Akıl tutulması mı, ihanet mi?
Çifte standardın, ikiyüzlülüğün, duruma göre vaziyet almanın, kendisinden başkasına tahammül edememenin ve saplantılı siyaset anlayışının ibret veren yeni tezahürlerine şahitlik ediyoruz. Bir defa daha anlıyoruz ki, hukuk, demokrasi, insan hakları, özgürlük gibi değerler CHP için günlük bir siyaset aracı olmanın ötesine geçmemekte, geçememektedir. Bütün bu kavramlar CHP’nin işine geliyor, siyasetine yarıyor ve elini güçlendiriyorsa bir önem ve anlam ifade ediyor. Aksi halde önemsizdir, değersizdir, hatta hiç yoktur.
HUKUK BUNUN İÇİN VAR
Canan Kaftancıoğlu terörle mücadele eden devleti katillikle, hatta seri katillikle suçlayacak, şehitlerle alay edecek, PKK terör örgütü üyelerine ağıtlar yakarken Cumhurbaşkanına hakaret yağdıracak, Ermeni iftiralarına destek verip Türk milletini suçlayacak, CHP’de sanki başka hiç kimse kalmamış gibi, böyle birisini bulup getirip İstanbul’a İl Başkanı yapacak. Bu CHP’nin seçimidir, ama hukuk tam da bunun için var. Bu ülkenin yiğit evlatları terörle mücadelede canlarını ortaya koyarken, devleti katil olmakla suçlamak hiç kimsenin haddi değildir. Dünyanın neresinde olursa olsun bu suçtur. Hadi gidin, bu lafların onda birini her hangi bir Avrupa ülkesinde veya ABD’de söyleyin, bakalım başınıza neler gelecek? CHP ve yancılarının suç işleme özgürlüğü mü var? Hukukun işlemesi için CHP’lilerden kaynaklanan yanlışların görmezden gelinmesi mi gerekiyor? PKK’nın hukuku var da, dağa kaçırılan çocukların analarının hiçbir hak ve hukuku yok mu? PKK’lılara gösterdiğiniz ilgiyi, sevgiyi, saygıyı, suç makinesine dönmüş HDP’lilere olan bağlılık ve sadakatinizin zerresini, neden bu analar için kullanmıyorsunuz? Her şeyi bahane ederek sokaklara dökülüp ortalığı ayağa kaldıranlar, bu anaların sesini neden duymazdan, görmezden geliyor?
DURUMA GÖRE DEMOKRASİ
Demokrasi meselesine zaten hiç girmeyelim. Güdük CHP zihniyetine göre, demokrasi demek milletin vermediği yetkiyi olağünüstü imkanlardan aramaktır. İster yerel, ister genel seçimler olsun, kendileri dışında bir parti veya aday kazanırsa demokrasi sakat, sağlıksız ve hatta gereksizdir. Ne zaman sandıktan lehine bir sonuç çıkarsa, bir anda demokrasi kahramanı olur, millet iradesinin ne kadar önemli ve değerli olduğunu hatırlarlar. Kendilerini Anayasanın ve kanunların üzerinde dokunulmaz sayarlar. Teröre, teröriste, bölücüye, haine, PKK’lıya, FETÖ’cüye sıra gelince “demokrasi” diye ortalığı ayağa kaldırırlar, ama bir mazlum, garip, bir şehit anası, Diyarbakır’daki bağrı yanık analar söz konusu olunca bir anda dut yemiş bülbüle dönerler. Bu garabeti kendilerine hatırlatırsanız, hemen ya bir bahane uydururlar veya bölücüleri ve hainleri de işin içine katarak genelleme yaparlar.
SEÇİLMİŞ OLMAK SUÇ İŞLEME HAKKI MI VERİYOR?
Katıldığımız Televizyon programında CHP’nin milletvekilliği yapmış sözcülerine HDP’nin terör örgütü uzantısı olup olmadığını soruyorum, kıvranıp lafı dolandırıyor, konuyu değiştiriyorlar. HDP’li belediye başkanlarının terör örgütüne yardım ve yataklık yaptıklarını örnekleriyle hatırlatıyor ve “devlet bu duruma seyirci mi kalsın? Bunun gereği yapılmasın mı? Hukuk ve demokrasi askıya mı alınsın?” diye soruyorum, seçilmişlikten dem vurup, “hukukun verdiği kesinleşmiş karar yok” diye bir garabete sarılıyorlar. “Seçilmiş olmak, suç işleme hakkı mı veriyor? Mahkeme sonuçlanıncaya kadar suç işlemelerine göz mü yumulsun?” diye soruyorum, ilgisiz, alakasız örnekler vererek meseleyi sulandırmaya ve üzerini örtmeye çalışıyorlar. Diyarbakır’daki anaları hatırlatıp, HDP’nin PKK için dağa adam götürdüğünü örnekleriyle anlatıyorum. Bu anaları görüp, duymamalarının sebebi hikmetini soruyorum, “hiçbir ana ağlamasın” diye bir genelleme yaparak, şehit anası ile teröristleri, hainleri, katilleri aynı kefeye koyuyorlar. Bütün bunlar milletin gözleri önünde yaşanıyor.
KILIÇDAROĞLU’NA GÖRE
İşte size CHP’nin hukuku, işte size CHP’nin demokrasi anlayışı. Bunların insan haklarından anladığı teröristleri kutsamak, özgürlükten anladıkları ihaneti meşrulaştırmaktır. Bu durum sadece Türkiye içindeki gelişmelerle de sınırlı kalmıyor. Uluslararası meselelerde de aynı akıl almaz yanlışları yapıyor ve sonra da dönüp haklı olduklarını iddia ediyorlar. Kılıçdaroğlu’na göre, PKK-PYD bir terör örgütü değil ve haliyle Fırat’ın doğusu için bir operasyona da ihtiyaç yoktur! S-400’leri almamız son derece gereksizdir, çünkü bize saldıracak hiçbir ülke bulunmamaktadır! Kıbrıs’ta Rum tezlerini kabul etmeli, Doğu Akdeniz’e gönderdiğimiz gemileri geri çekmeliyiz! Zaten o gemilerde Türk bayrağı bulunmuyor! Bunları yaparsak Suriye ve komşularımızla güven içinde yaşarız, Yurtta Sulh, Cihanda Sulh ilkesini uygulamış oluruz! Bu bir akıl tutulması değilse, nedir?
VAHİM YANSIMALAR
Bunları bir eleştiri olsun diye yazmıyorum. CHP zihniyetinin yapılan açıklamalarla teyit edilmiş vahim yansımalarını hatırlatıyorum. Katıldığım aynı Televizyon programda CHP milletvekili Rusya ve ABD ile ayrı ayrı görüşüp menfaatlerimizin gereğini yapmamızı, “iki devlet arasında tost oluyoruz, aradaki peynir gibi eziliyoruz” diye izah etti. Bu hanımefendiye, hiç kimsenin Türkiye Cumhuriyeti Devleti için böyle konuşamayacağını, böyle bir yakıştırma yapamayacağını, bunun büyük ayıp, özellikle de milletvekilliği yapmış birisi için büyük hata olduğunu söyledim. PKK uzantısı HDP ile işbirliğini bu milletin affetmeyeceğini, kendi tarihlerinden örnekler vererek anlattım, birkaç belediye kazanmış olmanın sarhoşluğu ile bunu bile anlamadılar veya anlamazdan geldiler.
Neresinden başlasak aynı yere geliyoruz. CHP bu ülke için taşınamaz ağır ve çok sorunlu bir yük olmaya başlamıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.