. Mezhebi, meşrebi, inanışı, dünya görüşü ne olursa olsun Müslümanlar, hatta bütün insanlık, sivil toplum örgütleri, kurum ve kuruluşlar bu yarayı sarmak durumundadırlar. Bunun için bir an önce Titreyip Kendimize dönmeliyiz. Bütün bu olanların yaradılış gayemizden dışarı çıktığımız için başımıza geldiğinin şuuruna varmalıyız ki yaşadıklarımızdan kurtuluşumuza ulaşalım.
Her başlangıcı, anlamsız gayretlerin peşinde sürüklenme vaktinden çıkararak, ömrümüzden geride bıraktığımız yılın muhasebesinin yapıldığı vakte dönüştürelim. Yeni bir ana daha kavuşturduğu için Cenâb-ı Hakk’a şükredelim. Zamanın sahibi Cenâb-ı Hakk’a karşı kulluğumuzun şuuruna varıp günün beş vaktini secdeyle anlamlandıralım. Emredilenleri yaparak gelip geçen yılların tarlasından sonsuzluk hasadını elde edelim.
Ayet-i kerimelerde Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor: “Allah (inkârcılara): ‘Yeryüzünde kaç sene kaldınız?’ diye sorar. Onlar, ‘Bir gün, ya da bir günden daha az bir süre kaldık. Hesap tutanlara sor!’ derler. Bunun üzerine Allah şöyle buyurur: “Çok az bir zaman kaldınız. Keşke bunu (daha önce) bilmiş olsaydınız.” “Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?”
Sevgili Peygamberimizin (s.a.s), buyurduğu gibi; Beş şey gelmeden önce beş şeyin değerini iyi bilelim.
Ölümden önce hayatın,
Meşguliyetten önce boş zamanın,
Fakirlikten önce zenginliğin,
İhtiyarlıktan önce gençliğin,
Hastalıktan önce Sağlığın.
Bu duygu ve düşüncelerle yeni başlangıcımızın, İslam Coğrafyasının kurtuluşuna vesile olmasını diliyor. İçinde bulunduğu durumdan bir an önce kurtulmasını temenni ediyorum. Rabbim kulluk bilincini bizlerden eksik etmesin. Hakkımızda hayırlı olanı kaderimize yazsın.
Ayrıca ebediyete uğurladığımız şehitlerimizi, ölüm yıl dönümlerinde Üstad Seyit Ahmet Arvasi’yi, Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u rahmetle anıyorum.
Ruhları Şad, Mekanları cennet Olsun.
Zulmü sona erdiren bir lütuf olan ve gönüllerimizin fethini sağlayan Mekke’nin fethinin yıl dönümünü kutluyorum.
Selam ve Dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.