Köle Jeopolitiği = Mide Çeperi!
İngiltere'nin Akdeniz'in kapısını tutan Cebelitarık üssünün yüzölçümü, 6,8 kilometrekare…
Afrin ise 3.800 kilometrekare…
Yani Afrin'den tam 558 tane Cebelitarık çıkıyor; artan küsurata da bir Vatikan sığıyor!..
Ben hiç "Cebelitarık'ta ne işimiz var" diye ağlayan İngiliz görmedim!
Ama Londra'dan 11.746 km uzaklıktaki Falkland adasında savaşan İngiliz prensi gördüm.
Falkland savaşı, muhtemelen Liverpool'daki "AtlanticBar"daşarabını yudumlayanköle kökenli bir tayfayı hiç mi hiç ilgilendirmiyordu.
Ama York Dükü Prens Andrew, "ülkesi için" üç bin İngiliz'in yaşadığı Falkland'a savaşmaya gidiyordu.
Çünkü milli güvenlik meseleleri, sığ dimağlara sığmazdı.
Birinci önceliği "karın tokluğu" olan, midesi üzerinden kültürlenmiş köle ahlaklılara "jeo-strateji"den bahsetmenin bir anlamı yoktu.
Kölenin jeopolitik sınırları, midesinin çeperi kadardı.
Tarih şuuruyla hareket etmek için "devletlü" düşünceye, devlet umuruna ihtiyaç vardı.
***
558 NÜKLEER BAŞLIKLI FÜZE!
Eskiden devlet "hanedanın malı" olduğu için bu güvenlik işlerine sadece krallar, prensler, dükler ve şövalyeler bakardı.
İmparatorluktan ulusal devlete, tekil egemenlikten ulusal egemenliğe geçildiğinde ise devletin güvenlik sorumluluğu bütün millete yayıldı.
Modern vatandaşlık bilincinin ideolojik temelini oluşturan Milliyetçilik, sadece vatanın nimetlerini değil, külfetlerini paylaşmayı da beraberinde getiriyordu.
Köle ahlaklılar, marabalar ve öteden beri devlete soğuk duranlar, bu şuura bir türlü eremediler.
Bugünlerde "beka" deyince aklına beko çamaşır makinesi gelenler işte bunlardır.
Afrin'in Ankara'ya, İstanbul'a, İzmir'e, Antalya'ya, Mersin'e, Adana'ya, Osmaniye'ye, Hatay'a kilitlenmiş 558 tane nükleer "Cibraltar füzesi" hükmünde olduğunu anlayabilmeleri için bu sersemlik şarabıyla uyutulmuş kölelerin ayılması gerekiyor.
Bu ayılma, ciddi bir ocak ateşi olmazsa en erken üç nesilde olacağa benziyor.
***
KÖLE AHLAKLILAR!
Fatsa'yı hatırlayanlar bilir. Terzi Fikri, 1970'lerin sonunda CHP'li oy potansiyeli üzerinden önce bağımsız belediye başkanı olmuş; sonra da Dev-Yol marifetiyle ilçede bir "özyönetim" kurmuştu.
70'leri yaşamamış olanlara inanılmaz gelecek belki ama zamanla ortaya denetimsiz bir "paralel devlet" çıkmıştı.
NATO'nun 4. Ordusuna sahip koskoca Türkiye Cumhuriyeti'ne sınırları içinde kafa tutan bu maceraperestin muradı, bağımsızlık ilan edip, SSCB tarafından tanınmaktı.
Sonrasında iş, Sovyet donanma ve hava desteğine kalacaktı!
Üstelik Ruslar, Dev-Yol'a öyle 4 bin TIR dolusu silah ve malzeme yardımı da yapmamıştı.
O yıllar, "kurtarılmış" sokaklarda Cem Karaca'nın "İlyas Temel Süreyya… Emanet makineli tüfekler hotsckisss" marka..." nakaratıyla "Kavga" şarkısının bağırttırıldığı zamanlardı.
Fatsa macerasını da geçtik; Suriye ve Bulgaristan üzerinden yurda giren yakın muharebe silahlarının haddi hesabı yoktu.
Bugünkü Afrin'e komşu olan ve ismini buraya yazmaya gerek görmediğim bazı beldelere, yüzbinlerce silah istiflenmiş; bunlardan birinin adı "Vietnam köyü"ne çıkmıştı.
Yani Milliyetçi-Ülkücü Hareket'in Afrin duyarlılığı ne bugüne mahsustur, ne de gelip geçicidir.
Mademki Milliyetçiyiz… Mademki Türklüğün baki, Türk Devletinin ebedi, Türk çocuklarının huzurlu ve medeni yaşamasını istiyoruz… O zaman Afrin'deki düşmanın yuvasını bozacağız.
Terör barınaklarını taş taş üstünde bırakmadan yıkacağız.
Soylu düşüncenin, Milliyetçiliğin gereğini yapacağız.
Bunun dar siyasi meselelerle, kişisel menfaatlerle hiçbir ilgisi yoktur.
Afrin'deki mücadelenin önemini kavrayamayanlar, Türk milletinin karakter özelliklerini taşımayan köle ahlaklılardır.
***
İT ÜRÜMEKTE, KERVAN YÜRÜMEKTEDİR!
Bütün dürüst iktisat tarihçileri, Türk devletlerinde Ortaçağ Avrupa'sındaki gibi sınıflar sosyolojizmi olmadığını kabul ederler.
Bizde, mülkiyet hakkını gasp etmiş bir Soylular sınıfı, onlarla mücadeleye girişen bir Burjuva sınıfı, onların arkasına takılmış bir köle sınıfı yoktur.
Osmanlı merkeziyetçiliği, çözülme devrine kadar yerel hanedanlığa ve senyör malikanelerine izin vermediği için bizdeki inkılapçı demokrasi hareketleri, Fransa'daki veya Rusya'daki gibi sınıflar arası çatışma şeklinde tecelli etmemiştir.
Bu yüzden de Marksist "sınıf" ideolojisi Türkiye'de "etnik" zeminlere yerleşmiştir.
Bu durum yeterli tarih şuuruna sahip olması halinde en fakir kesimlerin bile Avrupa'daki prensler ve şövalyeler gibi "devletinin yanında" organize olmasını sağlarken zengin çocukları arasında alt sınıf ideolojilerine meyil verenler görülebilmiştir.
Günümüzde sözde cumhuriyet elitlerini temsil eden sonradan görmeler "Afrinka" gibi geyik muhabbetlerini bu yüzden yapabilmektedir.
Bizim ise gözümüz kulağımız Afrin'de…
Bülbül ve Rajudan sonra sırada Cinderes ve Afrin merkez var.
İt ürümekte, kervan yürümektedir!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.