‘’17-25 ERDOĞAN’IN YEŞİL CENNETİ’’
17 Aralık sabahı… Saat 06.30… Türkiye’nin en büyük yolsuzluk operasyonlarından biri için düğmeye basıldı. Sene 1994; “İşte bütün servetim bu yüzük. İstanbul’a hizmete hazırım. ( RP adayı Recep Tayyip Erdoğan, resim sergisi açılışında)” Erdoğan 1994 yılında Refah Partisi'nden İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı'na aday olduğu günlerde katıldığı bir sergi açılışında fotoğraftaki yüzüğü göstererek, “İşte tüm servetim bu” demişti. Sadece bir yüzükle yola çıkan Erdoğan'ın aradan geçen 20 senede resmi serveti 500 bin TL'lik alacağı dışarda tutulsa dahi 740 kat artmış durumda. Erdoğan, bilinen resmi servetiyle Forbes Dergisi'nin hazırladığı listede 8. sırada yer alarak İngiltere Kraliçesi, Monako Prensi, Norveç Kralı gibi köklü aileleri geride bırakmış durumda. Ayrıca Wikileaks belgelerinde ortaya çıkan verilere göre İsviçre bankalarında 8 gizli hesabı olduğu belirtilirken, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu iddianamesinde yer alan tapelerde kayıt dışı onlarca villa, ev ve yüksek miktarda nakit para sahibi olduğu yer almaktaydı. Bağımsız Dergisinin Şubat 2014 sayısında, İrfan Taştemur’un kaleme aldığı ‘’ Son Edelman Raporu’’ unda AKP ve Recep Tayyip Erdoğan’ın ve dolayısıyla AKP hükümetinin gerek dış politikada gerekse yolsuzluk konusunda batağa saplandığını açıklamaktadır. ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Eric Edelman, Türkiye ve Ortadoğu uzmanlarıyla birlikte ‘Bipartisan Policy Centre’ adlı düşünce kuruluşu için yeni bir rapor hazırladı. Bu rapor AKP'nin iktidara gelmesiyle Türkiye'nin dış politikasının Batı'da bağımsız, hatta Batı'ya ters düşen yeni bir maceraya girdiğini saptamaktadır. Edelman ve arkdaşları Türkiye'deki yolsuzluk soruşturmalarından tam bir gün sonra 18 Aralık'ta yayınladıkları 90 sayfalık raporda AKP'nin iktidara gelmesiyle birlikte başlayan dış politikadaki kaymaları detaylı bir şekilde Amerika kongresine sunuyor. Edelmann, yine kendisi gibi eski Ankara Büyükelçisi olan ve AKP'nin kurucuları arasında sayılması gereken ve hatta Recep Tayyip Erdoğan'ı Başbakan yapan Abramowitz ile birlikte kaleme aldığı o raporda; Başbakan Erdoğan'ın tam anlamıyla tek adamlık otoriter bir rejim kurduğunu ileri sürmüştü. Erdoğan'ın davranış biçimini patalojik nedenlere bağlayanların bulunduğunu da iddia eden Edelman ve Abramowitz son raporda da Erdoğan'ın ruhsal durumuna vurgu yaparak ''Huysuz, asabi, günü gününe uymayan, kararsız, çarpaşık'' anlamına gelen ciddi ve kuvvetli sıfatlar kullanmaktadırlar. Recep Tayyip Erdoğan’ın ve İktidarına yönelik başlayan 17-25 Aralık ile yolsuzluk operasyonlarını İktidara yönelik bir karşı devrim hareketi olarak sunan kalemşörlerin ve yardakçılarının unuttuğu bir nokta var. Bu yolsuzluk operasyonu o kadar büyük bir alana yayılmaktadır ki o kadar büyük boyutlara ulaşmıştır ki bu gün Ortadoğu’da ; ‘’Parçalanmış El- Kaide atomunun güçlü parçacığı ve Selefiliğin seferilik halinden, yerleşikliğe geçmeye çalışan IŞİD’in , hedef olarak ‘Hicaz-Mekke ve Medine’yi koyan IŞİD'in amacının, Ortadoğu'nun sünni temsilcisi Suudi Arabistan olduğu ve IŞİD'in kimlere hizmet ettiği de bir kez daha netlik kazanmakla birlikte , ''Arabistan'ın yeni emirlikleri olma yönünde ilerlemek isteyen IŞİD'in'', Türkiye bağlantısı kime hangi amaçla hizmet etmektedir ? sorusunu sormak yanıtlarını aramak gerekmez mi ? İktidarın içine düştüğü ‘BOP’lu uluslar arası yolsuzluk göz ardı edilmek istenmektedir. 17 Aralık sabahına tekrar dönelim: 17 Aralık sabahı Türkiye’yi sarsan tarihi yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda, bugüne kadar görülmemiş boyutta kara para aklama, rüşvet ve yolsuzluk kamuoyunun gözleri önüne serilmişti. Reza Zarrab’ın dağıttığı iddia edilen rüşvet 139 milyon, kara para aklama ve yolsuzluğun ulaştığı boyut ise 87 milyar Euro olarak ortaya çıkmıştı. Hatırlatmak isteriz ki; İçişleri Bakanının oğlunun evinden 7 çelik para kasası ve içerisinde 1,5 milyon lira bulundu. Dönemin Halk Bankası Genel Müdürü’nün evindeki kütüphanede ayakkabı kutuları içerisinde 4,5 milyon dolar para ele geçirildi. Zarrab’ın Zafer Çağlayan’a 700 bin lira değerinde bir saati rüşvet olarak verdiği resimlerle, Egemen Bağış’a milyonlarca doları rüşvet olarak bizzat verdiği video kayıtlarıyla belgelendi. http://www.youtube.com/watch?v=EsEg8POHXG4 Son 100 yılın en büyük yolsuzluk operasyonu, kirli bir adaletle kapatılmak istenmektedir. 