Şükrü ALNIAÇIK

Şükrü ALNIAÇIK

Ölen Ölür; Kalan Sağlar Bizimdir

Kamuoyu Araştırma şirketleriyle 1994'te tanıştım.

Bilgisayarımı yeni almıştım. Derslerimde tablolar, grafikler filan kullanıyordum.

Yerel bir araştırma şirketi, o yıllarda herkeste kamuoyu bilgisi ve bilgisayar kültürü olmadığı için benden anket soruları hazırlamamı ve sonuçlarını analiz etmemi istemişti.

Partilerin ismini bile yazmadan sosyal dokuya uygun sorular hazırladım.

Cevapları incelerken de "DSP'nin elindeki belediyeyi, Refah Partisinin açık ara alacağı" sonucuna vardım.

Şirket, anketi kime sattıysa, yerel bir gazete, sonuçları: "DSP'den yana" açıkladı.

Ve tabii ki yanıldı.

Çünkü amacı, demokrasiye hizmet filan değil, para kazanmaktı!

***

Askeri Vesayetten Sosyolog Vesayetine…

25 yıldır kamuoyu araştırma şirketlerini takip eder, ne yapmaya çalıştıklarına bakarım.

Özellikle 1999'dan sonra MHP'ye karşı yapılan, hakkaniyetten uzak "acımasız" anketlerin hiçbir Ülkücünün gözünden kaçmadığının da farkındayım.

"Kendine Müslüman" demokrasi âşıkları, "siyasette her türlü vesayete karşı olmaktan" bahsederken, ticari veya ideolojik şirketler seçmeni, bir tür "Sosyolog vesayeti" altına almışlardır.

Milleti, her seçim öncesinde üç beş puan kanırtarak, kendi istedikleri yöne doğru sıkıştırmışlardır.

Her Ülkücü gibi Devlet Bey de bu yüzden anketlere karşıdır.

"Parayı verenin düdüğü çaldığı" bu sektörde Devlet Bey'in bu işlere soğuk bakmasının bir sebebi daha vardır.

Seçmen iradesine azami saygı ve sınırsız dürüstlük…

Bir süredir Doğan Medya'ya çalışan şirketlerin özellikle de MHP'ye karşı genel veya özel bir karın ağrısı olan St. Joseph'li çocuklarında bir İP sevdası göze çarpıyor!

İP aşağı, İP yukarı sanki kıyamet kopuyor.

Aslı yoktur.

Palavradır.

İP'in, bu adamları ilgisinden de anlaşılacağı üzere "MHP'yi bölmek ve Milli Cepheyi zayıflatmak" dışında bir "reel politiği" yoktur.

MHP'de aradığı jakoben koltuğunu bulamayınca MHP düşmanı olan "SONAR'cı arkadaş" kendini boşa paralamaktadır!..

Şimdi bir anket sonucu da ben açıklayayım:

2019, "MHP yılı" olacaktır...

Aslında şimdiden olmuştur!

***

İP'e Un Serenler!..

Belki inanmayacaksınız ama İP'i konuşmak bana "zül" geliyor.

Belki karakter, belki de huy meselesidir; ama söylenecekleri bir kitap hacminde söyledikten sonra lafı uzatmak bana zor geliyor.

Kibirden Allah'a sığınırım; ama bunca zaman "yapmayın, etmeyin, gitmeyin" dedikten sonra gideni konuşmak bana "tenezzül" geliyor.

Kafamda bir "15 Temmuz formatı" var benim...

49 yıllık Milliyetçi Hareket'in karşısında kalanları konuşmak, bana boş ve anlamsız geliyor.

Bu "İP'e gidenler" hakkında yazmak bana "bir hoş" geliyor!..

Yazmak aslında bizim işimiz. Bilen bilir, yüksünmeyiz çekinmeyiz.

2010'da kaleme davrandık. "Dokunan yanıyor!"ken; Türkiye'nin "Fethullah Gülen'e Cevap" başlıklı ilk yazısını yazdık.

"Peygamber Ocağında Atlantik Fırtınası" esiyordu…

Adamlar içeri, bölük bölük "Orgeneral" alıyordu.

2011'de "Gülen Takımadaları" başlığıyla kumpasın Silivri'sini anlattık.

Partimiz de saldırı altındaydı. "MHP'nin Ardının Vatan" olduğuna inandık.

Dinlemeye, izlemeye karşı ahlak zırhını kuşanıp, liderimiz gibi biz de alayına meydan okuduk.

İdeolojimize saldırdıklarında "Bozkurt İnsan-ı Kamil Demektir" dedikten sonra Cumhurbaşkanına hakaretten yargılandık; ceza aldık.

Devlet Bey'e hayâsızca saldırdıklarında, çelik harflerle zırhlar dokuduk.

Mademki O, bizim Genel Başkanımız, Türkmen Beyimizdi…

Mademki kutlu ülkülerimizin yol başçısı, milli siyasetin emin ve bilge lideriydi.

Mademki biz ona ciğerimizi doldura doldura: "Vur de vuralım! Öl de ölelim!" demiştik.

O halde lideri savunmak, aslında kendi onurumuzu savunmaktı.

Biz sadece bunu yaptık.

Şimdi "sen daha az vurdun, ben daha çok öldüm" tartışmasının zamanı değildir.

Allah ondan razı olsun…

Devlet Bey vurdu…

Milletimiz var oldu;

Hepimiz yaşadık!

***

Kimi Kendiliğinden Anladı…

Kimine biz bile anlatamadık!..

Fitnenin uzun süreceğini bildiğimiz için mermimizi boşa harcamadık.

Fikir cephanemizi ıslatmadık.

7 Haziran 2015'ten, 15 Temmuz 2016'ya kadar bildiğimiz her şeyi anlattık.

Tarihten bugüne kadar gördüklerimizi yarına saklamadık.

Olmadı, sorular sorduk. "7 Kaygılı Soruya 7 Samimi Cevap" başlığı altında samimi cevaplar yazdık.

"Desteğin Sebepleri" başlığı altında günlerce çalıştık, seri yazılar yazdık.

Şimdi adamlar ayrılmış gitmiş, "kırmızı başlıklı kızın kolundaki sepet" misali bir vagona doluşmuş!..

Kalem erbabıyız biz, melaike değiliz ki "Allah'ın sopası" olalım!..

Şimdi bunlara daha ne anlatalım?

"Hava nasıl oralarda?" türküsü mü çağıralım?

Kupkuru gözlerle ağıt mı yakalım?

Dadaloğlu'ndan beri "Avşar'ın türküsü" bellidir!

"Ölen ölür; kalan sağlar bizimdir!"

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şükrü ALNIAÇIK Arşivi
SON YAZILAR