Çakal teröristlerle yol yürüyenler
Her gün başka bir vesile ile ortaya çıkan, kesin, yalın ve açık bir gerçek var. Bugünkü CHP yönetimi Türkiye’nin en ağır, en ciddi, en ivedi sorunu hâline gelmiştir ve artık taşınamaz bir hâl almıştır. Kemal Kılıçdaroğlu siyasi hayatlarının son dönemini, tam da varlık sebebine uygun olarak ihaneti ellerinden geldiği kadar yaymak ve hiç olmazsa belli sonuçlar alarak geçirmek istiyor. Her konuşmasında Türkiye ile meselesi olan her kim varsa, hepsiyle ortak hareket edip kin kusmaktadır. Etrafındakileri de tam kendine uygun şekilde seçtiğini ibretle görüyoruz.
TERÖR ÖRGÜTLERİNİN ŞUBESİ
Kılıçdaroğlu’nun ihanet sicili artık ayyuka çıkmıştır. Kendisi zaman zaman inkâr etse de, bu fazla uzun sürmüyor. Bir sonraki konuşmasında kendi kendini yalanlıyor ve ele veriyor. Bu karanlık sicilin ayrıntılarını burada sıralamaya kalkışsak ne yerimiz yeter, ne zamanımız el verir. Açık ve aleni şekilde terör örgütlerinin şubesi gibi hareket etmektedir. Türk milletinin dikkatinden kaçmayan bu hazin durumu gündemden düşürebilmek için de etrafına aldıkları ile birlikte sağa sola saldırıyor, gündem değiştirmeye uğraşıyorlar. Etrafının bu rezil durumu sürdürmek ve daha ileri götürebilmek için özel olarak tasarlandığının altını kalın olarak çizerek hatırlatalım. Bu bir iddia değil, bizzat kendi itiraflarıdır. Sicili, varlığı, hedefleri ve açıklamaları ile Kılıçdaroğlu’nun ihanet siyasetinin en önemli ve en keskin aktörü olan İstanbul İl Başkanı, son kongreyi istediği gibi yönlendirip, istediklerini seçtirdiğini bizzat itiraf etmiştir. O il başkanı ki, PKK ve diğer sol terör örgütlerinin sözcüsü ve temsilcisi olduğunu da saklamamaktadır. Nitekim, bu Kılıçdaroğlu ve ekibi, işi bir ihanet Anayasa’sı hazırlamaya kadar götürebilmişlerdir. Atatürk’ü, Türklüğü Anayasa’dan çıkarmak için özel hazırlık yapan bir partiden söz ediyoruz. Bu partinin sıkıştığı ve gerçek yüzünü gizleyemediği durumlarda Atatürk’ün partisi olduğunu iddia ederek, bu kepazelikten kurtulmaya çalışması ayrı bir vahamettir.
SİYASİ MAFYA
Bütün bunları son gelişmeyi daha iyi anlayabilmek için hatırlatıyorum. Kemal Kılıçdaroğlu’nun partisinin meclis grup toplantısında, yargıdaki reform hazırlıklarını değerlendirirken, nasıl kendini ele verdiğini anlayabilmek için bütün bunları görmek gerekiyor. Eğer bunlarda zerre kadar samimiyet, ülke ve vatan sevgisi olsa yargıda reformdan rahatsızlık duymaları değil, tam tersine katkı yapmaları gerekirdi. "Mafya liderlerini, uyuşturucu kaçakçıları serbest bırakıp; düşünce suçlularını hapsetmekten vazgeçecek misin?" diye sormak, aynı zamanda bunların yargı anlayışını da ibret verecek biçimde ortaya koymaktadır. Hangi mafya liderinden söz ediliyor? Alaattin Çakıcı’nın kim olduğu devlet kayıtlarında mevcuttur. Bugünkü CHP yönetiminin tamamının bütün siyasi hayatını toplayıp 100’le çarpsanız, Alaattin Çakıcı’nın bu ülkenin varlığı, birliği ve güvenliği için yaptıklarının sadakası bile etmez. Aslında böyle bir karşılaştırma bile büyük bir haksızlıktır. Zira, bir tarafta teröristlere savaş açmış, canını ortaya koyarak mücadele vermiş bir Ülkücü yiğit var; diğer tarafta teröristlerle yol yürüyen, onları savunan, destekleyen, ümit ve heyecan veren, “düşünce suçlusu” diyerek temize çıkarmaya çabalayan bir güruh var. Bu tablo aynı zamanda ortada bir mafya olduğunu, ancak bu siyasi mafyayı CHP’nin bugünkü yönetimin oluşturduğunu da tartışmasız biçimde belgeliyor. Kaldı ki, bugünkü yönetimin çete olduğunu kamuoyu önünde ifşa eden de yine kendilerinden biri olan Muharrem İnce’dir.
ÇAKALLARIN BULUNDUĞU YER
Bu rezil durumun önlerine konulmasından çok rahatsız oldular. Kılıçdaroğlu’nun etrafına yerleştirilen özel ekip sıraya dizilerek saldırıya geçti. Başı PKK’nın özel temsilcisi Canan Kaftancıoğlu’nun çekmesi, peşinden de yol arkadaşı Özgür Özel’in gelmesi bizi hiç şaşırtmamıştır. Bunların MHP ve Ülkücülere saldırmaları varlık sebeplerinin gereğidir. Eğer aksi olsa, iyi ve güzel bir şey söyleselerdi şüphe eder, nerede yanlış olduğunu düşünmeye başlardık. Saldırmalarında bir tuhaflık yok da, ne söylediklerini de bir anlayabilsek, daha iyi olurdu. Kılıçdaroğlu, açık düşmenin telaşı ile o kadar kendini kaybetmiş ki, çam, kavak, bardak, tabak birbirine karışmış. "Hiç kimse unutmasın, bizim ruhumuzu oluşturan temel öge Kuvayi Milliye'dir. Çakalların bulunduğu yerde hiç kimse bize bir şey söyleyemez" diyor. Hadi buyurun, işin içinden çıkın. Kuvayi Milliye kurulduğu günden bu yana, bu kadar kirletilmemişti. PKK’yı terör örgütü görmeyip Selahattin Demirtaş’a sahip çıkmak ve bunu da Kuvayi Milliye ruhu ile izah etmek, o kahramanlara yapılabilecek en büyük hakarettir. “Çakalların bulunduğu yerde hiç kimse bize bir şey söyleyemez” cümlesinden kim ne anladı, bilmiyorum. Şu ana kadar anlayabilen birine rastlamadım. Ama çakal teröristlerle yol yürüyenler, birine bir şey söylemeden önce dönüp aynaya bakmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.