TÜRKİYE, DEĞİŞİM DİPLOMASİSİNDE Mİ?
Korona virüsü salgını kontrol altına alındıktan sonraki süreç, bütün devletler için bir dönüm noktası olacaktır.
Ve ne yazık ki Türkiye de bu değişim sürecinin eşiğinde…
Peki Türkiye bu değişim sürecini nasıl atlatabilecek, nelerle karşılaşacak? Kısa çaplı bir analizle sizlerle istişare etmek isterim…
*
Global bir köy haline gelen dünya düzeninde; devletler sadece geleneksel diplomasi yöntemleriyle istedikleri sonuçları alamayacak vaziyette olunca, devreye kamu diplomasisi girmiştir. Yani uluslararası ilişkiler çerçevesinde kamu diplomasisi kavramı altında; muhatap toplumları etkileyen, deyim yerindeyse “gönüllere giren” bir yardımlaşma anlayışı ile devletlerin geleneksel diplomasisinin yerini kamu diplomasisi almıştır.
Fakat küreselleşen yeni dünya düzeninde artık rövanşta olan anlayış; kamu diplomasisi değil değişim diplomasisidir.
Nasıl mı?
*
İkinci dünya savaşından önce devletler nazarında, sadece uluslararası sistemin aktörlerinin devrede olduğu geleneksel diplomasi anlayışı hakimdi. İkinci dünya savaşından sonrasında ise uluslararası örgütler ve sivil toplum kuruluşlarının, milletler arası aktörler olarak devreye girmesiyle geleneksel diplomasi konsepti kamu diplomasisine dönüşmeye başlamıştı.
Artık faşizm ile komünizmin, liberal demokrasi ile marksizmin savaşının olduğu bir dünya düzeninde değiliz. Konvansiyonel olmayan ve içerisinde birçok tehdit unsurlarını barındıran dördüncü nesil bir savaşın içindeyiz…
Peki nedir bu dördüncü nesil savaşı? Kısaca özetlersek; 20’nci yüzyılın ortalarından başlayıp sonu belli olmayan, öznelerin ve fiillerin, sivil ile askerîn, savaş ile barışın ve kaos sınırlarının net olarak belirlenemediği bir savaş türü...
Ve ne yazık ki kamu diplomasisi, dördüncü nesil savaş döneminin diplomasi anlayışına ters bir anlayışa sahiptir. Çünkü dördüncü nesil savaş, değişim diplomasisinden beslenmektedir. Menfaatlerden, bencil ve şımarık devletlerden, çıkar savaşlarından, değişken rejim sistemlerinden…
*
Köklü ilişkiler kurmayı hedefleyen, kültürel diplomasiyi geliştiren, olağanüstü durumlarda uluslararası yardım kampanyalarını teşvik eden kamu diplomasisi; artık Korona virüsü salgını ile bir yıpranma sürecine girmiştir ve uluslararası yardımlaşmadan bireysel yardımlaşmaya geçilmiştir.
Korona, insanlarda büyük bir panik ve korku yaratmaktadır böyle bir ortamda yardımlaşma duygusu sadece ülke içinde güçlenebilir, ülkeler arasında değil.
Çünkü bütün devletler, ülkelerinde kontrolü sağlamaktan başka hiçbir şey yapamamaktadır. Mesela başka bir ülkeye maske ve dezenfektan yardımı yapılsa, yardım yapmak isteyen ülkede kamuoyu; haklı olarak “Ülkemizin ihtiyacı varken başka ülkelere yardım gönderemezsin.” demektedir. Hal böyle olunca; uluslararası dayanışmaya önem veren kamu diplomasisi zarar görmekte ve yerini değişim diplomasisine bırakmaktadır…
Umarım bu süreç, devletleri bencilleştirmez şayet amaç bu ise yeni küresel dünya sisteminde yaşanılan bu hibrit savaşının şiddeti daha da artacaktır.
*
Peki Türkiye, bu değişim diplomasisinden nasıl etkilenecek?
Türkiye’de, bu süreçte kanımca değişime uğrayacak unsurlar şe şekildedir: Milliyetçilik, milli ekonomi, milli menfaat ve çıkarlar, askeri stratejik öngörüler, insan hakları ve demokrasi menfaatleri, uluslararası stratejik öngörüler, jeo-politik ve coğrafi konum ile tarım kaynakları.
Umarım bu değişim Türkiye’de, milli bürokrasinin önünü açıp, mandacı bürokrasiyi tarihin karanlık sayfalarına gömer.
*
Bu değişim sürecinde; Türkiye’deki milliyetçilik kavramı yeniden tanımlanmalıdır. Türkiye coğrafyası içerisinde yaşayan insanların her koşulda milli birlik ve beraberliğe, millet olma bilincine ihtiyaç vardır ve bu ihtiyaçlar neticesinde insanlarımıza millet olma bilincini aşılayacak yeni stratejilerin çizilmesi gerekmektedir.
Milli birlik ve beraberlik sağlandıktan sonra, Türkiye’nin kendi kendine yetebileceği milli bir ekonomik hedef önceliği olmalıdır, bu yeterlilik kazanıldıktan sonra milli ekonominin varlığı dış dünyada gösterilerek dünya jeopolitiği içindeki coğrafi yapımızın önemi bütün devletlere hissettirilmelidir çünkü yeni dünya düzeninde , çıkarlar sadece ekonomik…
*
Türk devlet aklı, bu değişim diplomasisinde milli birlik ve beraberliği arkasına alarak; yukarıda bahsettiğim bütün unsurlarda yeni bir strateji çizerse kurulan bu yeni dünya düzeni Türkiye’nin gücünü görecektir. Unutmayın ki; öncelik milli birlik ve beraberlik ruhu, ardından insanlarımıza taze bir nefes aldıran milli ekonomi…
Bir sonraki yazı dizilerimde daha ayrıntılı bir analizle buluşmak dileğiyle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.