Halil KONUŞKAN

Halil KONUŞKAN

STRATEJİK MARİANA ÇUKURU

 

Başbakan danışmanlığından, dışişleri bakanlığına oradan da başbakanlığa yükselen Ahmet DAVUTOĞLU’nu “Stratejik Derinlik” kitabı ile tanıdık. Sayın Davutoğlu, dış politikada stratejik hamlelerde bulunulmasını, statükonun değişmesini savunmaktaydı. Nihayet hepimiz Türk dış politikasının ataletinden ve öngörüsüzlüğünden şikâyetçiydik.

AKP iktidarı ile birlikte Davutoğlu başbakan danışmanlığına gelmeden önce Türk dış politikasında keskin değişiklikler gözlemlendi. Derken Davutoğlu teorisinini pratiğe geçirecek imkânı buldu. Dışişleri bakanı oluverdi, şimdi de Başbakan.

Uygulama makamına gelindi ama uygulamalar ne bizleri ne de vatandaşı pek memnun etmiş görünmüyor. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti dış politika da ardı ardına birçok stratejik hamle yaptı. Bu hamleler devamlı olumsuz sonuçlar doğurunca muhalefette hatta aklı başında olan AKP’lilerde bile kaygılara sebebiyet verdi.

Fizik evrende bir eylemde bulunduğunuzda bu eylemin sonuçlarını biliyor ve bekliyor olmalısınız. Ama sonuçlar açısından zihninizi fazla yormanıza gerek kalmaz. Çünkü, fizik evrende sebep-sonuç ilişkisi sınırlıdır. Bir eşyaya “f” kuvveti uyguladığınızda “f” kuvvetinin şiddeti oranında o eşyayı yerinden oynatmak mümkündür. Sosyal evrende ise yapılan hamlelerin karşılığı belli olmaz. Yaptığınız hamlenin karşılığı size onlarca şekilde geri dönebilir.

Strateji uzun vadede varmanız gereken nokta iken hamleleriniz sizi o noktaya götürecek olan taşlardır. Bu taşlar döşenirken değişik sonuçlar alabilirsiniz. Bir hamle de istemediğiniz bir sonuç aldığınızda ikinci hamle de veya üçüncü hamle de istediğiniz sonuçları almanız gerekir. Aksi halde stratejinizde hedeflediğiniz noktanın çok uzağına düşersiniz.

Türk dış politikasında da Davutoğlu öncülüğünde hamleler yapıldı. Bu hamleleri beğeniriz veya beğenmeyiz ama karşılığını görmediğimiz hamlelere söyleyecek sözümüz olamaz. Hamle uygulanır, sonucuna göre diğer hamle yapılır.

Ancak her hamle istemediğiniz sonucu veriyorsa işte o zaman sorun var demektir.

En büyük yanlış ve gaflet ise attığınız her adımın ters tepmesine rağmen aynı mantık ile aynı adımları atmaya devam ediyor olmanızdır.

Esad’a meydan okunmuş, Esad’a karşı Suriye politikasının başladığı dönemden bugüne Esad devrilmediği gibi Suriye kan gölüne dönmüş, sınırlarımız kalbura çevrilmiş, terör örgütlerinin savaşında düşmanımız konumunda bulunan örgüt yandaşlarına sınırımızı açar duruma gelmişiz, elçimiz kaçırılmış, uçağımız düşürülmüş, Suriye ve Irak’ta Türkmenler zor durumlarda kalmış, ülkeye iki milyon insan sığınmış, bu insanlar bazı şehirlerde yerli halk ile kavgaya tutuşmuşlar, sonunda can düşmanımız bir terör örgütü ile peydahladığımız bir terör örgütü arasında tercihe zorlanacak duruma gelmişiz, sıfır sorundan bahsedenler sırf sorunlu bir dış politika noktasına ulaşılmış.

Sizin adınıza düşünelim. Diyelim ki, El-Nüsra’yı destekleyerek Esad’ı devirecek ve büyük bir itibar ve nüfuz kazanacaktınız.

Ne oldu? Esad dimdik ayakta… Üstüne üstlük El-Nüsra’dan İŞİD doğdu ve vahşice kan dökmeye başladı.

Sizin adınıza düşünelim. Diyelim ki, İŞİD ile Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’yi kontrol edeceğiz. Hatta Barzani ve pkk’yı sıkıştırıp sözde çözüm sürecinde elimizi kuvvetlendireceğiz.

Ne oldu? İŞİD, elçimizi esir etti, sustunuz. Tiyatro oyununa devam ettiniz. İŞİD, Türkmenlere saldırdı. Türkmenleri sınırdan içeri almadınız.

