Kimsenin toplama kampı değiliz
Ne kimsenin arka bahçeyiz, ne de kimseye minnetimiz var. Bize geldikleri gibi, Avrupa’ya da giderler. Bunu söyledik, ısrarla anlattık, verilen sözlerin tutulmasını bekledik, olmadı. Bizden günah gitti. Biz kimseyi zorla göndermiyoruz, sadece uluslararası hukukun gereğini yapıyoruz.
Bize, neden AK Parti’nin icraatlarını savunduğumuz, çok sıklıkla soruluyor. Televizyonlarda defalarca anlattık, bu köşede birkaç kez yazdık. Kimseyi savunmuyor, kimseyi korumaya almıyoruz. Cumhur ittifakı ile birlikte siyasetin dengeleri değişmiş, bekamıza yönelik tehdit ve tehlikelerin savuşturulmasında çok güçlü bir irade ortaya çıkmış ve harekete geçmiştir. Bize düşen bu kutlu yürüyüşe destek olmaktır. Ülkemizi seviyoruz, devletimize sahip çıkıyoruz, bayrağımızı, ezanımızı, bekamızı her şeyin üzerinde tutuyoruz. Bizim sevdamız Türkiye, sancağımız Türk milletidir. Türkiye’nin varlığının, birliğinin, parlak geleceğinin, lider ülke olma yürüyüşünün gereğini yapıyoruz. Boş laflara, fitne çıkarma gayretlerine itibar etmeyeceğimiz gibi, bildiğimizden şaşmaz, yolumuzdan dönmeyiz. Ülkemizin faydasına, milletimizin geleceğine, devletimizin bekasına yönelik her hayırlı adımın yanında olur ve sonuna kadar destek veririz.
MİLLİ DİRENİŞ
Gün bugündür. Çok cepheli, çok etkili, çok girift bir mücadelenin tam ortasındayız. Türkiye bir milli direniş halindedir. İşin hangi noktalara kadar götürülebileceğini, karşımızda nasıl bir husumet cephesi oluştuğunu anlamak için daha ne olması gerekiyor? Bunu görmemek için ya kör olmak lazımdır veya bir bu durumdan memnuniyet duyulmaktadır ki, her ikisini ne de ne anlarız, ne kabul ederiz. Milli birliğimizi net, açık ve kesin şekilde sağlamak ve bunu bütün dünyaya göstermek zorundayız. Böyle bir zamanda çark edenler, yan çizenler, oyunbozanlık yapanlar, gelen şehitler üzerinden siyasi fayda elde etmeye çalışanlar, Türkiye’nin düşmanları ile aynı dili konuşup onlara ümit verenler vatana ihanet içindedirler.
TÜRK’LE OYUN OLMAZ
Biz Türk milletiyiz. 7 düvel üzerimize gelse de pes etmeyiz, mutlaka bir çıkış yolu bulur, mutlaka galip geliriz. Tarihe bakmaya gerek yok, bunun güncel, sıcak, çarpıcı örneklerini bizzat yaşıyoruz. İdlib’de karşımızda olan sadece Esad mıdır? ABD’si, Rusya’sı, İsrail’i, İran’ı, Suudi Arbistan’ı, Fransa’sı karşımızda değiller mi? Peki, ne oldu? Şehit verdik, ama geri çekilmedik. Bedel ödedik ama tereddüt göstermedik. Dik durduk, kararlı olduk. İdlib’in Ankara ile bağlantılı olduğunu bildiğimiz için hiçbir şekilde geri adım atmayacağımızı bütün dünyaya net şekilde gösterdik. Bizimle oyun olmayacağını, kanımızı dökenlerin canını alacağımızı, varlığımıza göz dikeninin ocağını söndüreceğimizi herkese anlayacağı dilden bir defa daha anlatmakla kalmadık, bizzat sahada ispat ettik.
KURU LAFA KARNIMIZ TOK
Türk milleti arkadan dolanmayı bilmez, duruma göre vaziyet almaz, mazlumu, garibi, sahipsizi görmezden gelmez. İdlib’de olmamızın birinci sebebi kendi varlığımız ve milli güvenliğimiz ise, ikinci sebebi de zulme, sürgüne, ölüme olan itirazımızdır. Biz bu itirazı yaparken, kimse bizi hafife almasın veya aklımızla alay etmeye kalkışmasın. Bu bir insanlık sorunudur ve medeni dünyada herkese görev düşmektedir. Üzerimize düşeni fazlasıyla yapıyoruz. Sadece 4 milyon civarındaki mülteciyi değil, bir o kadar da göçmeni bu topraklarda barındırıyoruz. Ama ne kimsenin toplama kampı da değiliz. Kuru laflara karnımız tok. Suriyeli mültecilerin büyük bir kısmının, göçmenlerin tamamının asıl hedefi Türkiye’ye gelip yerleşmek değildir. Türkiye üzerinden Avrupa’ya, özellikle de Almanya, İtalya, Fransa, Hollanda, Avusturya gibi ülkelere geçmektir. Türkiye’ye gelinceye kadar birkaç ülke geçiyorlar. Kimse o ülkelere, “niye bunların geçişine izin veriyorsunuz?” diye sormuyor. Ama sıra Türkiye’ye gelince bütün dünya ayağa kalkıyor. Mültecilerin de, göçmenlerin de topraklarımızda kalmasını, geçişlere izin verilmemesini istiyor. Bunu isterken de, hiçbir bir bedel ödemeye, alınacak tedbirlere hiçbir katkı yapmaya yanaşmıyor.
ULUSLARARASI HUKUKUN GEREĞİ
Yağma yok. Biz insanlığın da, misafirperverliğin de, en güzelini yaptık ve yapıyoruz. Ne kimsenin arka bahçeyiz, ne de kimseye minnetimiz var. Bize geldikleri gibi, Avrupa’ya da giderler. Bunu söyledik, ısrarla anlattık, verilen sözlerin tutulmasını bekledik. Bizden günah gitti. Biz kimseyi zorla göndermiyoruz, sadece uluslararası hukukun gereğini yapıyoruz. Bunu yaparken de, insanlık dersleri veriyoruz. Gidenlerin işlerini kolaylaştırıyor, bırakın şiddet ve zulüm görmelerini incinmemeleri için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Denizlerdeki tehlike dikkate alınarak, buradan geçişlere izin verilmiyor. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli özellikle çocukların korunması, aç ve açıkta kalmaması için medeni dünyaya bir insanlık dersi verdi. Edirne’de bir kreş açtırdı. İhtiyaç sahiplerine her türlü yardım yapılıyor.
MEDENİYETİNİZ BATSIN
Bir Türkiye’nin duruşuna bakın, bir de Yunanistan’ın yaptıklarını izleyin. Yunanistan dünyanın gözleri önünde açık ve net şekilde zulüm, işkence ve ölüm yağdırılıyor. Bırakın Yunanistan’ın uyarılmasını ve bu vahşeti durdurmasının istenmesini, bir de hiç utanmadan, sıkılmadan ve büyük bir pişkinlikle kapıların sıkı kapatılmasını, geçişlere hiçbir şartta izin verilmemesini ve daha çok tedbir alınmasını istiyorlar. Avrupa’nın gerçek yüzü bir defa ifşa olmuştur. Medeniyetleri, gelişmişlikleri, demokrasileri sadece kendi dar ve sığ dünyaları ile sınırlıdır. Barbarlık genlerinde vardır ve ağızlarından düşürmedikleri medeniyet ve insanlık bunların lügatinde sadece bir ütopyadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.