Ahmak
CHP ve yancıları, PKK’ya diyet ödemeyi, FETÖ’ye sözcülük edip tahliye olanlara grup toplantısında selam göndermeleri normal sayıyorlar ama İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, Türkiye’yi Fransa’da şikayet eden İstanbul’un Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na, “ahmak” demesine çok bozulmuşlar. Keşke mesele bir ahmaklık olarak kalsa. Onun çaresi de, affı da var. Ne acıdır ki, ahmaklığın ötesine geçilmiştir ve CHP varlığı ile sözleri ve yaptıkları ile vatan-millet düşmanlarının ümidi haline gelmiştir. Belediye başkanlarının da bu vahamete ortak olması ayrı bir faciadır.
SORUN YUMAĞI
Ekrem İmamoğlu seçildiği ilk günden itibaren, bir sorun yumağı halindedir. İstanbul Belediye Başkanı olduğunu bir kenara bırakmıştır ve asli görevinin dışındaki her şeyle meşguldür. Bu durum kendi partisini bile rahatsız etmeye başlamıştır ve gittikçe büyüyecek iç tartışmaların yaşanması kaçınılmaz görünmektedir. İstanbul’un devasa sorunlarına bulduğu çözüm ve hizmetleriyle değil, günlük polemiklerle, PKK uzantılarını ziyaretle, Türkiye’yi şikayetle gündem oluyor. Böyle olunca da genel siyasetin konusu olmaktan kurtulamıyor. Meydan boş değil ve birileri de çıkıp, kendisine görevlerini hatırlatırken, yaptığı yanlışları yüzüne çarpıyor, kimlere neyin diyetini ödediğini önüne koyuyor. İçişleri Bakanı’nın, her duyarlı vatandaş gibi yaptığı budur ve sözleri onun için CHP güruhunu çok rahatsız etmiştir.
DİYET ÖDÜYOR
İmamoğlu’nun, sicili önüne konulunca, hemen çark edip yeni polemikler oluşturarak gündemi değiştirmeye uğraşması bu gerçekleri değiştirmediği gibi, kendisine ümit bağlayanları da büyük hayal kırıklığına uğratıyor. Fransa’daki konuşmada dünya ve bölge siyasetiyle ilgili söylediklerini öne çıkarmaya çalışması, ortadaki vahameti ortadan kaldırmaz. Türkiye ile ilgili olumlu değerlendirmelerine elbette itirazımız yok. Ancak, birkaç cümle iyi bir şey anlatıp, arkasından Türkiye’yi zor duruma düşürecek, terör örgütlerine destek olacak şeyler söylerseniz, önceki beyanlarınızın hiçbir önemi kalmaz. İmamoğlu ne yazık ki, Kandilli katillerden, PKK elebaşlarından gelen diyet beklentileri karşısında çaresiz kalmış durumdadır ve her yerde bu diyeti ödeme çabası öne çıkıyor. Türk milletinin gazabı ile PKK arasında sıkışmış durumdadır. Olay, tamamen budur.
MİLLETTEN ÖZÜR DİLENMELİ
İmamoğlu ve CHP güruhu artık şunu anlamalı, kabul etmeli ve ona göre siyaset geliştirmelidir: Türk yargısı bağımsızdır. Yargı kararlarına uymak herkesin görevidir. Belediye başkanları, haklarında açılan davalar ve terör örgütü ile kurdukları kirli ilişkiler sebebiyle görevden alınmışlardır. Bu gerçekler orta yerde dururken, gidip elin memleketinde tamamen PKK ağzı ile açıklamalarda bulunmak, bu millete de, verilen görevlere de büyük haksızlıktır, bühtandır. Şikayet etmek başka türlü nasıl olur? Yanlış yapılmıştır ve bu milletten özür dilenmelidir. İmamoğlu, eğer gerçekten hayırlı ve faydalı bir şey yapmak istiyorsa, bir an önce asli işine dönmeli, İstanbul’un devasa sorunlarına odaklanmalıdır.
SUÇÜSTÜ YAKALANDI
Süleyman Soylu’nun yaşanmış gerçeklere dayalı tespitlerinden rahatsızlık duyması, bu gerçekleri değiştirmeyecektir. İmamoğlu bir defa daha suçüstü yakalanmış olmanın telaşı ile işi polemiğe dökmeye ve karşılıklı düelloya dönüştürmeye çabalıyor, ama bunlar boşuna. Türk milleti her şeyin farkındadır ve ne yazık ki, İmamoğlu bütün beklentileri boşa çıkarmıştır. Şimdi de bir Boğaziçi tartışması başlattı. Boğaziçi kimsenin babasının malı değil. Dünyanın incisi, Türkiye’nin gururu, İstanbullunun mülkü. İmamoğlu’nun bugünkü performansı ve tavırları ile İstanbul için faydalı bir hizmet yapması mümkün görünmüyor.
HEPİMİZE GÖREV DÜŞÜYOR
Türkiye özellikle terörle mücadelede büyük mesafeler alıyor. Bu çok memnuniyet vericidir. Akıl ve izan sahibi olan, bu ülkenin bölünmez bütünlüğünü savunan herkesin bu mücadeleye yardımcı olması, onaylaması ve destek vermesi bir vatan borcudur. Bu borcu şimdi ödemeyeceksek ne zaman ödeyeceğiz? Karşımızda sadece terör örgütleri yok, onların gerçek babaları artık kendilerini gizleme gereği dahi duymadan azmış şekilde üzerimize geliyorlar. Susamayız, kenara çekilemeyiz, ilgisiz kalamayız. Hepimize görev düşüyor. Kahramanlarımız canlarını ortaya koyarak bu mücadeleyi verirken, birilerinin hâlâ PYD’yi terör örgütü görmemesi, Barış Pınarı Harekâtı’nı sulandırmaya çalışması, Türkiye’yi şikayet etmesi kabul edilir bir şey değildir. Siyaset yapmak böyle olmaz. CHP ve yancılarına bakarsanız, muhalefet partilerinin ülkenin varlığından, birliğinden, geleceğinden mesul olmadığını zannedersiniz. Hükümeti yıpratmak, siyasi fayda elde etmek uğruna, ülkenin felaketinde bir sakınca görmeyen zihniyetle nereye varılabilir? Bunlara nasıl ülke teslim edilir?
Aldıkları belediyelerin halini bütün millet ibretle izliyor. Yaptıkları toplantıları PKK basıyor ve “Bize verdiğiniz sözleri tutun” diyor. Ses çıkaramıyor, itiraz edemiyorlar. Gizleyerek, yok sayarak ve daha da trajikomik olanı, bu rezilliği başka yerlere çekerek durumu kurtarmaya çalışıyorlar. Hiçbir şey gizli kalmıyor. Yeri ve zamanı gelince, elbette bunun hesabını bu millet soracaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.