BEDEL ÖDETENLER VE BEDEL ÖDEYENLER
Edirne’den Şırnak’a derin bir sessizlik mevcut her yerde…
Bedel ödetenler ve bedel ödeyenler arasındaki soğuk savaşın sessizliği mi bu yoksa?
O kadar çok şey birikti ki içimde, nereden nasıl başlasam bilmiyorum. Bu yüzden kafamı toparlayamadığım için uzun bir süre yazı yazamadım.
O zaman her telden eseceğim bir yazı ile kısa süreden sonra merhaba…
*
Gündemde o kadar çok şey var ki.
İstanbul Sözleşmesi, Ayasofya, ABD ve YPG’nin petrol şirketi anlaşması, Azerbaycan- Ermenistan gerginliği, YAŞ kararnamesinde emekli edilen generaller, terörle mücadelede teslim olan teröristler, yeni kurulan ve kurulacak olan partiler, kadın cinayetleri, erken seçim tartışmaları, avukatlar ve barolar, Covıd-19 vaka sayılarında artışlar, yükselen altın fiyatları, döviz kurları vs vs vs…
Hatırladığımız çok şey, unuttuğumuz tek şey var: Kutuplaşan bir millet.
Milli birlik ve beraberliğimizi kaybetmek üzereyiz. Bir arada olabildiğimiz tek bir konu dahi yok. Kadın cinayetlerinde bile iki kutba ayrılıyoruz: Hak edenler ve hak etmeyenler. Peki bu korkunç kargaşada ısrarla milleti kutuplaştırmak isteyenler kim?
*
Ne için bedel ödenir, ne için bedel ödetilir?
Bu soğuk savaşta üşüyenler kim?
Bedel ödeyenler olmasa, bedel ödetenlerin karşısında kimler dimdik duracak? Bu kadar mı azınlığız sahiden?
Her şeye her şeye değinmek istiyorum, satır aralarında serseri mayın gibi gezinmek istiyorum. Bu sefer düzen nizam, ayrıntı gözetmeksizin içimden geleni söylemek istiyorum…
Özellikle 3 konuya değinmek istiyorum:
1) İstanbul Sözleşmesi üzerinden kadın, ikiye ayrılmış durumda. Tartışmalar çirkinleşerek siyasetin çıkmaz sokaklarında arenaya dönmüş, yeri gelmiş kadın fahişe bile olmuş. Birileri çıkıp “DURUN ARTIK!” demediği müddetçe kadınlar üzerinden algısal ve kitlesel bir gerginliğin yaşaması an meselesi. Yine ama yine duygularımızla hareket ettiğimiz bir mesele. Mantık çerçevesinde oturup, konuşup, dur diyemiyoruz bazı şeylere.
2) Terörle mücadelede derin bir sessizlik hakim. Yurt içi yurt dışı fark etmez teslim olan teröristlerin sayısı her geçen gün artıyor peki bu teröristler teslim olduktan sonra nereye gidiyor? Birkaç kişinin adını verdikten sonra yeni sahalarına (şehir merkezlerine) geçip, YPS’ye istihbarat mı topluyor yoksa adalet tecelli eder denilip hukukun üstünlüğüne mi teslim ediliyor? Mesela geçtiğimiz ay Suriye kırsalından gelerek teslim olan Salih Müslüm’ün YPG’li yeğeni neden adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı? Türk devlet aklı mantığı ile mi yoksa sinsi ikiyüzlülerin yeni çözülme hevesleri ile mi? YANİ; takip et tespit et mi yoksa takip etme teslim et mi? Teslim olan teröristlerin şehirlerdeki deşifre planları ile kırsal kesimdeki bu eylemsizlik bir araya geldiğinde, güvenlik zafiyetlerine sebep olacak bazı olaylara mahal verebilir. Bu yüzden dikkat, dikkat, dikkat.
3) Ekonomide yaşanılan sallantılara ve Covıd-19’a gelince; her ikisindeki ivmenin artış çizgisi doğru oranda ne yazık ki. Gerekli tedbirlerin, milleti mağdur etmeden alınacağından zerre şüphem yok. Fakat beni korkutan şey; ekonomi ve pandemi Türkiye gündeminde her şeyin önüne geçmiş vaziyette. Tabii ki sağlık ve ekonomi olmadan bir millet hiçtir fakat bir ülkenin topraklarının iç ve dış güvenliği olmadan bir milletin varlığını daim kılmak imkansızlığın ta kendisidir. Bu yüzden bütün meselelere eşit seviyede kafa yormamız ve önem vermemiz gerekir. Sağlık, ekonomi ve güvenlik; bir devletin birbirinden ayrı düşünülemeyecek üç ana unsuru demektir.
*
İşte bedel ödetenlerin ve bedel ödeyenlerin vermiş olduğu soğuk savaşın şimdilik gündemdeki ana maddeleri bunlar. Falana filana girersem şayet, listenin uzun olacağından şüpheniz olmasın.
Aslında özetleyecek olursam; bedel ödeyenler kurtlar, bedel ödetenler çakallardır.
Çakallar iki durumda kurda saldıracak cesareti gösterirler: Birincisi kurt ölümcül bir yara aldığında, ikincisi kurdu yaralı sandıklarında. Birincisinde çakalın kazanma şansı biraz da olsa vardır ama ikincisinde çakalın sonunun geldiği kesindir.
İşte bedel ödeyenler; yaralı kurt misali acı çekerler, inlerler. Zannederler ki bu yaralı kurt; aciz, kimsesiz, pervanesiz. İşte öyle bir yanılırlar öyle bir yanılırlar ki…
Yaralı kurt aslında börünün ta kendisidir. Sürüsünden uzakta sürüsü için kendini feda eden ve bedel ödeyenlerdendir.
Ve bedel ödeyenler, ödediği bedelleri sinesinin en derinlerine gömenlerdir.
O bedelleri oradan çıkartabilene aşk olsun, selam olsun.
SAĞLICAKLA…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.