"Kadın" Denince Ne Anlamalıyız?
Dünya Kadınlar Günü her yıl çok daha önemli bir hal alıyor. Bunun sebebi ne yazık ki, giderek artan ve derinleşen ayrımcılık, tahrik, taciz ve istismardır. Bu olumsuzluklar artık tahammül sınırlarını çok zorlayan, hatta taşıran noktalara gelmiştir.
Biz Türk milleti olarak kadına hak ettiği önemi ve değeri vermekte de, siyasal ve sosyal hakların sağlanmasında da, eşitlik anlayışında da övünülecek bir geçmişe sahibiz. Kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkı veren dünyadaki ilk ülkelerden biriyiz ve bu konuda Avrupa'nın çok ilerisindeyiz. Her türlü ayrımcılığı ve zorbalığı reddeden, kadın ve erkeği eşit gören ve buna göre hak ve yetki veren bir medeniyetimiz var. Tarihi şahsiyetlerimiz arasında kadınlarımız da en az erkekler kadar öne çıkmış ve takdir görmüşlerdir.
BEDEL ÖDEYENLER
Böyle bir geçmişimizin olması, bugün yaşadığımız acı ve vahameti ortadan kaldırmadığı gibi, bir çözüm de üretmiyor. Ne yazı ki, içinde bulunduğumuz çağın en büyük açmazı açgözlülük olarak öne çıkmakta, hoşgörü, merhamet ve adalet duygularındaki çatırdama tamiri imkânsız çatlaklar oluşturmaktadır. Teknolojideki baş döndüren gelişmeler, sosyal hayatı yüksek ölçüde tehdit etmekte, ahlaki zaaf ve zayıflıklar insanlığı esir ve tesir altına almaktadır.Bunun en büyük bedelini ne yazık ki, kadınlar, çocuklar ve mazlumlar ödemektedir. 8 Mart günün bu meselenin konuşulması, tartışılması ve gündeme gelmesi için bur fırsat olduğunu görüyoruz. Ancak, önemli olan konuşmak ve tartışmak değil, gittikçe derinleşen bu soruna kalıcı çözüm bulabilmektir.
Sayın Devlet Bahçeli bu haftaki grup toplantısında meseleye geniş yer ayırmış ve veciz değerlendirmelerde bulunmuştur. Siyasi gündemin öne çıkması sebebiyle yeteri kadar gündeme gelmeyen bu bölümü özellikle ve önemle hatırlatmak istiyorum:
EŞREF-İ MAHLUKAT
Biz kadın deyince ne anlamalıyız? Beşik sallayan anne, çocuğunu doyurup, giydirip büyüten ebeveyn mi? Biz kadın denildiğinde neyi görmeliyiz? Evini çekip çeviren, eşine destek veren, aşını işini dert eden bir fedakârlık anıtı mı? Biz kadını nasıl tarif etmeliyiz? Şeref ve namus timsali, ar ve iffet simgesi mi? Kadına baktığımızda neyin mahcubiyetini yaşamalıyız? Dinmeyen şiddetin mi? Verilmeyen değerin mi? Eksilmeyen istismar ve cinayetlerin mi?Kadına baktığımızda bu söylediklerimin hepsi fazlasıyla vardır ve karşımızdadır. En temel sorun, en bariz ayıp kadının bir insan olduğu gerçeğinin unutuluyor, umursanmıyor oluşudur. Kadın her şeyden önce bir insan, her şeyden önce eşref-i mahlûkattır.
