SANAL KAHRAMANLARA ÜLKÜCÜLÜK DERSLERİ
“Ülkü” nazlı bir dava, “Ülkücülük” zor zanaat…
Milliyetçi olabilirsiniz ama Ülkücü olamazsınız.
Milliyetçiler, “devrim” takıntısıyla “ulusalcılık”a dönüşse de CHP’de, “muhafazakâr liberal”e dönüşse de AKP’de de vardır. Daha önce AP’de, DYP’de, DP’de, ANAP’ta oldukları gibi…
Ama “ülkücü”nün kalesi sadece MHP’dir; MHP, Ülkücü Hareket’in siyasi organıdır.
Bu teşkilat, vefanın, sadakatin, Türklük ve vatan sevgisinin, ne pahasına olursa olsun salt gerçeği dillendirmenin, baraj altı kalma riski olsa da “dava” uğruna fedakârlığın, “ama”sız, “fakat”sız, sadece Türk milletinin gelecek hesaplarının yapıldığı son kaledir.
Bu sebeple ta Başbuğ’un yalnız yola çıktığı devirlerden beri, bu kutlu davanın siyasi hareketi çok çetrefilli seçimlerden geçmiş, dünya ve Türkiye şartlarında TBMM’de çok inişli çıkışlı sayıda milletvekiline sahip olmuştur. Ülkücü ideolojinin partisi MHP, sadece iktidar amaçlı kitle partileri gibi bir geniş yelpazeye sahip olamaz.
Ülkücü çekirdeğin yönettiği teşkilatta zaman zaman sağduyulu, milliyetçi, muhafazakâr yelpazeden bazı isimler geçici küçük başarılara imza atmışsa da, takip eden dönemlerde, darbe, iktidar partisi tuzağı ve seçim yenilgisi gibi sebeplerle partiyi ilk terk eden, başka denizlere açılanlar da bunlar olmuştur.
MHP tabanı, “üç hilal” altında gördüğü ve devirlerin yıldızlaştırdığı bu “sanal kahramanlar”ı hep hatırlar. Devrin şartları içinde diğer sağ partilere, sadece “sol”un gelmemesi, oyların bölünmemesi gibi sebeplerle gidip oy da verir.
Son iki seçimde olan biten buna yakın olsa da Türk milliyetçisi ve Ülkücü taban korkunç bir medya-iktidar-sa
7 Haziran’dan 1 Kasım’a evrilen zaman zarfında, Ülkü Ocakları, Türk Kamu-Sen, Türk Ocakları gibi Türk milliyetçisi ve Ülkücü kuruluşların eleğinden geçmiş kadro partiyi yönettiği halde, MHP ve lideri, 2 Kasım’dan beri aday gösterilmeyen, gösterildiği halde seçilemeyen, aday dahi olmayan “sanal kahramanlar”ın fırsat kollayan başkaldırılarına sahne olmaktadır.
Artık çeşitli siyasi kuruluşlarla, cemaat gibi yapılarla, kardeş ülke yönetimleriyle sıkı ilişkilerinin gün yüzüne çıktığı bu “sanal kahramanlar”, tam iki aydır süren “kurultay toplayacak yeterli sayı” aldatmacası ile adeta Ülkücü Hareket’in aklıyla alay etmektedir.
“Başbakan olmak istiyorum”, “Bugün kurultay, yarın iktidar” gibi sloganlarla belli bir grubun medyasında her hafta konuşturulmaktan
Başbuğ’un hep uyardığı o menfur “Bizans hastalığı”nı yeniden hortlattılar.
“Eski Ülkücü”, “Yusufiyyeli”, “aksakallı”, “MHP tabanı” etiketlerini, hatta Türkeş soyadını vitrine taşıyarak, kendilerine sempati ile bakan bir kısım kitleye cesaret ve sosyal medyada imkan vererek, sahip oldukları güçleri İnternette kullanarak, Ak troller örneği “troller” peydah ederek neredeyse partide bir iç savaşa niyetlenmiş bulunuyorlar.
MHP lideri Bahçeli’yi kimi istenmeyen adam, kimi yorgun, kimi “üst katta oturan ve ‘onursal başkan’ gibi garip adlarla danışman” ilan ediyor.
Sonra… Sonrası vahim… Hedef geciktikçe, teşkilatlarda direnişler başladıkça, Bahçeli’ye sadakat bildirileri yayınlandıkça, bir yandan “Ülkücü, Ülkücünün kardeşidir”, “Ülkücü ülkücüye iftira etmez” gibi laflar üretmekten, bir yandan da partide ve Ülkücü Hareket’teki “muhalif kardeşlerini” ve propaganda kaynaklarına karşı hareket eden Ülkücü kalem ve haber sitelerini birileriyle işbirliği yaparak karalamaktan ve kapattırmaya kalkmaktan bile çekinmiyorlar.
Olan biten de Ülkücü iradenin gözü önünde cereyan ediyor!
Ülkücülük bir meziyet, bir madalya, bir şereftir bilmezler…
Ülkücülük sadakat ve vefadır, bu hasletleri asla yaşamazlar…
Ülkücülük, kardeşine kumpas kurmaya izin vermez; Ülkücülük zaten ülkücünün aile, namus, haysiyet ve şerefiyle asla oynamaz, oynanmasına da izin vermez!
Tabutluklardan çıkıp 12 Eylül zindanlarından süzülüp gelen kutlu Ülkücü dava denizinden başka denizlerde yüzmeyen hangi MHP’linin bu tür kumpas ve isyan girişimine şahit oldunuz bugüne kadar? Hiç!
Şu veya bu şekilde bu davadan kopup yeni siyasi oluşumlara bayrak açanların uzun soluklu olduğu da görülmemiştir…
MHP, yaşadığı kurultaylardaki üzücü olayları bu “sanal kahramanlar” yüzünden yaşamıştır. Dev bir STK olarak gördükleri Ülkü Ocakları’nı, öyle veya böyle daima var olacak bir MHP’yi elde etmek, Türkiye’de bazı kapıların anahtarını ele geçirmek demektir onlar için.
Ülkücü ahlak, adap ve geleneği, şefkat ve merhametini istedikleri gibi kullanabilecekle
“Lider-Teşkilat-D
Üç gün önce lideri öve öve bitiremeyenlerin
MHP Genel Başkan Adayı olmuş iki ismin ikisini de hem 7 Haziran’da, hem de 1 Kasım’da birinci sıradan milletvekili adayı yapan Bahçeli’nin yerinde bu “sanal kahramanlar”dan biri olsa, o sığ siyasetleri onları aday gösterir miydi?
Burada Ülkücülük üzerine ders vermeye kalkacak değiliz…
Ama Genel Başkan Adayı olarak dolaşan, Ülkücü geçmişi olmayan, kayınpederinin isteği ile vekil yapıldığı MHP’de ego patlaması yaşayan, sosyal medyada fırtınalar estiren, liderin bütün ikazlarına rağmen durulmayınca ihraç edilenlere Ülkücülük üzerine bazı şeyleri anlatmalıyız…
Yarın devam edelim…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.