‘’NATO’ DAN, PİMİ ÇEKİLMİŞ IŞİD BOMBASI’’
Galler’de yapılan NATO zirvesinde, AB’nin Ukrayna’dan dolayı Rusya’ya olan yaptırımlarından ve Rusya-Ukrayna-Kırım konusundan daha çok, ‘El Kaide’den sonra en büyük düşman olarak gördükleri IŞİD’e karşı mücadele stratejisi konuşuldu.’ ABD Başkanı Barack Obama ile yaklaşık 40 dakika baş başa görüşen Recep Tayyip Erdoğan, IŞİD’e yapılacak operasyon koalisyonunda yer almak istemediklerini, ‘’Türkmenler için kamp, istihbarat ve ikmal desteği’’ sağlamak istediklerini önerince, ABD’li diplomatlar, IŞİD’in Musul ve Talafer’e saldırıları sırasında, buralardan kaçan yüzbinlerce Türkmen için, Duhok ve Zaho’da kamp kurulmasını Ankara’dan talep ettiklerini ancak bu taleplerinin olumlu karşılanmadığını hatırlattılar. Tüm dünyada bir çok ülkeyi dinlemeye ve izlemeye alan ABD istihbaratı, acaba IŞİD’in Musul ve Talefer’e operasyon yapacağı bilgisine vakıf değillermiydi ? Bu bilgiye vakıflarsa şayet Ankara hükümeti ile paylaşılmadı mı ? Paylaşıldı ise Recep Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu bu bilgi karşısında neden her hangi bir önlem almadı ? ABD’li diplomatlar, Türk yetkililerine, ‘’Şimdi kamp kurulsa dahi kalacak Türkmen bulamazsınız’’ yanıtını vererek, adeta ‘Siz o treni kaçırdınız’ dercesine dalgasını geçmiş. Bu nasıl bir Dış Politika anlayışıdır ki, olacaklar adım adım gelirken hiçbir önlem almamak/alamamak nasıl bir teslimiyettir ? Neyin teslimiyetidir ? ‘’Sıfır sorun’’ stratejisi ile yola çıkan Ahmet Davutoğlu’nun Dış İşleri Bakanlığında Türkiye’nin geldiği nokta ‘Sırf sorun’ halini almıştır. Maalesef Türkiye’nin Dış Politikasında ABD merkezli politikalar gerçekleştiren AKP iktidarı, Ortadoğu’ya açılan kapımız Suriye ve Irak politikasında giderek batağa saplanmış, Türk devletini ve Türk Milletininde geleceğini tehlike altına sokmuştur. Galler’deki NATO zirvesinde daha çok, giderek tehdit ve tehlike arz ettiklerini öne sürerek IŞİD’e yapılması muhtemel bir operasyon üzerinde duruldu. ABD Başkanı Barack Obama’nın Çarşamba günü açıkladığı, IŞİD’e karşı koalisyon olarak yapılması gereken operasyon hakkında uygulanacak stratejiyi Prof.Dr.Ümit Özdağ üç ana başlıkta değerlendirmektedir. • Hava kuvvetlerinin kullanılması ve IŞİD hedeflerinin bombalanması • Bağdat ve Erbil’in, Suriye’de muhalefetin silahlandırılması ki bu zaten yapılmaktadır. • Savaşın Suriye’ye taşınıp, Suriye’deki IŞİD karargahlarının vurulması. Kara harekatına asla sıcak bakmayan ABD, küçük birliklerle stratejik operasyonlar yaparak ve bölgede ki muhalifleri ağır silahlarla destekleyerek , koalisyon güçlerininde desteklerini alarak, öncesinde Irak ve sonrasında Suriye olmak üzere, öngördükleri üç yıllık bir operasyon gerçekleştirmek istediklerini açıklamaktadırlar. Irak’ta ve Suriye’de , IŞİD’e karşı muhalifleri ağır silahlarla destekleyen ve deteklemeye devam edecek olan ABD ve AB, IŞİD’den sonra bölgede oluşan boşluğu kimlerin doldurmasına izin verecek ya da sağlyacaktır ? Suriye’de 70,000 ile 100,000 arası muhalif savaşçının varlığından bahsedilmektedir. Barack Obama Irak’ta , IŞİD’e karşı muhaliflerin desteklenip ağır silahlarla ve istihbarat ile besleneceğini açıkladı ve bu zaten yapılmaktaydı. Verilecek silah yardımı PKK’yı daha da güçlü hale getirecektir. Bugün ABD ve Koalisyon ortaklarının verdiği silahları IŞİD’e karşı kullanan PKK, yarın bir gün Türkiye’ye karşı kullanmayacağının ne garantisi olacaktır ? Barack Obama’nın yaptığı açıklamada, ABD’nin üç ayaklı bir yaklaşımı olduğu görüldü. Birincisi : Öncelikli hedef kendi çıkarlarına, bölgedeki çıkarlarına ters düşen ki bu IŞİD’in ele geçirdiği petrol boru hattının önemli kısmına hakim olmasıdır. Ayrıca dünyanın 7 dev petrol şirketinin 4’nün petrolünü burdan sağladını ve ABD’ninde