DARBE GİRİŞİMİ OLMUŞ NE GAM!
FETÖnün darbe girişiminden bu yana 4 aydan fazla zaman geçti. Başta TSK, Emniyet Teşkilatı ve Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere kamuda binlerce kişi görevden uzaklaştırıldı, binlerce kişi memuriyetten ihraç edildi, ediliyor.
AKP iktidarı öncesindeki istihbarat raporları, açılan davalar, 2003 yılında Gülen ile ilgili alınan MGK kararı kâr etmedi. Askerlere, TSK’ya kurulan kumpaslar fayda etmedi, “Türkiye bağırsaklarını temizliyor.” dendi. Deniz Baykal’a, MHP’li vekillere kurulan kaset tuzakları umursanmadı, aksine seçim meydanlarında kullanıldı, alkışlandı. Çünkü bütün bunlar siyaseten iktidara yarıyordu. Bütün bu pisliklerin başrolündekilere “ne istiyorlardı da hükümet vermiyordu.”
Askerler uyardı, bürokratlar uyardı, Devlet Bahçeli uyardı nafile! Bu uyarıların karşılığında duymadıkları hakaret, başlarına gelmeyen kalmadı.
Şubat 2012’de zamanın başbakanının kara kutusu Fidan tasfiye edilmeye çalışıldığında “acaba” dendi sadece. O zaman bile barışmanın yollarını aramak ve uzlaşmak için Pensilvanya’ya “iyi niyet elçisi” gönderildi. Zira iki taraf da birçok günahın ortağı olduklarının farkındaydı. Ancak, 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonları doğrudan hükümeti ve Erdoğan’ı, yani kendilerini hedef alınca cemaat denilen dini görünümlü ihanet örgütünden rahatsız olmaya başladılar. Zira cemaat denen yapı Türkiye Cumhuriyetinin yönetimini hükümetle bile paylaşmak istemeyecek kadar devletin sahibi olduğunu düşünüyordu artık.
15 Temmuz gecesi, AKP iktidara geldiği günden itibaren yıllarca destek olunan, bütün devlet kadrolarının teslim edildiği casusluk ve ihanet örgütü halkın üzerine tank sürdü, Meclis’i bombaladı, Ankara Emniyet Müdürlüğünü ve Özel Harekât Daire Başkanlığını topa tutarak çok sayıda emniyet görevlisini şehit etti.
Bir musibet bin nasihatten iyidir derler ya. Yok, bu atasözü de hükümet için bir şey ifade etmezmiş meğer… Böyle bir ihanet girişimi yaşayan hükümet, bu olaydan ders çıkarır, devlet yönetimini bir cemaatler koalisyonu olarak görmekten vazgeçer de cemaatlere teslim etmez, liyakatin önemini idrak eder, vatan haini olmayan herkesin bu memleketin sahibi olduğunu kavrar diye ümit ettik, hayal kırıklığına uğradık.
Şimdilerde FETÖden boşalan bütün koltuklara, bütün makamlara diğer cemaatler saldırıyor sırtlanlar gibi. Bürokrasinin en önemli koltuklarına, en önemli kurumların yönetici pozisyonlarına AKP’li belediyelerde çalışmak ya da imam hatip mezunu olmak dışında hiçbir vasfı olmayan başka cemaatlerden, tarikatlardan insanlar yerleştiriliyor. Bu ülkenin iyi yetişmiş vatansever bürokratları ise sadece kullanıp atılacak eşya muamelesi görüyor en fazla.
30 Ağustos, 29 Ekim gibi milli bayramlarda eskiden tüm üst düzey bürokratlar görev yaptıkları kurum personeline kutlama mesajı yollardı. Şimdi 15 Temmuz dışında milli gün tanımayan insanlar yerleştirildi bu en üst düzey makamlara… 15 Temmuz’u da önemsiyorlar mı yoksa konjonktürel olarak önemsiyor mu görünüyorlar, o da ayrı muamma…
Bu arada, bürokrasideki üst düzey FETÖcülere halen hiçbir şey olmadığı gibi, açığa alınan çok sayıda FETÖcünün de göreve iade edildiğine ilişkin duyumlarımızı da not düşelim.
Şunu da söylemeden edemeyeceğim; sanıyorum iktidar FETÖcülerin başka cemaatten görünme konusundaki kabiliyetleri konusunda da yeterince bilgi sahibi değil! Bu ülkenin bir defa daha “kandırılmışız, aldanmışız” vakasını kaldıramayacağın
FETÖnün siyasi ayağı ortaya çıkarılıp hesap sorulmadıkça bürokraside ve diğer alanlardaki ayağı ile etkin mücadele de zaten mümkün değil.
Şimdi herkes Menzilciler, Süleymancılar ve Nurculuğun diğer kollarından bahsetsin ve “gitti Pensilvanya, geldi Menzilvanya” deyip dursun, ismini İstanbul Anadolu yakasındaki bir semtten alan bir grubu ileride çok ama çok duyacaksınız…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.