YENİKAPI MİTİNGİ VE MUHALEFET
Önceki yazılarımızda 15 Temmuz ihanetinin başarılı olmamasında en önemli payın TSK içinde Fetöcü darbeye direnen askerlerimizin olduğunu, muhalefetin bu ihanet girişiminde hükümetin yanında yer almasının olası bir iç karışıklığı ve girişimin başarılı olmasını önlediğini, bu tutumun takdire şayan olduğunu belirtmiştik.
Bununla beraber, hükümetin muhaliflere ve muhalefet partilerine karşı geçmişteki takındığı tavırlar ve Fetö ile uzun dönem yol arkadaşlığı yapmış olması nedeniyle 7 Ağustos 2016’da Yenikapı’da yapılan mitinge muhalefet liderlerinin katılımını eleştiren de olmuştur.
Eleştirileri ortaya çıkaran temel faktörler; AKP’nin ya da Cumhurbaşkanının seçim kazanmasını engelleyememesi nedeniyle muhalefet liderlerine duyulan öfke ve 15 Temmuz cunta girişimini AKP hükümetinin zihninin arkasındaki düşünceleri gerçeğe dönüştürme fırsatı olarak kullanacağına ilişkin endişelerdir. Bu endişelerin bütünüyle yersiz bulunması da mümkün değildir. Zaten konuşmalarının içeriğine dikkatlice bakıldığında, benzer endişeleri muhalefet liderlerinin de taşıdığı kolaylıkla görülebilmektedir.
Bununla birlikte, 15 Temmuz girişimi sadece hükümeti veya mevcut Cumhurbaşkanını hedef alan bir vaka değildir. Elbette ki darbeciler ülkenin yönetimini ele almak istemişlerdir ancak bunun yanında, bu girişimin askeri, polisi ve vatandaşı karşı karşıya getirerek bir iç savaş çıkarmayı ve hatta bu iç savaş bahanesiyle Türkiye’nin işgal edilmesini de amaçladığı görülmektedir. Ayrıca, darbeci uçaklara bir NATO üssü olan İncirlik’ten kalkan tanker uçaklar tarafından yakıt ikmali yapılması, olaydan sonra Türkiye’nin NATO’dan çıkarılmakla tehdit edilmesi, AB ve ABD’den cunta girişimini kınayan güçlü mesajların gelmemesi, Gülen’in iadesi konusundaki ayak sürümeler, PKK saldırılarının tekrar yoğun bir biçimde başlaması sadece iktidarın değil ülkenin hedef tahtasında olduğunu ve büyük bir tehlike atlattığını gösteren önemli göstergelerdir.
Bu çerçevede, ülkemizin topyekûn saldırı altında olduğu bir dönemde hükümetinden Cumhurbaşkanına, muhalefetinden sıradan vatandaşına kadar hep birlikte dünyaya birlik mesajı verilmesi büyük önem arz ediyordu. Bunu, Yenikapı mitinginin dış basındaki yansımalarından da görmek mümkündür.
Elbette orada toplanan kalabalığın önemli bir bölümünün ülkeyi yönetenlere olan sevgisinin ülke sevgisinin önünde olduğu, demokrasi nöbeti tutanların 15 Temmuz şehitlerine gösterdiği hassasiyeti aynı ölçüde Güneydoğu’da PKK tarafından şehit edilenler için göstermediği ileri sürülebilir. Yine de hangi parti taraftarı olursa olsun, kamuoyunun geneli 15 Temmuz gecesinden bu yana geleceğinden ciddi manada endişeliydi, korku içindeydi ve Yenikapı mitingindeki iktidar ve muhalefetin birlik görüntüsü vatandaşların içini rahatlatan bir özellik taşıyordu.
Muhalefet Yenikapı’da hem birlik mesajı verdi hem de eleştirilerini sıraladı ve bunların tüm Türkiye, özellikle de iktidar destekçileri tarafından da duyulmasını sağladı. Devlet Bahçeli’nin konuşması Türk Milletinin kendi öz varlığına güven duymasını motive etmenin yanında dünyaya da Türklüğün bir nevi meydan okumasıydı. Satır aralarında da çok önemli eleştiriler barındırıyordu. Kılıçdaroğlu’nun konuşması orada bulunan kitlenin halet-i ruhiyesine çok uygun olmasa da neler yapılıp yapılmaması gerektiğine ilişkin çok önemli mesajlar içeriyordu. Her iki muhalefet lideri de muhataplarının ve milyonların karşısında eleştirilerini uygun bir üslup ile dile getirirken, milli meselelerde hükümetin yanında yer alacağını dünyaya ilan ediyordu. Muhalefetin katılmamış olduğu bir miting hem milli ruhu eksik bırakacak, hem de gerilimden beslenenler için muhakkak ki yeni bir malzeme vazifesi görecekti. Burada toplumsal gerilimin bir ucundaki CHP’nin Genel Başkanı’nın mitinge katılması toplumsal kutuplaşma ve cepheleşmenin önüne geçmek açısından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin katılımından çok daha önemliydi.
Bundan böyle CHP için darbeci, dinsiz gibi ithamlar yapıldığında insanlar CHP’nin 15 Temmuz gecesi darbeye karşı Meclis’te ve 7 Ağustos günü Yenikapı’da “dindar hükümet”in yanında yerini aldığını hatırlayacak, bu ithamlar eskisi kadar etki yaratamayacaktır.
MHP faşistlikle, Fatiha bilmezlikle itham edildiğinde insanlar 15 Temmuz akşamı Devlet Bahçeli’nin dik duruşunu, Meclise ilk koşanların MHP milletvekilleri olduğunu, Yenikapı’da tüm Türkiye’yi kucaklayan muhteşem seslenişi hatırlayacaktır.
Muhalefet Yenikapı’da makam için değil, vatan için yerini almıştır. Çünkü yaptığı şey, iktidara rağmen devletine ve milletine sahip çıkmaktı… En zor günlerde devletin bekası ve milletin birliği, dirliği için hükümetin yanında yerini alan muhalefetin söyledikleri bundan böyle iktidara yakın kitleler tarafından da daha fazla dikkate alınacaktır. Güvendiği bir iktidarın yanında olmak kolaydı, muhalefet ülkeyi yönetenlere ilişkin güvensizliğine ve soru işaretlerine rağmen devletine sahip çıkarak zor olanı yaptı. Birileri ihanet girişimini siyasi fırsata çevirmeye çalışırken, muhalefet liderleri devlet adamı ve vatanseverlik sorumluluğuyla inisiyatif üstlendi.
Ve unutulmamalıydı ki 15 Temmuz’dan bu yana geçen süreçte birçok ezber bozuluyordu. Alnı secdeye değenlerden zarar gelmez diyenler namazında niyazında Müslüman görünümlülerin asker, polis, sivil, kadın, erkek, çocuk demeden insanları uçaklarla, tanklarla katlettiğini görüyordu, bunun karşılığında faşist, kafatasçı, Fatiha bilmez, darbeci, camileri ahır yapan, dinsiz denilenlerin devletinin ve “Müslüman” milletinin yanında dimdik durduğunu da… Bundan sonra dindar görünmek güvenilir sayılmak için yetmeyecekti. Muhakkak ki Müslümanın devletle de, dirhemle de münasebetine bakılacak günler de gelecekti…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.