Boşanma kararı bir vekille bildirilirdi
CUMHURİYET DÖNEMİNDE TÜRK KADINI (CEMİYETLER, FAALİYETLER, HAKLAR)-6
Medeni Kanun, kadın hakları ile ilgili olarak şu değişiklikleri getiriyordu:
- Birden fazla kadınla evlilik kaldırıldı.
- Evlenme akdinin, iki ergin şahit huzurunda resmi nikâh memuru önünde yapılması esası kabul edildi. Resmi olmayan nikâh hukuki açıdan geçerli değildi. Resmi evlilikten sonra, ayrıca “dini” bir nikâh kıyılması serbestti.
- Evlenmede kadın ve erkek için yaş sınırı getirilerek, çok küçük yaşta evlenmeler kaldırıldı.
- Velilerin kızları adına evlenme akdi yapabilmeleri, onları “cebr” hakkına dayanarak zorla evlendirebilmeleri usulü kalktı. Temsilci yoluyla evlenme yasaklandı. Burada şunu da belirtelim ki; evlenme yaşına gelmiş olmakla birlikte 18 yaşını doldurmamış olanların evlenebilmeleri için ana babanın izninin alınması usulünün “zorla evlendirme” ile ilgisi yoktur. Ana-babanın iradesi, evlenen gencin iradesinin yerine geçemez. Bu iradeye eklenir. Amaç, gençlerin korunmasıdır.
- Osmanlı Devleti’nde farklı uygulamaları bulunsa da Şer’i hukukta (Fıkıh) boşanma yetkisi bir taraflı olarak kocaya tanınmıştı. Bu bir nevi “kovma” hakkı idi. Koca, boşanma kararını, eşine bir vekil aracılığı ile de bildirebilirdi. Kocanın esas alacağı boşanma sebepleri belirlenmiş, sınırlanmış değildi. Medeni Kanun bu haksızlığa son vererek, boşanma konusunda erkeğe tanınan hakları kadına da tanıdı. Gerekli şartlar varsa, kadın da erkek gibi boşanma davası açabilecekti. Boşanmada keyfilik kaldırıldı ve boşanmanın kanunda gösterilen sebeplerden birine dayalı olması zorunluluğu hâlinde bile, eşlerden birinin, hatta ikisinin iradesi boşanma için yeterli değildi, boşanmaya ancak hâkim karar verebilecektir.
- Boşanma hâlinde kadının ve çocuğun haklarını güvence altına alacak hükümler getirildi.
- Evli kadının ekonomik haklarını daha iyi koruyan esaslar kabul edildi.
- Miras Hukuku’nda cinsiyet ayrımı kaldırılarak kadın ve erkeğin eşitliği sağlandı.
EĞİTİMDE ATILAN ADIMLAR VE TÜRK KADINI
Atatürk, büyük bir asker, büyük bir devlet adamı ve büyük bir düşünce adamı olarak Türk milletine hizmet ettiği kadar eğitim alanında da önemli hamlelere imza atmış bir liderdir. Atatürk’ün gözünde Türk Milli Mücadelesi yani ülkeyi düşman işgalinden kurtarmak, askeri alanda kazanılacak zafer milli kurtuluşun ilk adımı olabilirdi. Zaferden sonra yapılacak işler bağımsızlık savaşı kadar önemliydi. Bu nedenle Atatürk savaş sürerken bile savaş sonrasına hazırlanıyor, bu arada “milli eğitim” konusuna eğiliyordu.
Bağımsızlık savaşının en bunalımlı günlerinde, düşman ordularının kesin sonuca ulaşmak için baskılarını arttırdığı, ordumuzun Sakarya’nın doğusuna çekildiği günlerde, 16 Temmuz 1921’de Ankara’da “Maarif Kongresi” (Eğitim Kongresi) toplanmıştır. Atatürk cephedeki şartların ağırlığına rağmen bu kongrenin ertelenmesine razı olmamış, hatta Kongreye katılarak açılış konuşmasını kendisi yapmıştır.
Bu konuşmasında, “Yüzyıllarca süren derin idari ihmallerin devlet bünyesinde açtığı yaraları iyileştirme yolunda harcanacak çabaların en büyüğünü, hiç şüphesiz, irfan (bilgi ve kültür) yolunda kullanmalıyız.” Diyen Atatürk, bir acı gerçeğe de parmak basmıştır: “Şimdiye kadar izlenen öğretim ve eğitim yöntemlerinin, milletimizin gerileme tarihinde, en önemli etken olduğu kanısındayım…”
YARIN: GERÇEK ZAFER, ÖĞRETMENLER TARAFINDAN KAZANILACAKTIR
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.