Sonra İŞİD, Mahmur’a yani Barzani ve pkk’ya saldırdı. Sizin istediğiniz mi oldu? Hayır! O zamana kadar seyreden ABD İŞİD’i vurdu. Barzani’de Mahmur’u geri aldı.

Sonra İŞİD, Ayn el-Arap (Kobani)’a saldırdı. ABD, sizi İŞİD’e karşı sıkıştırmaya başladı. Gözünüzün önünde, ayağınızın dibinde pkk Fırat nehrine dayandı.

Şimdide İŞİD’e bahanesiyle Rusya’da devreye girdi.

Ortadoğu’da radikal örgütlerden medet umdunuz, Türkmenleri yalnız bıraktınız, o örgütlere yaptığınız yatırımlar elinizde patladı.

Şu sıralar Türkmenleri dilinizden düşürmez hale geldiniz.

Tuhaf!

Şimdi herkes şu soruyu soruyor; Bu muydu stratejik derinlik?

Bütün bu rezilliğe rağmen bu rezilliklerin sorumlusu bir de başbakan olmuş, öyle ya başarısız olan istifa etmeli, başarılı olan terfi etmeli değil mi? Aklın yolu bu!

Hiç aklımızı boşuna yormayalım. Sayın Cumhurbaşkanımız Ahmet Davutoğlu’nu başbakanlık makamına getirirken en doğru tercihte bulunmuştur. Bizi takip eden okuyucularımız bir miktar şaşıracaklar. Buna rağmen sözümüzü söyleyeceğiz.

Ahmet Davutoğlu dış politika da başarılı olmuş ve bu sebeple taltif edilmiştir.

Strateji kelimesinin Vikipedi Ansiklopedisine göre “Önceden belirlenen bir amaca ulaşmak için tutulan yol” olarak açıklandığını düşünürsek Türk dış politikasına 13 senedir yön veren bu zihniyetin ulaşmak istediği bir Ortadoğu planı olmalıydı. Aradan 13 sene geçtiğine göre kısa süreli politika değişiklikleri ile hükümeti yargılama yapmadan uzun süreyi dikkate alırsak 13 sene sonrası karşımıza çıkan manzarayı değerlendirmemiz gerekecektir.

Gelinen nokta stratejilerinde amaçladıkları nokta olmalı ki, Davutoğlu taltif edilip Başbakan olmuştur.

Evet! Davutoğlu’nun stratejik planı gerçekleşmiştir.

İşte Davutoğlu’nun ve AKP’nin istediği bugünkü Ortadoğu!

Böylece stratejik derinliğin ne anlama geldiğini ve ne kadar derine indiğini de müşahede etmiş durumdayız. Sınırlarımızın ötesinde yaşanan manzarayı dikkate aldığımızda stratejimiz çok derine Mariana çukuruna düşmüş durumdadır.

Mairana çukuru 10.994 metre derinliğindedir. Bu derinlikte ancak bazı mikroorganizmalar ve bir tür yengeç yaşamaktadır. Bizim gibi canlıların metre kare başına 7.250 ton basıncın olduğu ortamda yaşaması mümkün değildir.

Evet! Türk dış politikası uygulanan başarılı (!) strateji sayesinde Mairana çukuruna düştüğüne ve Ortadoğu’da Mariana çukuruna dönüştüğüne göre artık burada yaşam mümkündür. Ama nasıl bir yaşam?

Sağlıklı bir yaşam değil, ancak kaos ortamında hayatta kalabilecek olan terör örgütlerinin yaşamı…

***

En başarılı tek adamlar en başarısız aktörlere niye görev verirler acaba?

Başarısız olanlar mahkûmdurlar, başkaldıramazlar, boyun eğip talimatla hareket ederler.

***

Bütün bunları yazıyoruz, hani size vereceğimiz destekten kendinize pay biçmeyin, hatalarınızı bildiğimizi unutmayın diye sayfalara not düşüyoruz.

Hatalı politikalarınız sebebiyle sınırımızın dibinde Türkmen bölgesine tecavüz edilebilir hale gelmiştir. Sadece bunu düşünseniz ve utansanız istifa edip kendinizi tecrite vermeniz gerekir.

Ancak biz beceriksiz oğlan evi yakarsa niye yaktığını sorgulayacak durumda olmadığımızdan dolayı yangını söndürme derdine düşeceğiz.

Rusya’ya karşı şu anki politikanızı destekliyoruz, çünkü artık zurnanın zırt dediği yere gelinmiştir.

Lakin el altından konuşuklarınızın tersini pazarlamadığınızdan da emin değiliz.

 

Halil KONUŞKAN

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil KONUŞKAN Arşivi
SON YAZILAR