KADROLAŞMA VE SİYASET
Ne yazık ki Türkiye’de yıllardır devam eden bir düzen var.
Adeta gelenekselleşip, kabullendirilmiş dikte edilmiş bir düzen…
Kadrolaşma ve siyaset…
*
Hangi siyasi parti iktidara gelirse gelsin bakanlıklardan belediyelere dek kendi üyelerini kadrolaştırır.
Kutuplaşma diz boyu olur, huzursuzluklar doğar hal böyle olunca gündelik işler sağlıklı bir şekilde ilerlemez.
Peki bunun önüne nasıl geçilir?
Bu sorunun cevabını bulsak bile, Türkiye’de uygulamak için epey çağ atlamamız gerek.
*
Hadi diyelim ki iktidara yakın bireylerin kadrolaştırılmasına göz yumuluyor artık, yadırganan bir durum değil, normalleştirilmiş fakat cemaat mensuplarının da bu kadrolaşma kervanına dahil edilmesi de neyin nesi?
Özellikle emniyet…
Çok ama çok fena diyorlar…
Geçenlerde bir mekanda yemek yerken Madagaskar’dan gezmeye gelen kalabalık bir grup öğrenci ile karşılaştım.
Mekan sahibine sordum hangi ülkeden gelmişler ve hangi vakıf aracılığı ile diye…
Sadece ülkenin ismini öğrenebildim, sponsor olan vakıf ya da dernekten bahsedilmedi bile.
Kapının önünde de iki tane polis, aslında nöbetteler ama sanki tesadüf orada birilerini bekliyor gibiler.
Kısacası biri bitiyor birisi başlıyor.
Aynı taktik aynı yöntem.
*
Devlet kadroları adeta kan ağlıyor.
15 Temmuz’dan sonra akıllanmamız gerekirken, boşluğu başka cemaatlere teslim ediyoruz.
Bu durumun ebedi sürmeyeceğini elbette bir sonun geleceğini kendileri dahil herkes biliyor.
Olan Türkiye’ye ve gariban milletine oluyor…
*
Kadrolaşmada siyasete alışmıştık yani bizi alıştırmışlardı zorla...
Fakat kadrolaşmada cemaatlere alışmamamız gerek.
Çevremizdekileri uyarmak, sesimizi duyurmak gerek.
Yoksa durum gerçekten çok vahim.
Bakalım Türkiye seni 31 Mart’tan sonra neler bekliyor…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.