Türkeş Türk tarihinde dönüm noktasıdır
Milliyetçi Hareket Partisi'nin kurucu Genel Başkanı, dünyanın neresinde bir Türk varsa onun gurur kaynağı ve Başbuğu, Türk milliyetçiliği ve ülkücülüğün efsanesi, merhum Alpaslan Türkeş'in ebediyete intikalinin yirmibirinci yılındayız. Alpaslan Türkeş, aynı zamanda Hak yolunun, Peygamber aşkının mecnunu, namusun, ahlakın, ülke-millet sevdasının, bayrağın, ezanın, kısacası bütün milli ve manevi değerlerin sembol ismidir.
ETKİLİ VE BELİRLEYİCİ
Bugün dünyanın ve ülkemizin içinde bulunduğu açmazlar, Alpaslan Türkeş isminin anlamını, önemini ve yaptığı hizmetleri çok daha yükseltiyor ve ölümsüzleştiriyor. Başbuğ Türkeş, Türk tarihinde bir dönüm noktası, Cumhuriyet tarihinde yılmaz ve yorulmaz bir koruyucu, milliyetçilikte zirve, insanlıkta numunedir. İnanç, istikrar, dik duruş ve cesaretin timsali, eşsiz ve yeri doldurulamaz bir lider örneğidir. Atatürk'ten sonra Cumhuriyet tarihinin en önemli, en etkili ve en belirleyici ismidir. Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyeti büyük bedellerle korumuş olması ve bunun için hayatı boyunca verdiği şanlı mücadele, onu haklı ve doğru olarak Türk milletinin Başbuğ'u yapmış ve dünya durdukça hatırlanacak, anılacak ve istifade edilecek bir mertebeye yükseltiştir.
YÜKSEK AHLAK SAĞLAM KAREKTER
Alpaslan Türkeş, Allah'a olan inancın, devlete olan sadakatin, millete olan güvenin birbiriyle çatışmadan, uyum içinde nasıl bir arada bulunacağını, bu değerlerin yaşatmak ve yüceltmekte ne kadar vazgeçilmez olduğunu kendi yaşantısı ile hayata geçirmiş, koyduğu ilkelerle de ebedileştirmiştir. Mücadelesi, niyeti ve hedefi, Türklük şuur ve bilincini yerleştirmek, İslam ahlakını yaşamak ve yaşatmak, Türkiye Cumhuriyeti'ni yüceltmek ve yükseltmek ve bunun önündeki bütün engelleri ortadan kaldırmaktır. Bu bilinci sarsılmaz biçimde yerleştirdiği içindir ki, Türkiye Cumhuriyeti tarihin gördüğü en büyük saldırıları yaşamasına, amansız ve kesintisiz bir ihanet sürmesine ve şer cephesinin bütün oyun ve tezgahlarına rağmen dimdik ayaktadır. Bu bilinçle yetişen milliyetçi ve ülkücü gençlik, Türk milletinin "çelik çekirdeği" olarak Cumhuriyetin ilelebet yaşamasının teminatıdır. O, bir siyasi hareketin mimarı olmasının yanı sıra, hayat çizgisi içinde yüksek ahlâkın, sağlam karakterin, sarsılmaz inancın ve ufuk ötesini gören engin muhakemenin de temsilcisidir. Yürekten inandığı ve gönülden bağlandığı Türklük sevgisi uğruna, her türlü meşakkati göze alabilmiş, çelikten iradesi ile örnek bir inanç timsali olarak "aç hürler ve tok esirler" ülkesi olmayı asla kabul etmemiştir.