DEHŞET TABLOSU
Kadınlar şiddete, istismara, tacize maruz kalmaktadır ki, bu dehşet tablosu insanım diyen, vicdan sahibi her kişi için utançtır. Sokak ortasında, adliye önünde, ev veya meskenlerin içinde, işyerlerinde hunharca öldürülen kadınlar sadece Türkiye'nin değil, sadece bölge ülkelerinin değil, tüm insanlığın kanayan yarası, kanatlanmış çığlığıdır. Ülkemizde 2017 yılı içinde 408 kadın katledilmiştir. Bunların çoğunluğu ise ya devlet koruması altındayken ya da boşanma davası sürerken hedef olmuşlardır. Bu yılın Ocak ayında 28, Şubat ayında ise 47 kadın cinayeti işlenmiştir. Yine 2017 yılında, 101 tecavüz, 247 taciz vakası yaşanmıştır. 376 kız çocuğu cinsel istismar felaketinin kurbanı haline gelmiştir. İstismar suçuna getirilecek cezalar ister kimyasal isterse de ebedi mahkûmiyet olsun, sonuna kadar uygulanmalı, sonuna kadar istismarcıların hesabı görülerek iyi hal falan da dikkate alınmamalıdır.
İNSANLIĞA İHANET
Gazi Mustafa Kemal Atatürk diyor ya; "Şuna inanmak gerekir ki; dünya üzerinde gördüğümüz her şey kadının eseridir." Böyle bir eser sahibi insan varlığına kıyılması karşısında ne zaman ayağa kalkacağız? Her şeyden malumat sahibi olurken, duyduğumuz, haberini aldığımız veya okuduğumuz şiddet sahnelerine daha ne kadar tepkisiz kalacağız? Aydınız, moderniz, çağdaşız, Cumhuriyet'in bekçisiyiz diye afra tavra satanlar kadınları sadece çıkarları doğrultusunda akıllarına getiriyorlar. Diğer taraftan meczubun birisi çıkıyor, kadınlara kocalarından dayak yedikleri için şükretmelerini tavsiye edebiliyor. Meselenin tuhaf yanı ise, bunu da din ve diyanet adına yapabiliyor. Asansöre yabancı bir erkek ile kadının birlikte binmesinin sakıncalarından utanmadan, sıkılmadan, yüzü kızarmadan bahsedebiliyor. Ne ara bu kadar sapık türedi? Hangi ara kadınlarımıza, çocuklarımıza göz koyan ahlaksızların, onları töhmet altında bırakan alçakların sesi çıkmaya başladı? Her kadın ve çocuk istismarı insanlığa ihanettir. Ve hiçbir ihanet cezasız bırakılmamalıdır. Her kadın cinayeti istikbalimizin kalbine indirilmiş hançer, Türk-İslam medeniyetinin ufkuna gerilmiş kanlı gömlektir. Biz bu hançeri kırmalıyız, bu gömleği ise kararlılıkla yırtmalıyız.
KADIN GELECEKTİR
Yaşanan felaketler kadar, bir de hiç gündeme yansımayan, yansıtılmayan pek çok mağduriyetler olduğu kuşku götürmez bir gerçektir. Korkudan, tehditten, baskıdan dolayı konuşmaktan çekinen kadın veya çocuklarımızın elinden tutmak, onların derdine derman olmak aynı zamanda insani, aynı zamanda vatandaşlık görevidir. Kadın demek insan demektir. İnsanın mutsuz olduğu yerde devlet istikrarlı olamaz. İnsanın korku içinde olduğu yerde asayiş ve huzurdan iz bulunamaz. Kadın ailedir, kadın annedir, kadın vatandır, kadın ülkedir, kadın gelecektir, kadın gelecek nesillerin teminatıdır. Eğer var olacaksak, eğer geleceği şuurla kavrayıp, irademizle kaleme alacaksak kadına yönelik şiddeti durdurmalı, katilleri ve şiddet faillerini toplumdan tecrit etmeliyiz. Hapisse hapis, hadımsa hadım, idamsa idam, neyse gereği yapılmalıdır. Kim ki, kadına bir fiske vurduysa, kim ki, kadına küfür ve hakarete yeltenmişse buna pişman edilmelidir. Hukuki, siyasi, tıbbi, vicdani, ahlaki tedbir ve tecrübelerle şiddeti kaynak yerinde kurutmalıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.