SİNİR SAVAŞLARI BAŞLADI
Konvansiyonel savaşların; toplumlar üzerinde yarattığı ümitsizlik, psikolojik baskı, tedirginlik ve belirsizlik ortamı günümüz istihbarat servisleri için vazgeçilmez bir alt yapıdır.
Ve konvansiyonel savaşların vazgeçilmez silahları olan psikolojik savaş, psikolojik harekat ve propaganda faaliyetleri; siyasi ve askeri savaştan daha keskin sonuçlara sebep olmaktadır.
Peki; Korona virüsü ile bütün dünya ülkelerinde ilan edilen bu sinir savaşında, kimler galip gelecektir?
Bu savaşın neticesinde ülkeler, sınırlarının içine mi kapanacak yoksa sınırlardan bağımsız mega kentlerden oluşan yeni bir dünya düzeni mi kurulacak?
*
Ne yazık ki çağımız, küreselleşmenin ışık hızında yitip gitmek üzere.
Soğuk Savaş’ın bitişine dek tehdit algısı genellikle silahlar iken SSCB’ nin dağılması ile gayri-nizami faaliyetler, kabullenilmiş savaş tehditlerinin önüne geçmiştir.
Bu yüzden artık devletler üstü aktörlerin ön planda olduğu dördüncü nesil savaş modelleri ile karşı karşıyayız…
Peki nedir dördüncü nesil savaşları?
Dördüncü nesil savaşları; terörizmi kullanan, milli sınırları aşan, kültürlere doğrudan tecavüz eden, medyayı manipule eden, politik-askeri-ekonomik bütün mevcut şebekeleri psikolojik savaşta ustaca kullanarak, ülkeleri büyük bir çıkmaza sokan karmaşık ve uzun dönemli bir süreçtir.
Hedef sadece bir ülke değil bütün dünya düzenidir yani bütün dünya düzeni üzerinden ülkeler yeniden şekillendirilmek istenmektedir.
*
Psikolojik savaş faaliyeti hakkında kurumsal manada ilk atılımı yapan ülke ABD’ dir. 1950 senesinde Başkan Truman önderliğinde Psikolojik Strateji Kurulu, 1952’de ise Psikolojik Savaş Merkezi kurulmuştur.
Fakat psikolojik savaş hareketleri, insanlık tarihi kadar eskidir ve insanlık tarihi çeşitli kültürlerden ibarettir, bir toplumu yok edebilmenin en kısa yolu ise kültürel değerlerine sızıp, tahrip etmekten geçmektedir.
Korona ile bu psikolojik savaş alenen ilan edilmiştir.
Bu savaş ile ülkelerin sağlık konusundaki çalışmaları, tıbbi kültürleri ve önlemleri deşifre edilmektedir. Korona’nın ülkeler üzerinde yarattığı biyolojik- kimyasal etkisi değil Korona üzerinden planlanan algı savaşında devletlerin dirençleri tespit edilmektedir.
Ve bu dirençlerin tespitinde “propaganda” kullanılmaktadır. Özellikle de; devlete, güvenlik güçlerine, sağlık çalışanlarına, yargı mensuplarına güvenin kaybettirildiği, toplumun kutuplaştırıldığı ve toplumun umutsuzluğa sevk edildiği “kara propaganda” …
Mesela günümüze baktığımızda, Korona virüsü nedeni ile günlük hayatımızda vazgeçemediğimiz çoğu hareketlerden izole edilmiş durumdayız. Bu virüsün etkisi geçse dahi, herhangi biriyle tokalaşırken “ACABA?” sorusu artık aklımızın bir köşesinde olacaktır ve Türk toplumunun vazgeçilmez kültürü tokalaşma, belki de tarihe karışacaktır.
*
“Propaganda, zihnin ve düşüncelerin fethi için yapılan bir işgaldir.” demiş Elliot Aronson…
Unutmayın ki bu işgali durduracak olan tek şey, Türk devlet aklıdır. Her ne kadar küresel sapkınlar Türk toplumunun kültürünü şimdilik işgal etmiş olsa da, biz bu algı savaşını millet olarak yenik düşmediğimiz takdirde kesinlikle kazanacağız.
Bütün bu sürecin sonunda bu durumu iyi yönetir ve milletçe ayakta durabilirsek çok büyük sosyo-ekonomik menfaatlerimiz olacak ve hiç beklemediğimiz bir refaha kavuşacağız.
Bunu zamanla göreceğiz ancak bu algıya yenik düşersek tahmin edemeyeceğimiz kadar büyük kayıplarımız olacaktır. Bizi Korona virüsü değil bu algı savaşlarına yenik düşmemiz öldürecektir…
*
Sonuca gelirsek; sinir savaşlarının mimarları yeni dünya düzeninin inşası için çoktan kolları sıvadı bile.
Bu kolları kıracak tek güç, Türk devlet aklıdır.
Emin olun ki; ak sakallılar bu gücün inşası için çoktan kolları sıvamıştır.
Yeter ki aynaya bakın…
Ve kendinize inanın.
Ak sakallıların inancını boşa çıkarmayın çünkü Türk milletinin inancı ve direnci kırılırsa onlar bir hiç, unutmayın…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.