2 Bin 500 yıl önce başlayan bir Savaş: Filistin İsrail
Gazze, Batı Şeria, Filistin, İsrail, Lübnan… kökleri binlerce yıl geriye giden ve içlerinde binlerce öykü saklayan isimler.
Tarihin pek bilinmeyen detaylarından biridir: Filistin, Truva yıkıldığı için Filistin’dir; adı, Truva’yı yıkan ve zaferleriyle yetinmeyip Akdeniz kıyıları boyunca akınlar düzenleyen savaşçılardan gelir.
Filistin sözcüğünün en eski haline Mısır yazıtlarında rastlanır. Truva savaşıyla aynı çağdan kalma bu yazıtlar şu hikayeyi anlatırlar: “Yeşil Deniz”den ( Ege denizi ) gemilerle gelen Peleset kavmi, Nil nehrine girip Mısır kadırgalarıyla çatışır. Mısırlılar galip gelir. Düşman doğu topraklarına sürülür, sürüldüğü yerlere yerleşir. Böylece, Mısır ile Lübnan arasında kalan kıyılara Peleset ülkesi denilmeye başlar. İbraniler o toprağa Peleşet der; Rumlar Palestinya, P sesini pek kullanmayan Araplar ise Filastin.
Tarihçiler, Peleset halkının Truva savaşına seksen gemi dolusu adamla katıldığı söylenen Giritliler olduğu kanısındadır. Girit, Batının beşiğidir, ilk Batı medeniyeti sayılan Yunan kültürünün doğduğu yerdir. Girit, Filistinlilerin atalarının da doğduğu yerdir. Lakin eski zaman Yunanlarını hayalinde mavi gözlü sarışınlar olarak canlandıran Batılı, esmer Filistinlileri tümüyle Araplaşmış saymakta ve onlarla arasındaki kuzenlik ilişkisini tanımamaktadır.
Kader, Filistin’e yerleşen Giritlilerin karşısına Mısır’dan firar etmiş bir diğer milleti, Yahudileri çıkartır. İki millet, Filistin’i paylaşmak için ta o tarihte cebelleşmeye koyulur.
Yahudilerce kurulan krallık İsrail adını alır; güçlenir ve genişler. Girdiği savaşlar kimi zaman mucizevi zaferlerle kazanılmaktadır. Bu muharebelerin biri, İsa’nın doğumundan bin sene evvel, bir düello ile neticelendirilir: Bu meşhur düelloda bir yanda çocuk yaştaki Davud aleyhisselam, öbür yanda güçlü kuvvetli, dev gibi yapılı savaşçı Calut vardır; ve Davut, hasmını sapanıyla attığı tek bir taş ile öldürür.
Sonunda Filistin, İsrail’in egemenliğine girer ve iki halk kaynaşıp tekvücut olur. Ne var ki bu tek ve birleşmiş halk dört asır sonra, Yahudi krallığı çöktüğü zaman parça parça olup dağılır. Her soyu, her ailesi farklı bir rüzgarla savrulur; kimi Avrupada bulur kendini, kimi Mısır’a döner, kimi İran’a yerleşir. Kimi de Filistin’de kalır; torunları, günü gelince Araplarla kaynaşacak ve onların lisanını benimseyecektir.
Aradan yirmi beş asır daha geçer ve kader, ortak kökenlerine karşın artık çok farklılaşmış ve ayrı halklara dönüşmüş Yahudiler ile Filistinlileri biraraya getirir. Yahudiler yine firaridir: Bu kez elinden kaçtıkları kişi, bir Firavun değilse de zorbalıkta firavundan geri kalmayan bir diktatördür. Filistin yine işgal edilir. Yalnız bu kez Filistinliler değil Yahudiler güçlüdür; sapanla düşmana taş atan çocuk ise bir Filistinlidir.
Herkesin kendisi ile boğuştuğu bir kavga, İsrail’deki: Her tetiği çekenin mermiyi kendi kuzenine attığı bir mücadele. İsrail’in, olanca gücüne ve işlediği onca cürüme karşın bir türlü kazanamadığı bir harp. İsrail, ne onyıllardır uzayıp giden savaşı kazanabiliyor; ne de halkının özlediği barışı elde edebiliyor.
***
ABD Kudüs'e Büyükelçiliğini taşıdı. Bu şu demekti, ABD, Kudüs'ü İsrail’in başkenti olarak tanıyor. Bölgede yaşayan Filistin halkı ise başkentlerinin yok edilmesine karşı barışçıl gösteriler düzenledi. Katliamcı İsrail ordusu gösterilere müdahale etti. Bu yazıyı kaleme aldığımız 15 Mayıs 2018 günü itibariyle en az 60 sivil yaşamını yitirdi, 2 bin 410 kişi de yaralandı.
Mazlum Filistin Halkının acısını yürekten paylaşıyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.