Kudüs’ü, Arap ihaneti sonucu kaybettik.
9 Aralık 1917'de Osmanlı Askerleri Kudüs’ü terkettiği günden beri Filistin ağlıyor.
11 Aralık günü Kudüs’e giren İngiliz General Allenby: “Haçlı seferleri sona erdi, artık burada Türkler olmayacak" diyordu…
Kudüs’ü kaybetmemize yol açan tarihi olayları kronolojik olarak vermeye çalışalım:
Peygamber soyundan geldiği iddia edilen, Mekke Emiri Şerif Hüseyin ve oğulları tarafından 6 Haziran 1916 tarihinde Hicaz, Filistin ve Suriye cephelerinde Arap ayaklanması başlatıldı.
Arap isyanlarının birçok tarihi sebepleri sayılabilir. En önemli sebep, Yavuz Sultan Selim tarafından 1517’de: Mısır, Suriye ve Hicaz’ın fethedilmesi ile İslâm halifeliğinin Araplardan Osmanlı padişahlarına geçmesi nedeni ile Türklerin hilafeti Araplardan; “zorla” gasp ettiği ve hilafetin “Araplardan başkasına ait olamayacağı” inancıdır…
Gizli Arap İhtilâl Cemiyetleri kurulur. Bu cemiyetlerin dağıttığı bildirilerden bir örnek: “…Şahit olunuz ki kıyama (ayaklanma) davet günündeyiz… Siz onların (Türklerin) elinde yünü alınır, sütü içilir, eti yenir bir sürüsünüz… Paralarınız İstanbul köşklerinde, içkilere, musikilere sarf ediliyor. Gençleriniz, Arap kardeşlerinizi öldürmek için Yemen’e, Kerak’a ve Huran’a yollanıyor. Türkler emrettiği zaman kardeşlerinizi öldürüyorlar. Ermenilerin yaptığı ve yapmakta olduğu gibi haklarınızı ve halkınızı korumak için kan dökmüyorsunuz… Ey Araplar kalkınız. Kılıçlarınızı kınından çıkarınız. Şahsınıza, cinsinize, lisanınıza düşmanlık gösterenleri memleketinizden temizleyiniz…”
M. Mekke Şerifi Hüseyin, İngiliz temsilcisi McMahon’a yazdığı mektupta: “Mersin-Adana, Birecik-Urfa-Mardin dâhil İran sınırına kadar yerlerin Arap ülkesi olarak bağımsızlığının tanınması halinde Türklere karşı İngilizlerle yan yana savaşabileceğini” bildirir.
İngilizler; 14 Ekim 1914 tarihinde Osmanlı Devleti egemenliğindeki Akabe’yi bombalar.
Sultan Mehmet Reşat, Halifelik sıfatını kullanarak 11 Kasım 1914’te “Cihad-ı Mukaddes” (Kutsal Savaş)’i ilan etmek suretiyle, ortak düşmana karşı İslâm âlemini birlikte savaşa katılmaya çağırır… Bu çağrı fayda sağlamaz.
Kahire’deki İngiliz Genel Valisi Sir Henry McMahon, Temmuz 1915’de yaptığı görüşmede Şerif Hüseyin’e: “Arap devleti sınırlarının; Kuzey’de Mersin, Adana, Birecik-Urfa-Mardin dâhil, İran sınırına kadar, Doğuda, Basra Körfezi, Güneyde, Aden üssü hariç Hint Okyanusu kıyısı, batıda ise Kızıldeniz-Akdeniz (Mersin’e kadar)” sözü verir…
1916’da İngiliz ajanı Yüzbaşı Lawrence, Şerif Hüseyin ve oğulları ile tanıştırılır, Emir Faysalın kuracağı Arap ordusunda teknik danışman olarak görevlendirilir.
Haziran 1916’da ilk defa ayaklanan asiler, Suriye ile Medine arasındaki Hicaz demiryolunun Hedye kesiminde demiryolunu ve telgraf hatlarını tahrip eder.
6 Haziran 1916’da Mekke Emiri Şerif Hüseyin ve oğulları Ali ve Faysal: Medine etrafındaki Türk karakollarına saldırıya geçer.
Arap ayaklanması başlamıştır.
