ÖZKÖK BİLDİĞİNİZ GİBİ…
“Suya sabuna dokumazmış…
Pise bak…” diye bir hicvi vardı bir şairin…
Başımıza gelenler de bu yüzden zaten…
Mesela…
O aslen Manisa Turgutlulu…
Bursa Işıklar Askeri Lisesi, Kara Harp Okulu ve Topçu Okulunu bitirmiş…
Kara Harp Akademisi ve NATO Savunma Koleji’nden mezun.
Görev süresinin galiba 13 yılı “yurtdışında” geçmiş…
2002’de Genelkurmay Başkanı olmuş ve 2006’da emekli olarak görevi Büyükanıt’a devretmişti.
Hulusi Akar ve Necdet Özel’in abisi…
Mahiyetindeki subaylar FETÖ tarafından linç edilirken mahkemeye bile gitmeyip “kasaptaki ete soğan doğramam” diyen adamdı.
Savcı Yüksel’in “FETÖ’yü Özkök’e anlattım, sesi çıkmadı” dediği adamdı.
Irak’ta başlarına çuval geçirilirken askerlerimize “mukavemet etmeyin” emri veren adamdı.
Yani 15 Temmuz’da astsubay Halisdemir’in yaptığını yapamayan adamdı.
Şimdi İzmir’de emekliliğin keyfini sürüyormuş.
Geçenlerde onu TBMM’ye komisyona çağırmışlar.
Oturmuş bir güzel okul hayatını anlatmış!
Nasıl namaz kıldıklarını, nasıl Nurculukla tanıştığını anlatıyor!
“Dedesi öğretmen, hafız, imamlık yapmış ‘çok aydın’ bir kişi olduğu için dininin ihtiyacı olan kısmını öğrendiğini” anlatıyor!
“İnançlı bir insan olduğumu hiçbir zaman saklamadım; onun için de başıma çok sıkıntılar geldi” diyor, neler geldiğini söylemiyor!
Malum medya onu “Demokrasi mücahidi” ve “demokrat” olarak pek sever, röportajlarını yayınlardı.
“Komutanlar, arkadaşlarımız. Durumlarına çok üzülüyorum. Uzun süre kişilerin de kurumların da töhmet altında kalmaları doğru bir şey değil. Ceza da varsa, cezayı çekmek de insanı rahatlatır. Ünlü ‘Suç ve Ceza’ romanı, bu psikolojiyi çok iyi anlatır, biliyorsunuz” laflarını çok iyi ederdi.
Meşhuur savcı Zekeriya Öz, İzmir’de ziyaretine gidince “Adalet mülkün temelidir. Yargıya güvenim tam. Abartılacak birşey yok” açıklaması yapar.
Silah arkadaşlarının, “Lütfen gel, tanıklık yap” çağrısına “Mahkeme çağırırsa, giderim. Benim avukata verecek param mı var?” diyebilmiştir.
Yani “Kuzey Irak’ta başına çuval geçirilen askerler için ne yaptıysa, Silivri’de başına çuval geçirilen askerler için aynısını yapan” adamdır.
Müebbet hapse çarptırılan Başbuğ’un ailesini arayıp “Çok üzgünüm. 2 yıl birlikte çalıştık, mahkemede de söyledim… Ama sözün bittiği yerdeyiz.” diyen adamdır.
Komisyonda “2004’te AKP hükümetini MGK’de FETÖ konusunda uyardık, bir şey yapılmadı” diyebiliyor.
FETÖ’nün nasıl usul usul yapılandığını anlatabiliyor…
FETÖ’yü 2000’de fark ettiğini anlatıyor.
Bir ara yeniden başlayan Balyoz davasında “Darbeyle ilgili duyum aldım, Balyoz planından bilgim yoktu” demişti.
“12 Eylül müdahalesinden önce komutanıma gittim, ‘Ayrılmayı düşünüyorum” dedim. ‘Bilgisayar yazılımcılığı yapacağım’ dedim. Meğer ihtilal olacakmış haberim yok. Sonra ihtilal oldu. İstifalar durduruldu. Özel kalem müdürlüğü yaptım. Sonra 22 sene generallik yaptım” demişti!
Jandarma Genel Komutanı Eruygur ve 1. Ordu komutanı Tolon, Ergenekon’dan tutuklanınca, darbe teşebbüsü iddiaları için “Ne var ne de yok derim” demişti!
Görevdeyken zehirlenmekten korktuğu için Genelkurmay yemekhanesinde yemek yemediği, yemeklerini evden getirdiği ve GATA'daki sağlık kontrollerine gitmediği iddiaları basında yer almıştı.
Şimdi GATA’nın Sağlık Bakanlığına devrini sakıncalı buluyor!
“Bir falsom olsaydı beni parça parça yaparlardı. Bir tane bulamadılar gazeteciler” diyor!
Başbuğ’un tutuklanması için “En çok acı çektiğim olaylardan birisidir mahkemede göz göze geldiğim an” diyor…
“FETÖ darbe girişiminin sorumlusu hükümettir” diyor.
Kılıçdaroğlu’na “Abdest bilmez, oruç bilmez, namaz bilmez, inanç zerreciği yok, ne işin var şehit cenazesinde? Çek pis ellerini şehitlerin üzerinden.” Twiti atmıştı.
Aklımızda kalacak tek sözü, 15 Temmuz darbe girişiminde er ve erbaşlara uygulanan fiziki şiddetle ilgili olarak "Sarhoşluğun en kötüsü zafer sarhoşluğudur. Bu tür davranışlara derhal son verilmeli" demesiydi…
Gerisi hep hikaye… Yine suya sabuna dokunmadı…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.