Amerika mı? İsrail mi?

Ne olup bitiyor diye düşünüyoruz, Amerika'nın nasıl dar boğaza girdiğini bize gösteriyor. Bu sıkıntı denizinde debelendiğini Turamp'ın belgeye at misali imzayla anlıyoruz. Adamın sıkıntı çeken bir hali var. Kim ne derse desin imzanın boyutundan sıkıntının nedeni Amerika'nın1923'ten bu yana Lozan anlaşmasındaki bazı maddeleri, Başkent Ankara'nın Lozan'da yazdığı gibi kabul edilmemesinin sebebi yankee'lerin olayın altına resmen girişidir.

Hatırlarsanız geçmişte yanılmıyorsam Hilary Clinton'un aniden Türkiye'ye gelmişti. Ama merak edilen ülkemize misafir olarak gelen bu bayan Türkiye'nin başkenti Ankara'ya değil, Osmanlının başkenti olarak İstanbul'a geliyor ve iktidar, muhalefet bütün siyaset erkanı Davutoğlu'ndan Erdoğan'a çok kavga ettiği Kılıçdaroğlu, Kürt partisinin genel başkanı herkes hatta, kınalı bayan dahil hepsi İstanbul'a koştu, gitmeyen bir tek siyasi devlet adamı Lider Devlet Bahçeli Ankara'yı terk edip onların istediği yere Osmanlının başkenti İstanbul'a, Türkiye'nin başkentini Ankara'yı bırakıp da gitmedi, Hilary'nin emir verdiği yere diğerleri gibi, borcu varmış gibi her şeyi bırakıp gitmedi.

Olanların neden olduğunu kimse anlayamadı ise şöyle bir düşünsünler, gerçek devlet adamı, Atatürkçü olarak aralarından kim davranmıştır. Hilary'nin ayağına gitmeyi kabul etmiş politikacılar mı yoksa Lider Devlet Bahçeli gibi bir siyaset adamı mı, hangisi?

Bugün Amerika'nın yanında olduğunu açıklayanlar beylik laf eden Araplardır. BAE'den bir general şunu söylemiş "İsrail kardeşimiz, ABD ağabeyimizdir."

Bunun haricinde Suudi Arabistan Müftüsü "İsrail ile savaşmak caiz değildir" diyerek her Müslüman'ın Amerika kadar nefretini kazanmıştır.

Bu olaylarla uğraşmak zorunda kalan Amerika bunları söyleyenleri kendince örgütlemiş ve konuşturmuştur. Bütün bu olanı biteni kullanmamız imkânsız bir şeydir. Ancak Turamp başkanlığındaki Amerika daha önceki başkanlarının kabul etmedikleri madde olan Kudüs'ün başkent oluşunu kabul etmiştir.

Bu olaylar bize bir gerçeği kabul ettirmiş ve yaşatmıştır. Kim ne derse desin, ne yaparsa yapsın bu salt gerçeği saklayamaz. Bu yapılanlar, Suudi Arabistan'ın, Mısır'ın ve BAE'leri gibi devletlerin yaptığı kalleşler birlikteliğini tüm İslam Alemine yük edemeyiz. Ancak bu devletleri de bilmek ve herkese göstermek, tanıtmak zorundayız.

Amerika bu devletleri ayarlamış olmasaydı bu kalleşliği ortaya atamazdı.

Türkiye bu kalleşliği, bu kahpeliği biz asla kabul edemeyiz ve kabul etmiyoruz. Amerika bu yaptığı iş ile her şeyi yıkmış, dünyamızı bir batağın içine çekmiştir. Müslüman ülkeleri karşısına almış ve başkentini tanımamıştır. Yetmiyormuş gibi Amerika'nın yaptıkları ile başımıza ne işler açıldı.

Amerika "1923'ten beri Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluş senedi olan Lozan Antlaşmasının hala senatosunda onaylamadı." yani Lozan'ı ve sayesinde Türkiye Cumhuriyetini başkenti Ankara'yı tanımamak gafletinde bulunmak ancak Amerika'ya yakışan bir iştir.

Bu kahpeliği,Kudus'ü İsrail'in başkenti olarak kabul etmek sağlığını yitirmiş bir akıl düşmanı için gerçek olabilir. Yaptığıyla Amerika dünyayı yaktığı ateş topu içine atmaktan çekinmemiştir. Türkiye üstüne düşeni fazlasıyla yapacaktır.

Sağlıcakla kalın!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fikri ATILBAZ Arşivi
SON YAZILAR