PEKİ YA AYASOFYA’DAN SONRA…?
Türkiye Cumhuriyeti toprakları içinde en ufak taşın bile nereye konulacağına sadece biz karar verebiliriz.
Bu yüzden Ayasofya’nın cami olarak ibadete yeniden açılması kararını gayet olağan karşılıyor ve olması gerektiği gibi düşünüyorum.
Fakat biz köşe yazarlarının görevi olanı biteni ne olursa olsun devlet saygısı çerçevesinde sorgulamaktır. O vakit soruma şuradan başlamak istiyorum:
“Türkiye’de yaşayan azınlık cemaatlerinin de ibadete açık olmayan manastırları ve kiliseleri için talepleri olursa Türkiye nasıl bir politika izleyecek?”
*
Rum Vakıfları Derneği temsilcisi Laki Vingas geçtiğimiz günlerde İstanbul’da bulunan Bizans İmparatorluğu’nun ilk kilisesi Aya İrini diğer adı ile Azize İrini’nin de ibadet izni verilemez mi diye sosyal medya hesabından bir soru sordu.
Aslında masum gözüken tehlikeli bir soru…
Hristiyan dünyası için “Kutsal Barış” ‘ ı temsil eden Aya İrin’i Osmanlı’nın ilk müzesidir. 1453 yılında İstanbul`un fethinden sonra Aya İrini, camiye çevrilmediği için yapısında önemli bir değişiklik yapılmamıştır. Bir süre sonra Aya İrini, silâhların bakım ve onarımının yapıldığı iç cephane olarak kullanılarak günümüzde Ayasofya Müzesi Müdürlüğü`ne bağlı bir birim haline getirilmiştir. En önemlisi de Topkapı Sarayı’nın dış duvarları, Ayasofya ve Aya İrini’nin arasından geçmektedir.
Yani bir tarafta Ayasofya bir tarafta Aya İrini…
Laki Vingas’ ın bu suali günümüzde herhangi bir karşılık bulur mu peki?
Zamanla göreceğiz…
*
Ne hikmetse geçtiğimiz Pazar günü Heybeliada’da 5 hektar orman kundaklandı. Söndürme ekiplerinin 2 uçak, 5 helikopter, 6 arazöz, 40 personelle müdahale ettiği yangın 1 buçuk saatte söndürüldü.
Peki Heybeliada Ruhban Okulu’nun bulunduğu adada yangının çıkması ufak bir tesadüf mü yoksa bizler mi iyice paranoyak olduk?
Neyse…
Heybeliada Ruhban Okulu, Atina Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden sonra kurulan ilk akademik okuldur. Heybeliada Ruhban Okulu, 1844-1971 eğitim dönemi boyunca 1000’ e yakın mezun vermiştir. Bu mezunlardan kimileri dini anlamda önemli pozisyonlara kadar yükselmişlerdir. Örneğin aralarında İstanbul Ortodoks Patrikhanesi Ekümenik Patriği I. Bartholomeos bulunduğu 12 okul mezunu, İstanbul Ortodoks Patrikhanesi bünyesinde Ekümenik Patriklik makamında görev yapmıştır.
Çok değil, şöyle bir 9-10 sene kadar geriye gidersek; Heybeliada Ruhban Okulu Türkiye için kimi zaman dış politikada bazı gerginliklerin yaşanmasında küreselciler tarafından maşa olarak kullanılmıştır. Gönül ister ki bu konuda din, hiçbir zaman bu maşanın ateşi olmasın ama ne yazık ki patrikhaneler bile bu duruma göz yumuyor.
*
Tabi ki zaman her şeyi gösterecek fakat Türkiye’nin Ayasofya kararından sonra Hristiyan dünyasının Türkiye için risk teşkil eden bazı adımlar atabileceğini düşünüyorum…
Özellikle Heybeliada Ruhban Okulu…
Neden mi böyle düşünüyorum?
Geçtiğimiz günlerde Nagehan Alçı’nın TELE1’ e vermiş olduğu demece bakmamız bile yetiyor endişemize: “Yıllardır kapalı olan Heybeliada Ruhban Okulu yeniden açılsa seküler Rumlar sevinmeyecek mi? Tabii ki sevinecek. Dünyadaki bütün Rumlar bu kararı coşkuyla kutlayacak…”
Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması elbette düşünülebilir fakat patrikhanenin taleplerine göre değil tamamen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yasalarına bağlı olarak zira patrikhanenin talepleri hem Anayasa’ya hem YÖK Yasası'na hem de "laiklik" kavramına aykırıdır.
Neden mi?
Heybeliada Ruhban Okulu'nun "Patrikhane talepleri" kabul edilerek açılması mevcut Anayasa'nın 4. maddesine aykırılık teşkil etmektedir…
Hatta Anayasa'nın "İnkılap Kanunlarının Korunması" başlıklı 174. maddesinin 8. bendi olan "3 Kânunuevvel 1934 tarihli ve 2596 sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun"a göre ise eğitim esnasında "raso" denen siyah dini giysiler giyilemez. Fakat ne yazık ki bu kanun İstanbul Adalar ve Trabzon'da her fırsatta ihtimal edilmektedir…
*
Sadede gelirsem korkum şu ki; misyonerlik faaliyetlerinin dini eğitime özgürlük kisvesi altında Türkiye’de hızla çoğalması…
Ayasofya’yı ibadete açma kararımızdan sonra Türkiye’ye saldıranlara şöyle bir bakınca “PEKİ YA AYASOFYA’DAN SONRA NE OLACAK?” sorusunu soramadan edemedim.
Sağlıcakla..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.