ekonomisini düşündüğümüzde bu hattın IŞİD’in elinde olması ülkesinde prestij kaybeden Obama’nın ekonomik olarak da iyice dibe vurması demektir. İkincisi : ABD’nin, Esad’ı öncelikli hedef olarak görmediği, ancak ‘Özgür Suriye Ordusu’nu desteklemeye devam edecek olması, çünkü ‘’ABD tamamen bağımsız bir kürdistan değil, Barzani modeliyle işleyen kürt hareketinden yana’’ ve Esad’a karşı bir yanda Şiiler bir yanda Kürtler bir yanda da Sünni El Nusra tarzı yapılanmalarla uğraşmayı şimdilik göze almıyor/alamıyor, çünkü şu anda askeri gücünü kullanacağı kanat IŞİD’tir. Üçüncüsü : Türkiye’nin bizim hassasiyetimiz var diyerek çekimser kalmasına, 1 martta onay verilmeyen tezkerede verdiği tepkiyi vermemesi. ABD, bu durumu neden böyle sakin karşıladı ? bilemiyorum ancak ,önde bu söylemler var da arka planda Türkiye’nin rolü için ne biçildi bilmiyoruz. Çünkü Türkiye’de beslediği IŞİD’e tam karşıt bir eylemin içinde olamıyor, ayrıca kürt-pkk ve pyd üçgeninde ABD, Türkiye’ye bunlarla ilgili ne güvence verdi ‘Henüz’ bilemiyoruz. ‘’Bu gün gerek Irak’ta gerekse Suriye’de cereyan eden olayların temelinde ne din vardır ne de mezhepçilik vardır. Olay tamamen petrol ve petrole sahip olma adına ki güç savaşından ibarettir.’’ Ancak bunuda bu hale getirenler elbette bölgede ki mezhep farklılıklarını kullanmışlar ve halada kullanmaya devam etmektedirler. ABD Dışişleri Bakanı Kerry Suriye’de ki muhaliflerin yüzde 15-25′inin cihatçı olduğunu söylüyor. Ve Esad’ın düşmesinden sonra Cihatcı muhalif kanadı susturmanın daha kolay olacağını beyan etmektedir. Temsilciler Meclisi üyesi Michael McCaul ise muhaliflerin çoğunun radikal üyeler olduğunu savunuyor. Suriye’de Esad’ın düşmesi bir çözüm müdür yoksa tüm ortadoğu’da bölgesel bir iç savaşın başlangıcı mı olur ? bilemiyorun ancak İsrail, Esad’sız Ortadoğu’da Selefiliğin güçleneceğini anlamış, Esad’ın tasfiyesini hedefleyen Suriye politikasından vazgeçmiştir. Öyle anlaşılmaktadır ki Esad’lı bir çözüm Suriye’de kaçınılmaz olacaktır. Zira, Irak’ta IŞİD’e karşı başlayacak muhtemel operasyon Suriye’ye kilitlenecek ve Esad’sız bir Suriye’de IŞİD’den sonra oluşacak boşluk, Sünniliğin temsilcisi gibi lanse edilen/gösterilen Selefiliğin güç kazanarak , ABD merkezli dış politikasını devam ettiren Türkiye’nin ve Irak-Suriye-Ürdün-Lübnan’da kaçınılmaz bir bölgesel savaşın hakim olacağıdır. ABD ve AB’nin hatta AKP hükümetinin bilmesi ve unutmaması gereken bir durum var.O da ‘’IŞİD’i şimdiye dek El Kaide’den ayıran en büyük özellik ABD’yi ve AB’yi kesin hedef almadığı olmuştur.’’ Ancak, ‘’ABD ve AB , IŞİD’i bitirme kararı aldıktan sonra, El Kaide ile birlikte hareket ederse ve bu birliktelik bölge dışına taşarsa ne olacaktır ? ‘’ Sadece muhaliflerin desteğini alarak havadan bombalama yapılarak ne gibi bir sonuç elde edecekler ? IŞİD terör örgütünün konuşlandığı ve hakim olduğu güzergahlara yapılan hava harekatı eğer kara harekatıyla desteklenmeyecekse bu iş yıllardan bu yana, istihbaratı alıp mevzi değiştiren ve hava saldırılarından çok az etkilenen PKK’dan farksız kalmayacaktır. Türkiye’ye satılmak istenen bu savaşda ABD merkezli dış politika sergileyen AKP iktidarı, Türk Devletini ve Türk Milletini daha da yanlış kararlar alarak ateşin ortasına atamaz. Türkiye’nin dahil edildiği ya da ülkemize satılmak istenen bu savaşa hükümetin onay vermesi halinde, Türkiye’nin Ortadoğu ile olan tüm kapıları kapanmış olacaktır ve bu durum Türkleri ve Türkiye’yi yaşam alanlarının daraltılması ve hatta yok edilmesi haline getirecektir. Sonuç olarak, Galler’deki NATO Zirvesinden çıkan karar ‘pimi çekilmiş ve Türkiye’nin önüne atılmış bir IŞİD bombasından ibarettir… Saygılarımla Ömer Kalaycı Ne Mutlu Türküm Diyene
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.