11 Haziran 1916 günü Arap asileri, Mekke’deki 22. inci Tümen’e ait Türk kale ve kışlaları ile önemli tesislerini yoğun ateş altına alır. Sonuçta Mekke Arapların eline geçer, tümene ait erzak depoları da yağmalanır.
İngiliz destekli Asi Arap kuvvetleri de karadan Cidde’ye saldırır. Cidde, 16 Haziran 1916 tarihinde 45 subay, 140 er, 16 top ve makineli tüfekle birlikte Araplara teslim olur.
Şerif Hüseyin’in oğlu Emir Faysal, bir dağ bataryası takviyeli 10 bin kişilik kuvvetiyle 18 Ocak 1917 tarihinde Yanbu’dan kıyı yolu ile Vech’e doğru hareket eder. Vech’te bulunan Türk birlikleri; İngilizlerin bombardımanına ve Emir Faysal kuvvetlerinin saldırılarına daha fazla dayanamayarak geri çekilir.
Medine ve etrafında 1917 yılı içerisinde meydana gelen muharebelerin ilki, 58. inci Tümen’e ait bir Türk birliğine Asi Arap’ların saldırması ile başlar. Birçok şehit verilir.
Mart-Nisan 1917 ayları içerisinde Lawrence’ın önderliğinde demiryollarına, istasyonlara girişilen düşman saldırıları sonunda 29 Türk askeri şehit olmuş, 56’sı ise esir edilmiş, 450 civarında ray ve telgraf telleri tahrip edilmiştir.
Ağustos 1917 başından Aralık 1917 ayı sonuna kadar olan 5 aylık süre içerisinde: Hicaz demiryollarına yapılan saldırılarda 55 şehit, 63 yaralı ve 74 esir verilmiş, ayrıca 15 köprü, 3254 ray, 152 telgraf direği tahrip edilmiştir.
Lawrence, yanında bulunan Arap birliklerine; “…Savaşçılar! İçinizde en iyisi, en çok Türk öldürecek olandır. Esir almayacaksınız. Teslim olmak isteyeni öldüreceksiniz. Hepsini öldürün! Hepsini öldürün” talimatı vermiştir. Asi Araplar, geri çekilen, çoğu yaralı “su…” diye inleyen Türk askerlerini insafsızca katletmiştir.
Arap kuvvetleri; Akabe yolu üzerindeki Guveyra, Kethira ve Hufre’yi ele geçirdikten sonra Türk birlikleri, fazla direnme göstermeden Akabe’yi 6 Temmuz 1917 tarihinde düşmana teslim etmiştir…
General Allenby komutasındaki İngiliz Ordusu; 7 Kasım 1917’de Gazze’ye girerek Filistin kapılarını açmış, 9 Aralık 1917 tarihinde de kutsal Kudüs şehrini ele geçirmiştir.
25 Ekim 1918 tarihinde İngiliz ve Arap birlikleri Halep’e girer.
Türk Ordusu, on binlerce ŞEHİT verdiği kutsal topraklardan geri çekilerek 26 Ekim 1918 tarihinde Adana’ya intikal etmiştir.
Sonuç olarak, 30 Ekim 1918’de Limni Adası’nın Mondros Limanı’nda İngilizlerin “Agamemnon” savaş gemisinde imzalanan Mondros Mütarekesi gereğince; Hicaz, Asir, Yemen, Suriye ve Irak’ın boşaltılmasına ve bütün garnizonların en yakın müttefik komutanına teslim edilmesine karar verilmiştir.
13 Ocak 1919 tarihinde Şerif Hüseyin’in oğlu Emir Abdullah kuvvetleri Medine’ye girer.
Fahreddin Paşa ise Kahire’deki esir kampına gönderilir...
400 senelik Osmanlı egemenliği 17 Ocak 1919’da son bulur.
Fahreddin Paşa, daha sonra Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından kurtarılarak tutuklu bulunduğu Malta’dan Anavatana getirilmiştir. Atatürk’ün “...Adını tarihine altın kalemle yazmış dostum...” iltifatı ile karşılanmıştır.
Sonsöz: Kudüs'te bugün yaşananlar… Arap ihanetinin sonucudur.
.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.