HEP İLERİYE BAKTI
Ebediyete intikalinden sonra 21 yıl geçmiş olmasına rağmen, yaptıkları ve hizmetleri bugün çok daha iyi anlaşılmakta ve önem kazanmaktadır. Cumhuriyeti korumayı ve bütün dünya Türklüğünü ayağa kaldırmayı sadece bir görev saymamış, bunu bir hayat biçimi olarak yaşamış, yaşatmış ve yaymıştır. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilelebet bağımsız, hür ve refah içinde bir ülke olarak var olabilmesi için bir taraftan insan olma sınırlarını çok zorlayan eziyetlere göğüs gererken, diğer taraftan en küçük bir yılgınlık, bıkkınlık ve yorgunluk göstermeden, büyük bir şevk ve heyecanla ileriye bakmış, sadece Türkiye'nin değil, bütün Türk dünyasının bekası için çabalamıştır.
SON ÜMİT
Yaptıkları ve söyledikleri, bugün çok daha bir önem kazanmakta, çok daha belirleyici olmaktadır. Onun maharetli ellerinde şekillenen Türk milliyetçiliği, 'yükselen bir değer olarak' tarihe damga vururken, Türklüğün özü durumundaki ülkücüler de milletin eli, kolu, sesi ve gerektiğinde kalkanı, gerektiğinde kılıcı olmuşlardır. Horlanmışlardır ama onurlarını çiğnetmemişlerdir. Ezilmişlerdir ama direnmişlerdir. Can vermişlerdir ama vazgeçmemişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti'ni bir "emanet" olarak kabul etmiş ve üzerine titremişlerdir. Bununla da yetinmeyip, bütün Türk dünyasını sarıp, kucaklayacak ülkülerini ve ufuklarını hep büyük tutmuşlardır. Bugün Türk milletinin ülkücülerden ve onların siyasi organizasyon olan Milliyetçi Hareket Partisi'nden başka ümidi ve tutunacak dalı kalmamıştır.
DAVASI GÜN GETİKÇE BÜYÜYOR
"Özden yanmayan gözden yaş çıkmazmış." Alpaslan Türkeş hep özden yanmıştır. Onun özü; Türk milletidir, Türk ülküsüdür, Türk dünyasıdır. Onun gözü; birliktedir, ileridedir, yüksektedir. Ve onun sözü; yarım asır öncesinden, asırlar sonrasınadır. Onun içindir ki, boşluğu doldurulamamıştır. Türkiye, bugün içine düştüğü girdapta, kendi içindeki hainlerin kalkışma ve darbe teşebbüslerinde, etrafındaki amansız kuşatmada, misyoner taarruzunda, Ermeni iftiralarında, ABD ve Fransa'nın kalleşliklerinde, Avrupa ülkelerinin kepazeliklerinde hep onu arıyor. Onun, "heybetli ve gür sesini" duymak istiyor. Devlet onu arıyor, millet onu arıyor, siyaset onu arıyor. Onun içindir ki, davası gün geçtikçe daha da büyüyor. Vazgeçilmez oluyor. Partiler, liderler, iddialar birer birer yok olup, tarihe gömülürken o, her gün yeniden başlıyor.
KORUYUP YAŞATACAĞIZ
İşte bu yüzdendir ki, kendisi de, davası da, partisi de bütün hayatı boyunca olduğu gibi bugün de Cumhuriyet düşmanlarının, bölücülerin, hainlerin, işbirlikçilerin, satılmışların en büyük hedefi durumundadır. İftiralar, yalanlar, saldırılar, komplolar, kahpelikler hiç aralıksız devam ediyor. Cumhuriyeti kuranların gösterdiği gayreti, fedakarlığı, azmi ve cesareti, Atatürk'ün izinden, Başbuğ'un sözünden ayrılmamaya yemin etmiş, her zaman özden yanan Türk milliyetçileri de "korumak ve yaşatmak" için göstermektedirler.
Allah (CC), bu ülke, bu millet için gayret gösteren, emek harcayan, gazi olan, kanlarını - canlarını verenlere, Hakka kavuşmuş bütün Türk büyüklerine, şehitlerimize ve Başbuğumuza rahmet eylesin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.