YAZDIM VE YAZACAĞIM
Yaklaşık 7 yıldır en üst çıtadan, en yüksek sada ile her platformda yazdım, dile getirdim ve haykırdım FETÖ terör örgütü diye. Bütün bunları söyler ve yazarken, keskin bir dil kullanmanın yanı sıra, cevval yazılar, iddialar ve serzenişleri dile getirdim.
Bu cevval ve keskin dil ve kalem olmanın ağır bedelleri ile karşılaştım.
Kimler gelmedi ki üzerime üzerime.
Sayısız binlerce davalar, sayısız celseler gırla gitmeye başladı hayatımda.
Her bir dava ayrı bir hapis cezası ve para cezalarıyla bir bir kesinleşmeye başladı.
Her türlü sindirme ve yok etme girişimlerine karşın, durmadan, korkmadan ve çekinmeden Vatan, Devlet, Millet, Bayrak ve Reis bilincimi her geçen gün daha bileyerek bu terör şebekesi ile mücadelem devam etti.
Ne zaman ki MİT tırları olayı, 17/25 Aralık kirli hamleler ve en nihayetinde 15 Temmuz işgal hareketi sonucunda son derece mağrur ama geç anlaşılmışlığın buruk sevincini yaşadım.
Bütün iddialarım, bütün ithamlarım ete kemiğe bürünmüş, bu terör şebekesinin çalışmalarına, vatan, millet ve devlete kurdukları kirli planları ve üyelerine dair yaptığım tüm saptamalar bir bir beni teyit etmeye başladı.
Lakin bir de kendi gerçeklerim vardı.
İşimi, gazetemi, maddi ve manevi her şeyimi kaybetmiştim.
Sadece kaybetmekle kalmamış bir de yüzyıllarca ölçülen hapis cezaları ve trilyonluk maddi cezalara mahkûm olmuştum.
Bu mahkûmiyetler bir bir hayata geçmeye başlarken, yaşadığım hayat zehir ediliyordu bana.
Bu durumu sahip olduğum her platformda dile getirmeme rağmen ne sesimi duyan ne derdime bir su dökenim dahi olmadı.
Sadece Ak Parti İstanbul milletvekili Sayın Metin KÜLÜNK beyefendi müstesna tüm çağrılarım adeta üç maymun oyununa tâbi tutuldu.
İçerlendim, kızdım, kırıldım.
Böyle olmamalıydı verdiğim bu özel mücadelenin karşılığı. Sahipsiz mi kalmalıydım!?
Bir hakkın teslimini yapmak adına, Sayın Metin KÜLÜNK ismini altını çizerek vurgulamak istiyorum.
Gücü ve imkânları oranında maddi ve manevi katkılarını gördüğüm tek vekil, tek yetkin ve tek samimi insandı.
Lakin benim dertlerim bir kişinin el atması ile bitecek gibi değildi. Ve bütün dertlerimi de Metin KÜLÜNK’ ün üzerine yığmam da adil ve ahlaki olmayacaktı.
İşte bu bilinç ve şuur ile Erzincan Ak Parti milletvekili Serkan Bayram ile iletişime girdim. Ve hatta benim durumumu daha yalın, çıplak ve çarpıcı ifade edilmesi adına kıymetli ağabeylerimi ve hocalarımı da ayrıca devreye soktum.
Bu değerli insanlar, Erzincan Ak Parti Milletvekili Sayın Serkan BAYRAM ile iletişime geçerek içerisinde bulunduğum çıkmaz durumu kendisine özenle ifade ederek kısmi bir yardım talebinde bulunuldu.
Güya memleketlim olan ve güya benim vekilim olan ve güya Ak Partinin halka dokunması gereken vekil, cüzzamlı bir hasta ile kontak kuruyormuş gibi, yaraya merhem olmak bir kenara, uzaklardan dahi selam vermez bir tavır takındı.
Oysa talep edilen, kendisinden istenilen yardım, bir vekil için adeta yok hükümde bir yardım talebiydi.
Defalarca telefon aramaları yapılmasına, ricalar ve minnetler edilmiş olmasına rağmen, duyarsızlık seviyesi tavan yapmış olan Serkan BAYRAM, bir ulak ile kararırım olumsuz olduğunu belirtti.
Bütün bu ve daha evvel yaşadıklarım sebebiyle, keskin dilim ve kalemimden şikâyetçi olanlar bilsinler ki, dün yazdım, bugün yazdım ve yarın da yazacağım.
Yeter ki sağdan soldan bana malzeme gelmiş olsun…!
Var mı elinde malzemesi olan…!?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.