Sancılar ve Kaygılar
"Baskı arttıkça ahlak azalır" sözü, sosyolojik bir mütearifedir.
Masum çocuksu yalanlardan FETÖ sızmasına, karşılıksız çek furyasından PKK terörüne kadar pek çok ahlaksızlık aslında "baskı"dan beslenir.
Bu baskıların bir kısmı haklı ve meşru, pek çoğu da cahilce ve gayrimeşrudur.
Baba gayrimeşru feodalite baskısı altında asabi olur; çocuk babanın cahilane baskısı altında yalancı olur!..
Marksist anarşistler devletin haklı baskısı altında terörist olur; kolluk gücünün meşru baskısı, teröristi daha da ahlaksız bir cani yapar.
Ben burada meşru "baskı"yı sorgulamıyorum. Toplumsal ve siyasi ahlaksızlığın kaynaklarını anlamaya çalışıyorum.
Zeytindalı'nın amansız "baskı"sı karşısında yerdeki Kuran'ın içine EYP tuzaklayan PKK'lıdan bahsediyorum!
FETÖ mensupları üzerindeki baskı arttıkça Eskişehir katliamı gibi trajedilerin artabileceği kaygısını taşıyorum.
***
FETÖ'ye Çözüm Yaklaşımları
Bu tür iç tehditleri tehlike olmaktan çıkarmaya yönelik farklı yaklaşım şekilleri vardır:
1- Sert ve gösterişli bir tenkil harekâtı;
2- Makul ve temkinli bir tasfiye harekâtı...
Birinci harekât yöntemi ülkemizde pek çok kez denenmiştir.
Bunlardan devlet adına çok başarılı sonuçlar alındığını söyleyemeyiz; çünkü otoritenin sertliğinden kaynaklanan "travmatik hatıralar" sonraki nesillere kadar sarkmaktadır.
Torunlara miras olarak "dert" bırakmaktadır.
Yanlış anlaşılmasın!..
Ilımlı olmayı, eşkıyayla uzlaşmayı, müzakereyi filan kastetmiyorum.
Öyle bir çalışma yapacaksınız ki asilerin torunları Türk Milliyetçisi ve Vatan Aşığı olacak!..
Gerçek zafer budur!..
Bunun için 2 numaralı yolun denenmesi gerekir. Yani "makul ve mantıklı bir tasfiye harekâtı"na ihtiyaç vardır.
"Katrandan olmaz şeker" iddiası ayrı bir mevzudur. Söz konusu insan ve eğitim" olduğunda antitezi de hazırdır:
"Sabırla koruk, helva olur!.."
Bu makul ve mantıklı tasfiye operasyonun da iki şekli vardır:
a) "Önce ülkem ve milletim" diyen "samimi" yaklaşım,
b) Sorundan siyasi rant elde etmeye yönelik "politik" yaklaşım…
FETÖ'yle mücadele, 2. Maddenin A bendine göre yapılmalıdır.
Kontrolsüz baskı arttıkça ahlakın azalacağı, ahlaksızlığın da can ve mal güvenliğini ortadan kaldıracağı unutulmamalıdır!
***
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi ve Devlet Bey Hassasiyeti…
Eskişehir Osmangazi Üniversitesindeki Akademisyen katliamı, bu yüzden üstü kapatılmaması gereken bir konuydu.
Devlet Bey dünkü TBMM MHP grup toplantısında "Aralarında ülküdaşımız Fatih Özmutlu'nun da bulunduğu dört üniversite mensubu, milletimizin dört evladı maalesef hayatını kaybetmiştir.
Olayın önü ve arkası dikkate alındığında üzüntümüz kadar elbette kaygımız da büyümektedir." sözleriyle olayın vahametine dikkat çektikten sonra sordu:
- Madem akıl sağlığı yoktu, neden gerekli önlemler alınmadı?
- Madem bu alçağın aklından zoru vardı, niye itibar cellatlığı yapmasına sessiz ve tepkisiz kalındı?
- Akli dengesi yerinde olmayan birisinin uyduruk şikâyetlerine ihtimam, ufunetli jurnallerine itibar edilmesi vahim bir çarpıklık, bir bakıma suç ortaklığı değil midir?
- Ne işi vardır aklı ve ahlakı olmayan, üstelik ar damarı çatlak bir canavarın üniversitede?
- Osmangazi Üniversitesi'nin yönetiminde bulunan şahıslar, yaşanmış bu kadar trajedi ve ağır sonuçlar karşısında, gereğini yapacak iradeyi, görevden ayrılacak basireti ne zaman, daha hangi hallerde göstereceklerdir?..
- Suçlu sadece kurşunu sıkan mıdır?"
***
Şu Sorular Cevapsız Kalırsa FETÖ Sorunu Çözülmez!
Devlet Bey bundan aylar önce 16 Ocak 2018 tarihli grup konuşmasında, yine Perşembenin gelişini Çarşambadan görmüş ve şu soruların cevaplanmasını istemişti:
1- FETÖ'yle mücadelede devlet aklı topyekûn devrede midir? Yoksa sınırlı sayıda kişinin, kısıtlı sayıda devlet ve siyaset adamının gayret ve çabasıyla mı süreç ilerlemektedir?
2- FETÖ'yle mücadelenin bir stratejisi var mıdır? Bir konsept hazırlanmış mıdır? Siyasi ve hukuki bir eylem planı kurgulanmış mıdır?
3- Fikri temelleri, milli hedefleri, hukuki sınırları berrak bir zihin ve siyasi kavrayışla belirlenmiş midir?
4- Bu terör örgütüyle mücadelenin öncelikleri nedir? Neler olmalıdır? FETÖ'cülüğün standart bir tanım ve tasviri yapılmış mıdır?
5- Biriken sosyal maliyet, devlete karşı yükselen önyargılar, toplumsal tabana yayılan mağduriyetler nasıl ve hangi tedbir zinciriyle bertaraf edilecektir?
***
Sancılar - Kaygılar…
Keşke bütün idareciler, güvenliklerinden sorumlu oldukları bir avuç personeli Devlet Bahçeli'nin milletini sevdiği kadar sevmiş olsalardı…
Bu sorular "dostlar alışverişte görsün" diye işine bakanlardan, gemisini kurtaran kafalardan çıkmaz çünkü…
Milli bir "sancı"dan çıkar…
Allah adına, millet adına, insanlık adına duyulan "kaygı"dan çıkar!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.