Erken Değil!..
Ben 24 Haziran seçimlerini, mecburiyetten dolayı "geç kalmış bir erken seçim" olarak görme eğilimindeyim.
Hatta 15 Temmuz'dan beri Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin post modern bir "kurucu meclis" gibi çalıştığı kanaatindeyim.
"Neyi kuruyor?.. Yaptığı bir Anayasa mı var ki 'kurucu meclis' diyecekmişiz?.." Sorusunun cevabı da kafamın bir yerinde hazır duruyor…
Hatta "Bu TBMM'ye bu olağanüstü yetkileri kim verdi?" sorusu da -15 Temmuz'u doğru okuduğunuz zaman- cevapsız kalmıyor!
Elbette yeni bir devlet kurulmuyor.
Ancak 15 Temmuz gibi askeri boyutları olan siyasi travmalar, demokratik tedaviden ve derin neşterli bir şifa operasyonundan mahrum bırakılamıyor.
Bırakırsanız mikroplar geri dönüp, ilaçları boğuyor!
Seçimlerin çoktan yapılmış olması gerektiği iddiasının tarih felsefesi açısından mantıklı dayanakları vardır:
1- 15 Temmuz 2016'da başarısız da olsa darbe sertliğinde bir siyasi çatışma yaşanmıştır. Millet darbeyi bastırmış olsa da darbenin fiziki hazırlığıyla iç içe kalmış, psikolojik olarak da "darbelenmiş" bir hükümetin sağlıklı çalışması mümkün değildir.
2- Devle Bey'in bu güç ve güvenlik açığını kapatmak üzere, darbenin muhatapları olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ve AKP Hükümetine verdiği fiili desteğin hukuksal çatısını oluşturan yeni hükümet sisteminin bir an önce hayata geçirilmesi zorunluluğu vardır.
3- Normale dönmek için yapılması gereken FETÖ'yle ve arkasındaki güçlerle mücadele sürecinde, seçilmiş Cumhurbaşkanının şahsi, kurumsal ve milli savunma reflekslerine ihtiyaç vardır. Sayın Erdoğan'ın 2014'ten beri fiilen kullandığı bu gücün meşruiyet zeminine çekilmesi de acil bir ihtiyaçtır.
Bu ihtiyaç ve zorunlulukların bir neticesi olarak Devlet Bey, yeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini önermiş ve 1 Kasım 2015'te başlayan 4 yıllık seçim döneminin tamamlanması itiyadı, bir ayak bağı olarak karşımıza çıkmıştır.
Bu gerekçelere uygun olarak Devlet Bey'in yaptığı "erken seçim" önerisi hızla makes bulmuş ve "Seçimlerin 24 Haziran'da yapılması" kararı alınmıştır.
İşte bu gerekçe ve mütalaaların ışığında "erken seçim" teamüllere sadakat mecburiyeti yüzünden "geç bile kalmış" bir erken seçim olarak algılanmalıdır.
***
Tehlikenin Farkında mıyız?
Bunları "Devlet Bey'in erken seçim kararına etki eden faktörler" olarak kaleme almıyorum. O konu bu yazıya sığmaz.
Hani Napolyon, Waterloo savaşında topçu generalini yanına çağırmış da…
"Toplar niyet sustu?" diye sorunca; General:
"Tam on neden sayabilirim ekselans!" demiş.
"Bir…" Demiş yorgun general… "Barutumuz bitti!.."
"Diğerlerini sayma!" demiş Napolyon…
Demek ki…
Öyleyse: "Bir!.. Bu hükümet FETÖ'yle mücadele edemiyor!"
Silkelenmesi gerekiyor. "Siyasi ayağın" ince ince elenmesi, tasfiye edilmesi gerekiyor.
Bu, o kadar kolay bir iş değil…
"Şimdiye kadar şöyle oldu, böyle oldu… Sorumlusu filancaydı!.."
Bunlar tehlikenin yanında mahalle dedikodusu gibi kalır!
***
Mademki Milliyetçiyiz…
O zaman şöyle bir durup bakalım…
Milliyetçiliğin dünyada iki temel icraat alanı vardır:
a) Devletler hukukunda "Milli İstiklal" (Ulusa Bağımsızlık)
b) Kamu hukukunda "Milli Hâkimiyet" (Ulusal Egemenlik)
İsterseniz Napolyon'un topçusu gibi peşin konuşalım:
ABD'nin altında Milli Bağımsızlık, FETÖ'nün altında Milli Egemenlik olmaz.
Çünkü bu ikisi "Türk Milleti"nden hâkimiyet ve hükümranlık yetkisi almamışlardır.
Kendinizi kandırmayın, kimseyi de aldatmayın.
Cumhur ittifakı ekseninde yürütülen FETÖ-ABD karşıtı mücadeleye katılmayıp da "Milliyetçiyim" diyen, ya Milliyetçiliği bilmemektedir, ya da yalan söylemektedir.
***
Bu İş Nasip İşidir
50 yıldır sürekli iktidar partilerini destekleyerek devletin kılcal damarlarına kadar sızan bir "takiyyeci devrim kuvveti"nin siyaseten tasfiyesi Sayın Erdoğan'a nasip olmuştur.
Bu durum, Türk Milliyetçilerinin kayıtsız kalamayacağı önemi haiz bir "Milli Hâkimiyet" ve "Milli Bağımsızlık" faaliyetidir.
Böyle anayasa - hukuk konularını halka reyini temin edecek şekilde anlatmak mümkün olmadığına göre, meseleyi "halkın itibar ettiği siyasi liderlere anlatmak"tan başka bir çare yoktur.
Yine Atatürk'ten sonra 1945'ten itibaren dümen suyuna girilen ABD'ye, devlet ciddiyetinde kafa tutmak da bu ittifaka nasip olmuştur.
Bunun için aslında bütün siyasi partilere ihtiyaç vardır da görüldüğü gibi bazıları ipe un sermekte, bazıları kambura yatmakta bazıları da bir önceki iktidar kuvveti olan ABD alternatifine yazılmaktadır.
2018 Seçimleri, Yüce Türk Milletine hayırlar getirsin.
İstiklaline kuvvet katsın, istikbaline Devlet getirsin.
Ne kadar büyük bir psikolojik harp saldırısı altında olursa olsun…
Türk Milleti, milli istiklal ve milli hâkimiyet uğrunda can verenlere sadık kalacak ve…
24 Haziran'da gerekeni yapacaktır!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.