Suriye’de Yanlışta Israr Neden?
Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın ifadelerine göre el-Bab her an “ele” geçebilir. Zira artık bölgedeki IŞİD’in silahları, telsizi, telefonu susmuş. Patlayıcı yüklü araçla saldırı kalmamış. Hava harekâtıyla susturulması istenen hedef bile yok artık. Zaten ne kadar şehir savaşı uzmanı da olsa, havadan keşif de dâhil, hava harekâtına karşı yapacak bir gücü olmayan IŞİD’in takatinin bu kadar uzaması bile fazlaydı. Hatta Özgür Suriye Ordusu (ÖSO)’nun başıbozukluğu, kopukluğu, emir komuta zafiyeti vs bile bahane sayılamazdı. Çünkü TSK’nin en güzide birliklerinden ve bu tip çatışmaya göre eğitimli Özel Kuvvetler el-Bab’ta idi.
Geçen haftanın sonuna doğru Doğramacı Vakfı’nın her ay düzenlediği ve İngilizce konuşmaların yapıldığı, dar ancak ilgili-akademisy
Her iki büyükelçi de konuşmalarında belli ve düzenli bir üslup içerisinde güzel bilgiler verdiler. Merak edilen özellikle Çorman’ın söyleyecekleri idi. Son derece mütevazi şekilde Dışişleri Bakanlığı’nın bölge ile ilgili politikalarını anlatan Çorman’a konuşması sonrası yöneltilen soruların cevapları ise dinleyicileri tatminden uzaktı.
Bunlardan biri de “Geç dahi kalınsa Fırat Kalkanı Harekâtı’na destek verenlerdenim. Ama Rakka’ya neden girmek istediğimizi anlayamıyorum. Türkiye’nin Rakka harekâtının politik hedefi nedir?” şeklindeki sorumdu.
Büyükelçi Çorman, mesleğine son derece uyan bir ciddiyet ve sorumlulukla Suriye’deki durumu kısaca özetledikten sonra, “Vaktiyle neredeyse tüm ülkeler Türkiye’yi ‘IŞİD’le (Çorman DEAŞ diyor) mücadele etmiyor!’ diye suçlamıştı. Biz de IŞİD’le nasıl ki el-Bab’a kadar uzanan sahada bizzat silah kullanarak mücadele etmişsek, Rakka’da da aynısını yapmak istiyoruz!” şeklindeydi.
Sayın Çorman’a teşekkür ederiz ama bir harekâtın politik hedefi bu kadar basit olamaz. Bu kadar basitse, Türkiye’nin en önemli birlikleri ve kaynakları riske atılamaz. Fırat Kalkanı Harekâtı gerekliydi. Çünkü bu sayede Suriye’nin geleceğinin belirleneceği ve daha önce kaybettiğimiz masadaki yerimizi tekrar alabildik.
Fırat Kalkanı Harekâtı gerekliydi, çünkü bu sayede PYD-PKK’nın Akdeniz’e uzanan koridoruna takoz koyduk. Fırat Kalkanı Harekâtı gerekliydi, çünkü özellikle Çobanbey’den el-Bab’a kadar uzanan coğrafyada çok sayıda Türk yaşıyordu. Rakka bölgesinde ise Türk yok!
Fırat Kalkanı Harekâtı gerekliydi, çünkü IŞİD veya IŞİD süsü verenler sınıra yakın Türk köy ve şehirlerine havan veya roket ateşi yaparak can ve mal kaybına sebebiyet veriyorlardı.
Fırat Kalkanı Harekâtı gerekliydi, çünkü bu harekâtta ele geçirilen yerler, şayet iç savaş sırasında yerinden yurdundan edilen Suriyeli Türklere toprakları verilmezse, buradan çıkılmaz ve pazarlık gücü olabilir. Yani Suriyeli Türklerin tapusu gibidir.
Rakka konusunda tek değilmişim. Etkinlik sonundaki resepsiyon sırasında pek çok kişinin benimle aynı fikirde olduğunu öğrendim. Yanımıza gelen Çorman’a da bunu söyledik. Devlette görev yapmanın ciddiyeti ve mütevaziliği ile bir şeyler daha söyledi. Zaten belirlenmiş bir “devlet politikası”nın dışına da çıkması mümkün değildi. Asıl çıkarsa o zaman yanlış olurdu.
Son Söz: Rakka operasyonuna katılır mıyız bilemem. Önemli ölçüde ABD’ye bağlı. Devleti yönetmeye çalışanların ağzından “Rakka’ya ABD’yle birlikte girelim!” diye bir söz çıktı ve bu söz “politik hedef” yapıldı. Konulara yatkın biri olarak, bunun TSK veya Dışişleri’nin teklifi olacağına ihtimal veremiyorum. Daha önceleri de rahatsızlığını hissettiğimiz ve bu sütunda paylaşmış olduğumuz gibi, Rakka operasyonu meselesinde de devletin “ortak aklı”na danışılmamış. Ya da en azından ortak akla katılım eksik kalmış!
Nasıl ki Musul’da IŞİD’e karşı Irak merkezi hükümetinin kuvvetleri mücadele ediyorsa, Rakka’da Esad rejiminin elini taşın altına sokması gerektiğine inananlardanım!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.