17 Aralık dosyasının savcılık marifetiyle kapatılmış olması Türkiye’de adaletin sonlandığının ve sıfırlandığının en somut göstergesidir. 17-25 Aralık tarihleri Türkiye’de, ‘’Adalet Saat’inin’’ durduğu anlar olarak tarihe geçmişlerdir. Bu dosyada adı geçenler adaletin önünde aklanması gerekirken, ömür boyu bu büyük şaibenin ağırlığını yaşayacaklardır. Bu da bir bakıma onlar için büyük ceza ve çocuklarına bırakacakları karanlık bir manevi miras olacaktır. Bu davayı yargı ‘takipsizlik kararı’ ile kapatmış olabilir. Ancak unutulmamalıdır ki, 17-25 Aralık tarihleri her zeminde dile getirilecek, unutturulmayacak ve takip edilecektir. Bu büyük yolsuzluk dosyaları bugün için belki savcılıklar marifetiyle kapatılmış olabilir, ama bu dosyalar kamuoyu vicdanında çoktan ömür boyu mahkûmiyete çarptırılmıştır. Belki bu kişilerin ailelerine bıraktıkları maddi büyük bir servet olabilir, ancak aynı zamanda bıraktıkları karanlık manevi miras mahkûmiyetlerini ağırlaştırmış olacaktır. Unutulmasın ki ne kadar takipsizlik kararı verilirse verilsin bu dosyalar halkın cebinden çalınan her kuruşun hesabı verilmeden halkın vicdanın da kapanmayacaktır. Memleketi rüşvet bataklığı, yolsuzluk rezaleti, kamu malı arpalığı, yağma ve soygun savaşları, örümcek ağı gibi sarmış durumdadır. Toplum birbirine amansızca düşman haline dönüştürülmüş ve halkın eğitimsiz bırakılan tabakaları uyutulmuştur. Nüfusunun % 99.9’unun Müslüman olduğu ülkemizde Müslümanlar , maalesef ülkemizin vicdanı terazisini çalıştıramamışlar, gerek sosyal medyada gerekse yazılı basında ayyuka çıkan iktidarın yolsuzluklarına karşı sus pus kesilmişlerdir. Oysaki Allah’a ve ahiret gününe inandıklarını, Kur’an okuduklarını, Peygamberin yolundan gittiklerini söyleyenler, ülkelerinin “derin vicdanı” olmak zorundaydılar ancak olamadılar. Bu gün daha 17-25 Aralık sene-i devriyesine üç gün kala, iktidarın günlerce evvel yeni bir soruşturma dosyası ve operasyon gerçekleştireceğinin sosyal medyadan paylaşılması ve bir uzun bir dönemi el ele kol kola birlikte arşınlayanlar bu gün 17-25 Aralık yolsuzluğunu kapatmak adına düğmeye basmıştır. Ortada yönetilen bir devlet vardır ve bu devleti yönetenler; ‘’Uhud savaşındaki okçulardan medeniyet kurmaya yeltenenler ile Cem sultan’ın çocuklarından saltanat yaratmaya çalışanların kavgası haline gelmiştir. Bu Kavganın, Din-i İslam ile hiç alakası yoktur. Bu kavga, bitmişliğin,tükenmişliğin, basiretsizliğin, kokuşmuşluğun ve şeytanla pazarlığa girenlerin kirli çamaşırlarının ortaya döküldüğünün kavgasıdır “Para, para para.’’ Napolyon ve Tayyip Erdoğan;İktidar yolsuzluk, iktidar rüşvet ve iktidar para ilişkileri her ülkede siyasetçilerin başını ağrıtır. Sadece ağrıtmakla kalmaz başlarını derde sokar. Kimilerini de hapse. Japonya'daki siyasetçi böylesine “lekeli” bir iddiayla suçlandığında ya istifa eder görevinden,ya da (Harakiri) intihar. Yani Napolyon'un “para,para, para” sı pek matah bir sonuca götürmez hırsızları, arsızları, kapkaççıları... Tayyip Erdoğan'a ise yapacak tek şey kalıyordu: Cebini yeşile boyadığı elitler Çamlıca villalarında sefa sürerken; Ümraniye'de sefalet süren kitlelerin gözünü yeşile boyamak….. Esas tehlikenin türbe yeşili değil dolar yeşili olduğunu göremeyecek kadar çapsızların taktik desteği ile. sahtekar milletiz, vesselam... Lamı , cimi yok. Müslüman geçiniriz, yemediğimiz kul hakkı yoktur... Son sözlerim ise 14 Aralık’ta gözaltına alınan basın mensuplarına; Ergenekon diye absürt bir suçlamadan bir ulusu Silivri'ye tıktıklarında paralel'cilerin hiç sesi çıkmadı .. İşte aramızdaki tek ve büyük fark İNSANLIK … Biz size de üzülürüz İNSANLIK adına... Günün sözü: Meşruiyet dışında meşruiyet ararsan, bir gün o arka sokaklarda yok edilmen kaçınılmazdır. '17-25 Aralık'Yolsuzluğu yapanların, Yolsuzluğa bulaşanların, Yolsuzluğa fırsat verenlerin, Yolsuzluğu kapatmak isteyenlerin, Yolsuzluktan rant elde edenlerin, Şeytanla İşbirliği yapanların, Yargıyı siyasallaştıranların, TSK'yı pasifize edenlerin, Uluslararası suç örgütleri ve teröristlerle İşbirliği yapanların başlarında demoklesin kılıcı gibi inene kadar bekleyecektir.!!! HANDAN ÖMER
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.