Prof.Dr. Celalettin YAVUZ

Prof.Dr. Celalettin YAVUZ

Suriyeli Sığınmacıları Tanıyor muyuz: Biraz Empati!

15 Mart’ta 6’ncı yılını dolduracak Suriye krizi (veya iç savaşı)’nde izlenen politikaların yanlışlığı ve isabetsizliği sebebiyle AKP iktidarını en sert şekilde eleştirenlerdenim. Sadece iki konuda bu hakkımı saklı tuttum: (1) Fırat Kalkanı Harekâtı. Bu harekât başlangıçta Suriye politikası tutarlı olsaydı gerekmeyebilirdi. Ama bıçak kemiğe dayanınca şart olmuştu. (2) Suriyeli sığınmacıları kabul etme. Türkiye, bir kısmı vatandaşlarının akrabası olan bu insanlara “Ne haliniz varsa görün!” diyerek kapıyı kapatamazdı. Bu durum ne insanlığa, ne ahlaka, ne inançlara, ne de komşuluğa sığardı.

2-3 Mart 2017 tarihlerinde Ankara’da 4. Uluslararası Ombudsmanlık Sempozyumu vardı. İlk kez AKP iktidarının bir etkinliğine birkaç kez telefonla aranarak davet edildim. Konu “Göç ve Mülteciler” idi. İlk gün iki ayrı açılış yapıldı. Önce Türkiye Baş Ombudsmanı (Kamu Denetim Kurumu Başkanı) Şeref Malkoç tarafından sempozyumun icra edildiği otelde. İkincisi ise Cumhurbaşkanlığı külliyesinde…

Bu ikinci açılışın sebebi anlaşılamadı. Şayet Cumhurbaşkanı ille de açış konuşması yapacaksa sempozyum yerine gelebilir veya sempozyum külliyesinde icra edilebilirdi. Keza telefonla”Külliyeye katılım” konusu sorulduğunda “Evet” dediğimiz halde ve nüfus kayıtlarımızı bile alıp “Biz sizleri otelden külliyeye otobüsle götürüp getireceğiz!” dedikleri halde, sadece diğer ülke temsilcileri ve görevliler taşınırken, Irak Türkmen Diasporası temsilcileri de dâhil “iyot” gibi açıkta kaldık. Yani uluslararası sempozyumumuz bu kadar “organize” idi!

Her oturumdan önce bir bakan (son oturumda Anayasa Mahkemesi Başkanı) açış konuşması yaptı. Kapanış konuşmasında da bir başka bakan! Üstelik konuştuktan sonra kayboldular…

Avrupa’da sığınmacı kabul ülkelerinden Almanya ve Fransa gibi ülkelerin bulunmayışı da bir eksiklikti. Keza Yunanistan gibi geçiş, Polonya ve Macaristan gibi göçmen karşıtı ülkelerden de temsilci olsa daha iyi olabilirdi. Bu özetlenen eksiklikler, “fazlalıklar” ve acemiliklerimize rağmen gene de konuya pozitif bakacağımız yönler vardı.

Türkiye, toplam 6 milyon, Suriye ve Irak’tan ise 3.6 milyonun üzerinde sığınmacıya yaptığı ev sahipliğini enine boyuna açıklama imkanı buldu. Bakanlarımız ve devlet görevlilerimizin okları ise Avrupa Birliği üzerineydi. Ama yabancı basının yokluğu, Ankara’daki Avrupalı sefaretlerin yokluğu bu okları pek de yerine ulaştıramadı…

Suriyeli sığınmacı sayısı 3 milyonun üzerinde. Bunların 2 milyon 50 bini kadın ve çocuk. Türklerle başlangıçta “kuma” şeklinde sosyal bir yara olarak başlayan evlilikler resmi yolla da ilerleme kaydetmiş. 900 bin çocuk eğitim çağında. Bunlardan 77 bini sığınmacı kamplarında, kalanı sokaktan toplanıp diğer okullara kaydedilmiş. Ama gene de 400 bine yakın Suriye kökenli çocuk eğitimden yoksun ve sokakta!

Suriye krizi başladıktan sonra Türk Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın Ege’den Yunan adalarına geçerken boğulmaktan kurtardığı sığınmacıların sayısı 130 binin üzerinde. Aslında bu denizi soğuk deniz haline dönüştüren nice “Aylan” bebek ya da çocuklar, analar ve gariban yaşlılar hayatlarını kaybettiler.

Burada bazıları “Gelmeselerdi, vatanlarını savunsalardı!” diye atıp tutabilirler. O zaman 19. Yüzyılda Kafkaslardan ve Kırım’dan Türkiye’ye göç edenlere, 20. Yüzyılın başlarında Balkanlardan gelenlere, PKK terörü başlayınca yerini yurdunu bırakıp özellikle Anadolu’nun batısına göç edenlere ne diyeceğiz?

Son Söz:Şahsen “Biraz empati yap!” diyenlerdenim. Hiçbir insan ailesinin ve çocuklarının geleceği, namus ve can kaygısı olmazsa yerini yurdunu terk etmez. Suriyeli göçmenler için menfi düşünenler, tıpkı ABD ve Avrupa’nın “Yabancı Düşmanı” popülist siyasetçileri gibi bu olaya “Güvenlik” penceresinden bakmaya çalışıyorlar. Oysa Türkiye’de bugüne kadar nerede Suriyeli sığınmacılardan kaynaklanan daimi bir asayişsizlik gördük? Her gün yüzlerce çocuğu doğan Sığınmacılar artık Türkiye’nin bir parçası ve kabul etmemiz lazım! Biraz empati ve insanlık! Bunlar da “adalet” gibi her insana lazımdır. Biz Trump, Le Pen veya Gelders değiliz!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof.Dr. Celalettin YAVUZ Arşivi
SON YAZILAR