Prof.Dr. Celalettin YAVUZ

Prof.Dr. Celalettin YAVUZ

Türk Ordusu’nu Tasfiye mi, Evrimleştirme mi?

Bilindiği üzere Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) 15 Temmuz 2016 tarihli FETÖ Darbe Girişimi ile tarihinin en büyük darbelerinden birini yedi. Bir taraftan TSK adeta FETÖ’nün ahtapot gibi kollarında sıkılrken, diğer taraftan da FETÖ’cü de olsa yetişmiş profesyonel komutan, subay, astsubay ve uzman personelin ihracı ile TSK’nın aldığı hasar akıl almaz boyutlara ulaştı. Üstelik henüz FETÖ’cülerden temizleme de tamamlanamamış durumda. Bu sebeple tedirgin bir bekleyiş de hâkim. TSK nasıl oldu da bu duruma düşürüldü? Yani gizli veya açık ellerle tasfiye mi edildi, yoksa “evrimleştirildi” mi?

AB adaylığı sebebiyle TESEV ve Gülen Cemaati’nin 2000’li yılların başından itibaren “Askeri vesayetten kurtulma” yönünde büyük çabaları var. Bunlara SDE, BİLGESAM, Heinrich Böll Vakfı ile bir ölçüde TÜSİAD ve TEPAV da katkı sağlamış.

TESEV’e ilaveten bu meseleye “Abant Platformları” çerçevesinde en fazla faaliyetlerde bulunan Gülen Cemaati (yani FETÖ) olmuş.

Çalışmalarda genellikle “askeri vesayet”in Türkiye’deki demokratikleşmenin ve buna bağlı olarak da kalkınmanın önündeki en büyük engel olduğu ileri sürülmektedir.

Mesela 2011 tarihli ve Yasin Aktay’ın (şu an Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve AKP Genel Başkan Yardımcısı, Parti Sözcüsü) başkanı olduğu dönemde SDE (Stratejik Düşünce Enstitüsü)’nin Vahap Coşkun’a yaptırttığı “Yeni Anayasada Sivil-Asker İlişkilerinin Demokratik Modeli” başlıklı bir analizde de askeri vesayetin varlığı en sert bir şekilde ve şöyle ortaya konmaktadır:

TSK; kendisini Cumhuriyetin kurucusu ve Cumhuriyet ideallerinin taşıyıcısı olarak görmüş ve sistemin içerinde özerk ve imtiyazlı bir konuma kavuşmuş. Bu konumun verdiği imkânlar sayesinde gerekli gördüğü zamanlarda müdahale ederek siyasal alanı ve çeşitli enstrümanları kullanarak toplumsal alanı düzenlemeye çalışmış. TSK, bu imtiyazlı konumunun devamını şu üç şekilde sağlamış: (a) Darbelerle sağlanan ayrıcalıklar ve yetkiler. (b) Askeri yargı. (c) Korku üretimi yoluyla sistemin devamı.

Heinrich Böll Stiftung’un çalışmalarına katılan, Heinrich Böll Stiftung Derneği ve Diyarbakır Barosu’nun ortaklaşa bastırdığı “Toplumsal Barışın İnşası: Sivil Anayasa Arayışı” adlı kitabın da yazarı Vahap Coşkun, analizinde TESEV ve Heinrich Böll Stiftung’un benzer çalışmalarına katılanların çalışmalarından da yararlanmış. Analiz içerisinde Lale Kemal (Saıibrahimoğlu), Faik Tarımcoğlu, Yusuf Şevki Hakyemez, Murat Yılmaz, Sertaç Bucak, Faruk Bilir, Muhsin Öztürk, Ahmet İnsel, Ümit Cizre, Yılmaz Ensaroğlu’ndan alıntılara da yer vermektedir.

Ümit Kardaş’tan alıntıyla TSK’nın; “kendi varoluşunu, devleti kutsayan ve koruyan bir tehdit ve güvenlik anlayışına yani ‘ötekiler’in varlığına kilitleyen ve ‘öteki’nin tanımını bizzat kendisi yapabilen bir ‘iktidar’ odağı” haline geldiği ileri sürülmektedir.

İddia bu ya, güya TSK, vesayet rejiminin halk nezdinde haklılaştırmak iç ve dış düşmanlar/tehditler yaratıp, bunlar üzerinden topluma korku pompalanmış. Toplumu bu tehditlerden korumak iddiasıyla da vesayet rejiminin varlığını meşrulaştırmaya çalışmış!

Analizin yapıldığı dönemde Freedom House’un (Özgürlükler Evi) 2010 raporunda Türkiye demokrasi sıralamasında 89. sırada bulunmakta ve kısmen-özgür” ülkeler (partially-free) veya “yarı-demokrasiler” arasında yer almaktadır. Sebebi de tek kelimeyle “askeri vesayet”tir.

Aynı kurumun 2015 raporuna göre de Türkiye demoratikleşmede daha da gerilemiş. 86 ülke “Özgür”, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 59 ülke “Kısmen Özgür”müş. Oysa 2007’de Ergenekon’la başlayan, Kafes, Balyoz vb kumpas davalarıyla devam eden süreçte TSK’de “askeri vesayet”i sürdüreceği düşünülen komutan ve subaylar tasfiye edilmişti. Demokratikleşeceğimiz yerde neden geriledik?

Son Söz: Türkiye’nin “askeri vesayet”le değil, demokrasi ile sorunu olduğunu savunuyorum. Acaba Türk Silahlı Kuvvetlerini ‘demokratikleşiyoruz’ diye FETÖ’cüler içerden, ‘demokrasi aşığı’ kurumlar tarafından da göstere göstere dışarıdan tasfiye edildiğini” söylesem ne dersiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof.Dr. Celalettin YAVUZ Arşivi
SON YAZILAR