ORTA ASYA DA TIRMANAN GERGİNLİK
Yeni yazı serime geçmeden önce Orta Asya da oluşan gerginliği ve tırmanışının kilometre taşlarını yazmak istiyorum…
Orta Asya da güç dengelerinden kısaca bahsetmek gerekirse, söz sahibi aktörler olarak karşımıza Çin, Rusya, ABD, Japonya, Avusturalya, Hindistan, Pakistan gibi önemli aktörler çıkacaktır.
Ben burada ilk olarak son yılların yükselen yıldızı Çin’i ele almak istiyorum. Ekonomik anlamda büyük atılımlar yapan ÇHC (Çin Halk Cumhuriyeti) buna bağlı olarak askeri anlamda da kendini geliştirmeyi ve olası savaşlara karşı caydırıcı güç olmayı planlamaktadır. Bu bağlamda bir deniz ve uzay gücü olma yolunda Xi Jinping önderliğinde büyük adımlar atmaktadırlar ki bugün itibari ile Çin deniz kuvvetleri toplam deniz harekat gücü olarak 300 gemi ile ABD (287) yi geride bırakmıştır.
Burada dikkat edilmesi gereken konu ise Çin’in ısrar ile deniz gücünü artırmaya yönelik attığı adımlardır. Çin ilk olarak yumuşak güç doktirinini benimsemişken son yirmi yıldır düzenli olarak Tayvan ve irili ufaklı 1600 adayı kendi toprakları olarak görmesi ve bunu dünya kamu oyuna kabul ettirme çabalarını dile getirmektedir. Burada ABD devreye girmektedir..
ABD Tayvan ve Japonya üzerinden Çin’i çevrelemeye çalışırken Avusturalya ya konuşlandırdığı 52 nükleer bombardımanı ile bir yığınak yapmaktadır. Çin denizi dediğimiz alan kısaca bahsedecek olursak Tayvan Filipinler Vietnam gibi ülkelerin arasında kalıyor. Doğal olarak Çin deniz sahasını bir göl haline getirmiş gibi oluyor. Çin deniz gücünü artırarak bu kısıtlı alanı bertaraf etmek için başta Tayvan olmak üzere adalar üzerinde hak talep ederek deniz yetki sahasını genişletmeyi ve ABD hegemonyasını kırmayı hedeflemektedir. ABD Çin’in bu arzu ve hedefine Japonya müttefiki Kore ve askeri yığınak olarak kullandığı Avusturalya ile Çin’i sınırlamaya ve dengelemeye çalışmaktadır. Ayrıca bir çok araştırmacı ve akademisyenin dillendirdiği süper güç Çin söylemi ABD tarafından kendi hegemonyasına tehdit olarak algılanmaktadır.
Japonya rakip olduğu ve geçmiş tarihte deniz savaşında galip geldiği Çin’in bu tutumuna karşı ne yapıyor! Geçen günlerde Japonya başbakanı Kişida 115 trilyon YEN (865 milyar dolar) olarak meclise sundu ve onaylandı. Bu bütçenin 52 milyar doları savunma giderlerine yani askeri giderlere ayrıldı. Gerekçe olarak yaptığı açıklama ise yakın gelecekte bir savaş beklentisi olduğudur. Kişida yaptığı konuşma da Güney Kore’nin balistik füze denemeleri ve rakibi Çin’in savunma bütçelerini her geçen yıl hızla artırmaları olarak sunmuştur. Bu bütçe taslağını ABD alkışlamıştır bu durumda insanın aklına ilk gelen şey ise bu taslağı Japonya kendi milli şuuru ile mi yaptı yoksa birileri tarafından yönlendirildi mi?
Vietnam Filipinler ve diğer küçük çaplı askeri güce sahip devletler pek söz sahibi olamasalar da coğrafi yakınlıkları ve uluslararası hakka sahip oldukları için ABD Rusya ve Çin tarafından kullanılıp yönlendirilebiliyorlar.
Asya’nın Çin-Rus işbirliğine tanıklık etmesinin sebebi kesinlikle ABD dir. ABD’nin Çin’e karşı Trump ile başlattığı ticaret savaşı, askeri ihracatta Rusya’yı geçerek ABD’den sonra ikinci sıraya yerleşen Çin’i düşünürsek Rusya’yı sevindirmiştir. Bundan kısa süre önce Rusya’dan silah ihraç etmekte olan Çin bugün silah ihracatında Rusya’yı geride bırakmıştır. Keza aynı şekilde batı dünyasının Rusya’ya uyguladığı Ukrayna ambargosu da Çin’in işine gelmiştir. Böylelikle Rusya’yı kendine muhtaç etmiştir. Son boru hattının inşasının bitmesi ile birlikte Rusya Çin’e yıllık 125 milyar metreküp gaz ihraç edecek düzeye gelecektir. Enerji ihtiyacını ve güvenliğini karşılamak isteyen Çin ve ABD baskısı ile Rusya’ya bağımlılığını azaltmak isteyen AB’ye karşı Rusya kendini garantiye almış olacak. İşbirlikleri her ne kadar ABD vesilesi ile artıyor olsa da Çin ve Rusya Orta Asya da rakiptir ve mutlaka çıkar çatışması içine girecektir…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.