Önümüzdeki Tehlike!
Başkanlık meselesi gündeme geldiğinden beri ileri geri konuşanlara bazen içimden: "Ne bu gürültü kardeşim?" diye başlayıp, aklımdakileri dümdüz yazmak geçiyor.
Sayın Cumhurbaşkanı, zaten yıllardırBaşkan gibi hareket etmiyor mu?
Fiilen başkan, zımnen başkan, bazen de resmen velafzen başkan…
Kişiye özel istihbaratıyla, kimin hain kimin kahraman olduğunu hala tam olarak bilmediğimiz harp erkânıyla,psikolojik olarak başkan değil mi kendisi…
Taraftarlarının kullandığı "Reis" hitabı da "Başkan" anlamına gelmiyor mu?
Bugün tartışılması gereken konu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 15 Temmuz'dan önce temin etmeye çalıştığı sistem değişikliği değildir.
Milletin sorunlarını çözmesi için mazbata verdiği Milletvekillerinin, bu fiili durumdan milletin hayrına nasıl bir sonuç çıkarabileceğidir.
Sayın Cumhurbaşkanı,Başkan gibi hareketler yaparken, Devlet Başkanı titriyle dış temaslar kurarken, neden hiç kimse kendisi hakkında bir önerge hazırlamıyor veya Anayasa mahkemesine dilekçe vermiyor?
Neden 23. Dünya Enerji Kongresinde: "Bugün DEVLET BAŞKANLARI olarak açılış konuşmalarında bir arada bulunduk" cümlesinden sonra kimse suç duyurusunda bulunmuyor?
Henüz oralara güvenilmiyor da ondan…
Siyasi ayaktan hiç haber yok da ondan…
Siyasi ayağın en iyi ortaya çıkacağı yer meclisteki hayati bir oylama da ondan!..
Erdoğan'la ilgili bir Anayasa değişikliği oylaması, turnusol kağıdı gibi renkleri açığa çıkaracaktır.
"Devlet Başkanı"nın "Cumhurbaşkanı"ndan farkını, Devlet Bey'den başka bilen, bu fiili durumdan rahatsız olan, bu tip sistemyanlışlarının izini süren başka kimse yok mu?
Basit bir örnek vereyim. 12 Eylül darbesinden 1982'deki Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar en küçük bir yerel gazetede bile Kenan Evren'e "Cumhurbaşkanı Kenan Evren" denildiğine şahit olamazsınız.
Peki ne denilmiştir? "Devlet Başkanı Kenan Evren!.."
Neden böyle denilmiştir? Çünkü evet devletin başıdır, başkanıdır; ama henüz halk tarafından seçilmemiştir.
Yani "Cumhur"un başı olmamıştır. O yüzden hiç kimse ona sehven de olsa iki yıl boyunca Cumhurbaşkanı dememiştir.
Peki Sayın Cumhurbaşkanı, Putin'le yan yana otururken neden "devlet başkanları" demiştir. Çünkü Putin "Başkan"dır.
Belki de kasten böyle söylemiştir.
Şimdi Erdoğan'ın her temasında, her konuşmasında,sisteme dair bir mesaj mı aramamız gerekiyor.
Yanlış anlaşılmasın, ben sadece başkanlık sistemine karşı değilim. 1982 Anayasasının Cumhurbaşkanına verdiği Evren yetkilerinin tamamına karşıyım.
Ancakbugünkü OHAL şartlarında ülkenin Recep Tayyip Erdoğan'a ihtiyacı vardır…
Çünkü Milletin yüzde 50'sinin FETÖ tarafından manipüle edilmesinin karşısındaki en büyük engel, Recep Tayyip Erdoğan'dır.
Düşünsenize bir Abdullah Gül Cumhurbaşkanı, Davutoğlu Başbakan ve yine iktidarda AKP var!..
Düne kadar AKP'nin parti disiplini bizi fazla ilgilendirmezdi. AKP'nin ülkeyi hangi genel başkanla yöneteceği de o kadar önemli değildi. AKP'de kim paralelmiş kim Milli görüşçüymüş bu da önemli değildi.
Ama bugün hem AKP'li siyasetçilerin sicili, hem de Erdoğan dışındaki aktörlerin nerede neler yaptığı son derecede önem kazanmıştır.
Sadece bu değil, darbeye maruz kalmış Cumhurbaşkanının ve AKP Hükümetinin, Yargı, Basın ve Ordu gibi kuvvetler karşısındaki konumu da önem arz etmektedir.
ABD'nin emriyle ve AB'den destek görerek Türkiye'yi ve İslam'ı"terbiye etmek" isteyen illegal bir yapıya karşı şu anda AKP'nin en dirençli ismi Sayın Cumhurbaşkanı değil midir?
Öyleyse en azından bu mücadele bitene kadar "Devlet, Vatan ve Millet adına" işbirliğine gidilecek en güçlü makam, Cumhurbaşkanının kendisidir.
Şimdi soruyorum: Aramızda, AKP'deki FETÖ'cülerin, kimler olduğunu bilen var mıdır?
Yoktur, üstelik siyasi ayaklar ısrarla saklanmaktadır.
Peki devletin içinde birbiriyle şifreli haberleşen derin yapılar varken orada sağlıklı bir MHP iktidarına ihtimal var mıdır?
Hayır, hatta Yüksek Seçim Kurulu'ndan % 100 emin olmadıkça seçime katılma garantimiz bile yoktur!
Öyleyse kim samimiyetle ABD'yle ve AB'yle sonuna kadar mücadele edecekse Türk Milliyetçileri, ona sahip çıkmalıdır.
Devlet Bey de zaten bunu yapmaktadır.
Memleketin içine düştüğü bu "askeri ve siyasidarlık"ta Türk Milletinin % 50'sinin itibar ettiği bir "müttefik"inelini rahatlatmakta, öz güvenini ve mücadeleazmini artırmaktadır.
Bunu bugün MHP'nin yapması yadırganmamalıdır.
Çünkü zemin hala kaygandır. ABD, AB, Vatikan, PKK, FETÖ,Siyasi kriptolarla yan yanadır.
Ve Sayın Erdoğan da, Sayın Bahçeli dememleketin önündekien büyük tehlikenin"AKP'nin düşmesi" olduğunun farkındadır!
"AKP'nin iktidardan düşmesi"yle "AKP'nin iktidardayken FETÖ'nün eline düşmesi" farklı olaylardır.
O yüzden de acemi ve muhterissiyasiler tarafından "iktidar yandaşlığı" gibi görünen bu vatansever fedakârlık, bir süre daha yapılmak zorundadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.